Nuriye ve Semih’i yaşatalım!

Nuriye Gülmen, 15 Temmuz’dan sonra yayınlanan KHK ile Selçuk Üniversitesi’ndeki görevinden ihraç edilmiş ve 9 Kasım’da Ankara Kızılay’da insan hakları anıtı önünde “işimi geri istiyorum” diyerek direnişe başlamıştı. Ardından Semih Özakça, Esra Özakça, Acun Karadağ, Veli Saçılık, Mehmet Dersulu ve haksız yere ihraç edilen başka kamu emekçileri de direnişe katıldılar. Direnişçiler neredeyse her gün gözaltına alındılar. Her gözaltıdan sonra, soluğu yeniden direniş alanında aldılar.

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça aylar süren direnişi 9 Mart günü açlık grevine çevirdiler. Açlık grevinin 76. gününde tutuklanarak cezaevine kondular. Cezaevinde açlık grevini sürdürüyorlar.

Tutuklandıkları sırada Nuriye Gülmen 14, Semih Özakça ise 23 kilo kaybetmişti. Bu koşullarda hücreye kondular, açlık grevindeki direnişçilerin bilincini yitirmemesi için yaşamsal önemde olan B-1 ilacı bir süre verilmedi. Havalı yatakta yatmaları gerekirken, herkese verdikleri yatağı verdiler. Evrensel hukuk kurallarına göre kendi hekimleri tarafından muayene edilme hakları olduğu halde, bu talepleri de yerine getirilmedi. Nuriye ve Semih, cezaevi doktorunu kabul etmediklerini bildirdiler.

Cezaevinde kaldıkları sürede sağlıkları daha fazla bozuluyor ve kritik aşamaya varılıyor. Tek talepleri işlerine geri dönmek olan iki direnişçinin bu talebini yerine getirmeyen AKP hükümeti, onları ölüme mahkum etmiş durumda. Yaşatmak adına yaptıkları, gece yarısı gardiyanların gelip, uyumakta olan Nuriye ve Semih’in nefes alış-verişini dinlemek ve “yaşıyor” raporunu vermektir.

Son hamleleri ise, Nuriye ve Semih’i bir gece yarısı zorla hastaneye kaldırmak oldu. Her anı bir işkenceye çeviriyorlar. Tutuldukları hastahane odasının yemekhanenin yanında ve havasız olması, bunun bir başka örneği. Yemek kokularından oldukça rahatsız olan direnişçiler, bu durumun son bulmasını istiyorlar.

Nuriye ve Semih, KHK’larla haksız yere ihraç edilen kamu emekçilerin sembolü oldu. Onlarla dayanışma eylemlerine devletin bu kadar azgınca saldırması, bu örneğin yayılmasından duyduğu korkudur. Öyle ki, Semih’in direnişine destek veren eşi ve annesi de en vahşi saldırılara maruz kaldı. Keza Nuriye ve Semih’le birlikte direnen diğer kamu emekçileri de defalarca gözaltına alındılar, işkenceye uğradılar. Buna rağmen direnişlerini sürdürme kararlılığı gösterdikleri için, “ev hapsi” ile cezalandırılanlar oldu. Semih’in eşi Esra Özakça ve Acun Karadağ “ev hapsi”ne mahkum edildikleri halde direnişlerini sürdürüyorlar. Esra Özakça, açlık grevinde ve sağlık durumu giderek kötüleşiyor. Ayrıca tek tek açlık grevi eylemi yapanlar var. Tutsakların da Nuriye ve Semih’le dayanışmak için dönüşümlü açlık grevleri sürüyor.

Nuriye ve Semih’in avukatları da bir haftalık açlık grevi yaptılar. Diğer yandan hukuk mücadelesini de sonuna dek zorluyorlar. Ancak hem AYM’ye, hem de AİHM’e yaptıkları başvurular kabul edilmedi. Sözde “iç hukukun tüketilmediği” söyleniyor. İç hukuk olarak ise, 17 Temmuz’da faaliyete başlayan “komisyon” gösteriliyor. Hiç bir hukuki dayanağı ve yeterliliği olmayan bu “komisyon”, atılan yüzelli bin kamu emekçisinin şikayetlerini inceleyecek! Böylece Avrupa demokrasisinin gerçek yüzü ve AB ile AKP çelişkisinin “insan hakları”ndan dolayı değil, ekonomik çıkarlardan kaynaklandığı bir kez daha su yüzüne çıktı. Diğer yandan Adalet Bakanı’nın, önceliği Nuriye ve Semih’e vereceklerini söylemesine rağmen, aradan geçen sürede yaptıkları tek şey, onları karga-tulumba hastaneye taşımak oldu.

Nuriye ve Semih’in göz göre göre ölüme gönderilmesine izin vermeyelim! Bunun da tek yolu, destek ve dayanışma eylemlerini büyütmektir. Bu direnişin kazanılması, OHAL’e karşı mücadelede önemli bir kazanım olacak, KHK’larla işten atılan yüzbinlerce insana umut verecektir.

 

Dayanışma eylemleri sürüyor

Nuriye ve Semih’in tutuklanmalarının ardından başta İstanbul ve Ankara olmak üzere çeşitli illerde destek eylemleri yapıldı.

Aralarında PDD’nin de bulunduğu çeşitli devrimci ve demokrat kurumlar, hukuk örgütleri ve insan hakları dernekleri tutuklamayı sokak eylemiyle karşıladılar. Bu bileşenler süreklilik kazanarak, “Nuriye ve Semih için Dayanışma” birliğine dönüştü. Dayanışma, her hafta Cuma günleri, Kadıköy’de yürüyüş eylemi yapmaktadır. Ayrıca bildiri, afiş vb ajitasyon propaganda araçları yaygın bir şekilde yapıldı. Yanı sıra yine KHK’larla haksız yere ihraç edilen KESK üyelerinin Bakırköy ve Kadıköy nöbet direnişine ve hukuk örgütlerinin, insan hakları kurumlarının Cumartesi günü Beşiktaş’ta yaptığı basın açıklamasına dayanışmada bulunuyor.

 

İstanbul’dan Ankara’ya gidişi engelleyemediler

Dayanışma, açlık grevinin 137. gününde Ankara’ya gitme kararı aldı. 22 Temmuz’da yola çıkarak 23 Temmuz’da Ankara’da olmayı planladı. Gidiş güzergahında İzmit, Bursa ve Eskişehir illerinde açıklamalar yapılacak, oradan Ankara’ya ulaşılacaktı. Buna dönük el ilanları dağıtıldı, Nuriye ve Semih’in resimlerinin bulunduğu “açlık grevinin 137. gününde Ankara’dayız, OHAL kaldırılsın, KHK’lar iptal edilsin” yazılı afişler yapıldı. Ayrıca basın toplantısıyla Ankara gidişi kamuoyuna deklare edildi.

22 Temmuz sabahı Kadıköy Belediyesi önünde toplanmaya başladık. Daha hareket saatimiz gelmeden polislerin arabalarımızı bağladığı söylendi. Böyle bir durumla karşılaşacağımızı öngörmüştük. Bu durumu kabullenip geri dönemezdik. AKP ilçe binasına yakın yerde toplandık. Polisler etrafımızı çevirdiler, dağılmamızı yoksa müdahale edeceklerini söylediler. Dağılmayacağımızı, bu durumu protesto edeceğimizi söyledik. Bize yer göstererek “gidin orada protesto edin” dediler. Kabul etmedik. Oturma eylemine başladık. “5 dakika içinde dağılmasanız müdahale ederiz” dediler. Biz ise sloganlarımızla ve marşlarımızla oturma eylemini sürdürdük.

Kararlılığı gören polisler zaman zaman ablukayı gevşetip tekrar ablukaya aldılar. Geciken arkadaşlar da tek tek gelerek oturma eylemine katıldılar. 1 saat oturduktan sonra durumu teşhir eden açıklamalar yapıldı. Nuriye ve Semih’le dayanışmadan vaz geçilmeyeceği, karalılıkla sürdürüleceği belirtilerek eylem sonlandırıldı. Eylemi kendi belirlediğimiz yer ve saate göre sonlandırdık. Artık Ankara’ya kitlesel gidilemeyecekti. Böylesi bir durumda temsilcilerin kendi imkanlarıyla Ankara’ya gitmesini önceden kararlaştırmıştık.

İkinci günü Ankara’dayız. Ankara’daki dostlarla buluştuk. Saat 12’30’da Güvenpark’ta toplanıp Yüksel’e yürüyeceğiz. Parça parça Güvenpark’ın yakınlarına giden kitlenin yanı sıra, bir grup Mithatpaşa Geçiti’nde toplanarak yürüyüşe başladık. “Nuriye Semih yalnız değil” sloganlarıyla yürürken, önümüz Güvenpark yakınında kesildi. Tazyikli su, plastik mermi ve gaz bombaları peş peşe patladı. Bir taraftan da gözaltına aldılar, bir arkadaşımızın kolunu kırdılar. Çatışmalı bir şekilde geri çekildik. Eylem Kızılay civarındaki neredeyse bütün sokaklarda akşama kadar belli aralıklarla sürdü. Nuriye ve Semih’in avukatları Ebru Timtik ile Barkın Timtik, gözaltına alınanlar arasındaydı.

Ankara’ya beklenen kitlesellikte gidemedik. Fakat böyle bir kararı almış olmamız ve devletin bütün engellerine rağmen İstanbul’da eylem yapmamız, sınırlı sayıda da olsa Ankara’ya gitmemiz önemli ve anlamlıdır. Gidişimiz Ankaralı dostlarımızı oldukça coşturmuş ve hareketlendirmişti. Uzun süredir Ankara’da kitlesel ve gün boyu süren eylemler yapılmadı, yapılamıyordu.

Dayanışma, Ankara’daki gözaltıları protesto etmek için 24 Temmuz günü Kadıköy Khalkedon Meydanı’nda basın açıklaması yaptı. Her Cuma yürüyüş eylemleri sürüyor.

 

Zorla hastaneye kaldırılmaları protesto edildi

Nuriye Semih’in zorla hastaneye kaldırılmasını protesto etmek için 30 Temmuz günü Galatasaray lisesi önünde basın açıklaması yapıldı. Yapılan açıklamada zorla müdahalenin wernike korsakof hastalığına yol açabileceğine dikkat çekildi. Açıklamada, Nuriye ve Semih’in hücrelerinden zorla alındığı, Semih’in sedyeye bağlanarak hastaneye kaldırıldığı, vücudunda morluklar oluştuğu belirtildi. Dayanışma, eylemlerine devam edileceği belirtilerek eylem sonlandırıldı.

Her hafta Cuma günü yapılan dayanışma eylemine 4 Ağustos’ta polis saldırdı. Aralarında PDD temsilcisinin de olduğu 33 kişi gözaltına alındı. Polise ifade vermeyi reddeden direnişçiler, gece saatlerinde serbest bırakıldılar. Ankara Valiliği ise, “bir aylık eylem yasağı” ilan ederek Nuriye ve Semih’le dayanışma eylemlerini baştan yasadışı ilan etti. Zaten uzunca dönemdir bu eylemlere izin verilmiyor ve her eyleme saldırılar sürüyor.

Devletin tüm saldırılarına rağmen dayanışma eylemleri sürüyor ve sürmeye devam edecek…

Bunlara da bakabilirsiniz

Metal’de -yasağa rağmen- grevler sürüyor

Birleşik Metal-İş Sendikası (BMİS) 5 işletmede TİS görüşmelerine 9 Ağustos’ta başlamıştı. Bunlardan 1’i hariç 4’ü …

ASGARİ ÜCRET ve BİZ EMEKLİLER…

17 bin 2 TL olan asgari ücrete yapılacak zam, günümüzde en temel gündem maddelerinden birisi. …

İEB, savaş bütçesine karşı mücadeleye çağırıyor

Mecliste görüşülmekte olan yağma ve savaş bütçesine, işçilere layık görülen sefalet ücretine karşı, İşçi Emekçi …