Dünyada ve ülkemizde zengin ile fakir arasında uçurum öylesine bir boyuta vardı ki, zenginler; “bizden daha fazla vergi alın” der oldular.
Neden olmasın? Vergiden muafiyet, vergi indirimleri, vergi affı, ranta dayalı ihaleler, primlerin hazineden ödenmesi, esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılması, kayıtdışı, göçmen, stajyer, neredeyse beleş işgücü… Say say bitmiyor. Bütün bu düzenlemeler, patronların servetine servet katıyor.
İsviçre merkezli uluslararası finans kuruluşu Credit Suisse’in son yayınladığı “Küresel Refah Raporu”na göre; dünyanın en zengin yüzde 1’i, 2000 yılında küresel hane halkı varlıklarının yüzde 45,5’ini elinde bulundururken, 2017’de bu oran yüzde 50,1’e yükselmiş. Rapora göre milyonerler, dünya nüfusunun 0.5’ini oluşturmalarına rağmen, 280 trilyon dolarlık dünya ekonomisinin yüzde 46’sını elinde tutuyorlar. Geride kalan yüzde 54’lük oran ise, nüfusun yüzde 99.5’ine dağılıyor.
Zengin ile fakir arasındaki uçurum öyle bir raddeye varmış ki, bu durum burjuvazinin bazı kesimlerini ürkütüyor. Örneğin ABD’de gündemde olan reform paketinde, kurumsal vergi oranının yüzde 35’ten yüzde 20’ye indirilmesi öngörülüyordu. ABD’nin en zengin 400 ismi, Kongre’ye bir mektup yollayarak “vergilerimizi düşürmeyin” dediler. Mektubun bir yerinde kurulan cümle oldukça çarpıcı: “Hayati önem taşıyan hizmetler için bizden alınan vergilerin arttırılmasını istiyoruz”
Ülkemizde de Koç Holding’in sahiplerinden Ali Koç, iki yıl önce “eşitsizliğin ortadan kalkması için kapitalizmin ortadan kalkması gerekir, gerçek sorun kapitalizmdir” demişti.
Elbette eşitsizliğin, zengin-yoksul uçurumundaki devasa büyüklüğün, yaşanan sorunların tek nedeni kapitalizdir. Fakat bunu diyen Ali Koç, aradan iki yıl geçmesine rağmen bu eşitsizliğin giderilmesi için ne yapmıştır? Örneğin servetini dağıtmış mıdır? Tabi ki hayır! Dağıtmadığı gibi, son iki yılda servetine servet katmıştır.
Koç Holding, 2017 yılı 3’ncü çeyrekte net karını geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 31.5 artışla 1.3 milyar TL olduğunu açıkladı. Holding’in toplam hasılatı ise, aynı dönemde yüzde 39 artarak 25.9 milyar liraya yükseldi. Sabancı Holding, 3’ncü çeyrekte net karını yüzde 64 artışla 881 milyon lira olarak açıkladı. Geçtiğimiz günlerde mecliste kabul edilen torba yasayla kıyak yapılarak borç faizleri silinen GSM tekellerinden Turkcell’in aynı dönemdeki net karı ise, üç kattan fazla artışla 601 milyona çıkmıştı.
Neden olmasın ki? “OHAL’i grev tehdidi için kullanıyoruz “diyen bir partili cumhurbaşkanı var!
“Vergilerimizi düşürmeyin” diyen ABD burjuvazisi de sanırsınız ki, servete doymuşlar ve artık topluma hizmet götürülmesini istiyorlar!
Burjuvazi, ne “artık yeter” der, ne de toplumu düşünür. Her şeyden önce varlıklarını borçlu oldukları kapitalist sistemin yasaları onları engeller. Sistem onları daha fazla azami kar, daha fazla servet edinmeye sürükler. Paranın hem efendisi, hem kölesi olurlar.
Onların “vergilerimizi düşürmeyin” demesinin tek nedeni, zengin ile fakir arasındaki uçurumun devasa boyutlara ulaşması ve bunun da sosyal patlamalara yol açacağı korkusudur. Öyle bir durumda servetlerinden tümden yoksun kalacaklarını, mülksüzler tarafından mülksüzleştirileceklerini iyi bilmektedirler. “Akıllı burjuvalar” olarak, devleti bu konuda uyarmakta, “havuç-sopa” politikasını doğru bir şekilde işletmesini istemektedirler. Sözlerinin altında yatan gerçek neden budur.
İşçi ve emekçiler, onların bu kabuslarını birgün mutlaka gerçeğe dönüştürecektir.