Kıdem tazminatının gaspı yine gündemde. AKP hükümet olduğundan bu yana, sermayenin bu isteğini çeşitli defalar gündeme getirdi, formüller aradı. Uzun zamandır fon sistemi üzerinde çalışıyorlar, fakat her seferinde işçi ve emekçilerin tepkisinden dolayı geri çekmek zorunda kaldılar.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Müezzinoğlu, Mayıs ayında yaptığı açıklamada bu çalışmanın bittiğini ve yakında parlamentoya getireceklerini belirtmişti. Açıklamasında, “taraflarla uzlaşma sağlandıktan sonra” demeyi de gerekli gördü.
Her ne kadar bu güne kadar “taraflarla uzlaşma” sağlanamasa da, AKP hükümeti kıdem tazminatını belirli aralıklarla gündeme getirmekten vazgeçmedi. Başbakan yardımcısı Nurettin Canikli, “kıdem tazminatını patronlar için bir pranga” olarak niteledi. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, “işsizlik sigortası var, kıdem tazminatına gerek yok” diyebildi. Başbakan yardımcısı Mehmet Şimşek ise, kıdem tazminatını işsizliğin sebebi olarak gösterdi.
AKP hükümeti 2003’te çıkardığı 4857 sayılı iş yasasında, kıdem tazminatını fona devretmek istedi. Yükselen tepkiler üzerine geçici bir madde koydu. Geçici 6. madde şöyledir: “Kıdem tazminatı için bir kıdem tazminatı fonu kurulur. Kıdem tazminatı fonuna ilişkin kanunun yürürlüğe gireceği tarihe kadar, işçilerin kıdemleri için 1475 sayılı iş kanununun 14’üncü maddesi hükümlerine göre kıdem tazminatı hakları saklıdır.”
Yapılan açıklamalar ve iş kanunundaki değişikler “uzlaşma arıyoruz” lafları gerçeği yansıtmıyor. Kıdem tazminatını gaspetmeyi önlerine koymuşlar. Fakat bu çabaları, bugüne dek gaspetmeye yetmedi. Bundan sonrasını da yine sınıf mücadelesi belirleyecek.
Gaspın adı fon
Kıdem, işçiler için kısmen iş güvencesi, emeklilik hakkı anlamına gelirken; patronlar için, ekstra yük, karlarının düşmesi anlamına gelir. Bundan dolayıdır ki, kıdem tazminatının tamamen ortadan kalkmasını isterler. Bunu başaramadıklarında, parça parça yoketmeye çalışırlar.
Fon, bunun adıdır. AKP hükümetinin bulduğu bir ara çözümdür. Ayrıca ekonomi olarak girdiği darboğazı, fondan gelecek kaynakla hafifletme çabasıdır. Ancak bunu çeşitli demagojilerle kapatmaya çalışıyorlar. Örneğin Çalışma Bakanı, işçilerin yüzde 75’inin kıdem tazminatı alamadığını, fon sistemi gelirse, bu hakkın güvence altına alınacağını söylüyor. Sanki 15 yıldır AKP hükümet değil!
Patronlar kıdem tazminatı vermiyorsa, onlardan alması gereken hükümetin kendisi değil mi? Ama bırakalım hükümetin patronlardan işçinin kıdem tazminatını almasını, kendisi de vermiyor. Kamuda çalıştığı halde kıdemini alamayan yüzbinlerce işçi var. Ayrıca patronların kıdem tazminatını vermemek için istediği esnek çalıştırma biçimlerini yasalaştıran, taşeron sistemini kalıcı hale getiren de bu hükümet değil mi?
İŞKUR’un Toplum Yararına Çalışma Programı ve İşbaşı Eğitim Programı bünyesinde her yıl binlerce işçi çalıştırılıyor. Bunlarla yapılan sözleşmeler 6 veya 9 aylık. Amaç bir yılın dolmaması. Çünkü bir yılı doldurursa, kıdem tazminatını hakedecek. 2010 ile 2016 yılları arasında her iki programda toplam 1 milyon 656 bin 332 kişi istihdam edilmiş. Bu işçiler eğer düzenli olarak bir yıl çalışmış olsalardı, asgari ücretin brütü kadar kıdem tazminatı alırlardı. Bu da yaklaşık 3 milyar TL civarında. Dolayısıyla bu para, patronlar için hükümet tarafından gasp edilmiştir.
Çalışma Bakanı, “Fon sistemi sadece yeni işe girenleri kapsayacak, eski işçiler isterler fona girerler, istemezlerse girmezler” diyor. Bu söylemlerin işçiler nezdinde hiç bir inandırıcılığı yok. Çünkü fon her gündeme geldiğinde 3600 prim gününü dolduran işçilerin kıdem tazminatının gaspı sözkonusu oluyor. Ayrıca fon üzerinde devletin güvencesi yok. Kıdem tazminatı ödemeyen patronlara herhangi bir cezai yaptırım olmadığında, patronlar fona neden para yatırsın? Diğer yandan daha önce kurulan “konut edindirme fonu”nun nasıl iç edildiği biliniyor. “İşsizlik fonu”ndan işsizler yaralanmazken, fonda biriken paralar burjuvaziye tepe tepe kullandırılıyor.
Gelecek fon sistemi de işçilere büyük kayıplar getiriyor. Hem parasal miktar yönüyle, hem de iş güvencesini yoketmesiyle…
Primin bir kısmı devlet tarafından ödenecek, böylece patronların yükü hafifletilecek. İşçi, işten çıkartıldığında ya da ayrıldığında kıdemini alamayacak. Almak için 15 yıl beklemesi gerekiyor. 15 yılı doldurduğunda da hepsini alamıyor, ancak bir kısmını alabiliyor. 15 yılını doldurup fondaki tutarın bir kısmını alan işçinin, yeniden fondan para çekebilmesi için her seferinde en az 5 yıl daha çalışması gerekiyor.
Fon sisteminde patronlar SGK’ya bildirdikleri brüt ücret üzerinden her ay prim ödeyecek. Dolayısıyla para olarak ödenmeyen, ayni olarak sağlanan tüm haklar hesap dışı kalıyor. Ayrıca patronların çoğu SGK’ya işçinin gerçek ücretini değil, düşük ücret bildiriminde bulunuyor. Bundan dolayı yatacak prim gerçek ücreti yansıtmayacak. Dahası fon sisteminde hesaba yatacak primde, o ayki ücret esas alınacak. Bugün son ücret üzerinden kıdem tazminatı alan işçi, yıllar içinde ücretinde meydana gelen tüm artışlardan faydalanıyor. Fon sisteminde ise, işçi geçmiş yıllarda yatan primini enflasyona karşı koruyamayacak. Dolayısıyla maddi olarak büyük kayıplar yaşayacak.
Bugün hangi işçiye “önceliğin nedir” diye sorsanız “iş güvenliği” diyecektir. İşsizliğin yüzde 20’lerde seyrettiği ülkemizde, işçilerin önceliğinin işgüvencesi olması kadar normal bir şey yoktur. Kıdem tazminatı kısmen de olsa işçilerin iş güvencesidir. Fon sistemiyle bu da kaldırılmak isteniyor. Fon patronların maddi yükünü azalttığı gibi, işten atmayı kolaylaştırıyor. Mevcut sistemde primi ödemeyen patronlar, fon sisteminde haydi haydi ödemezler. Fona ödenmeyen primin her hangi bir cezai yaptırımı olmadığı gibi, kefili de yok. Dolayısıyla bütün bunlar işçileri işten atmanın caydırıcı etkenlerini ortadan kaldırıyor, iş güvencesi tümden yok ediyor.
Azami kar için üretim yapan patronlar, işçilere düşük ücret verdikleri gibi, kıdem vermemek için bir yıl dolmadan girdi çıktı yapmalarından tutalım, çalışma zamanın bir kısmını deneme süresi olarak göstermeleri, esnek çalışma biçimlerini uygulamaları, kısa süreli sözleşmeli işçi çalıştırmaları, primleri ücretin altında ödemeleri vb. yöntemlerle kıdem yükünden kurtuluyorlar. Ama bu da yetmiyor. Primin 30 gün üzerinden değil, 15 gün üzerinden olmasını istiyorlar. Sermaye örgütlerinin son anda “mutabakat yoksa mevcut durum devam etsin” açıklaması, fonu yetersiz gördüklerindendir.
Her çalışana kıdem hakkı
Sonuç olarak kıdem tazminatının fona devredilmesi, işçi sınıfına çok ciddi kayıplar getirecektir. Fon tartışmasına girmek bile, varolanı kaybetmek anlamına gelecektir. İşçilerin dediği gibi “son kale”yi kaybetmektir.
Fon sistemi geri çekilmelidir. Kıdem tazminatını daha iyi hale getirecek talepler karşılanmalıdır.
Birgün çalışana bile kıdem vermenin yasal düzenlemesi yapılmalıdır. Kıdemin önünde engel olan kısa süreli sözleşmeler iptal edilmelidir. Esnek çalışma biçimleri ve taşeron sistem kaldırılmalıdır. İflas nedeniyle ödenmeyen kıdem tazminatı devlet tarafından ödenmelidir. Kıdem tazminatı ödemeyen patronlara cezai yaptırımlar getirilmelidir. Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalıdır.