AKP hükümeti ve Erdoğan, yine savaş tamtamlarını çalmaya başladı. Suriye topraklarından parça koparma hırsıyla, önce Halep’e gözlerini dikmişlerdi; sonra Menbiç’e, şimdi sırada Afrin var.
Suriye’yi 2011’den bu yana savaş alanına çeviren ateş, Türkiye topraklarından taşınan cihatçılar, silah ve lojistik malzemelerle harlandı durdu. Birçok aşamada Türkiye’yi de doğrudan savaşın içine sokmak için hamleler yaptılar; bütün çabaları boşa çıktı. Ama yine de, kimi zaman ABD’nin savaş arabasına bağlanarak, kimi zaman Rusya’nın peşine takılarak bir biçimde savaş içinde yerlerini almaya çalıştılar. Türlü bahanelerle savaş çığlıkları attılar.
Bu süre boyunca, en fazla Kürt halkını düşman ilan ettiler; Kürt hareketinin Suriye’deki savaşını ve kazanımlarını kendilerine bahane olarak seçtiler. Bugün de, Suriye’deki Kürt kantonları içinde daha yalıtılmış görünen ve daha “kolay lokma” zannettikleri Afrin’i hedefe çaktılar. Kürt düşmanlığını körükleyerek savaş için meşru zemin oluşturmaya çalıştılar. PYD’nin, ABD’nin desteği ile bir “sınır ordusu” kuracağını açıklaması, Türkiye’nin saldırısını tetikledi. ABD’nin, Afrin’i gözden çıkarabileceği anlamına gelen “o bölge bizim operasyon alanımız değil” açıklaması da, devletin cesaretini artırdı.
AKP’nin ve Erdoğan’ın savaş çığlıkları, Kürt hareketi tarafından meydan okumayla karşılandı. Afrin’de hendek kazıldığı görülüyor. Hatta, tıpkı Menbiç’de olduğu gibi, Türkiye Ordusu’nun önüne barikat olması için, Afrin’in sınır hattının Suriye Ordusu’na devredilmesi ihtimali de konuşuluyor.
Türkiye’nin Cerablus işgali, 70’den fazla askerin ölmesine, büyük vaatlerle başladıkları savaşta fiyaskolar yaşanmasına yol açmıştı. Ancak AKP hükümeti başarısız da olsa bir savaşa girmek için çok istekli. Çünkü Suriye’de girilecek bir savaş, orada yaşanacaklar bir yana, içeride devletin baskı ve terörünü artıracak, açlık ve yoksulluğu derinleştirecek, hükümete karşı muhalefeti yerle bir etmek için tüm olanakları verecektir.
AKP’nin en önemli hedeflerinden biri de budur. Baskı ve sömürü düzenini sürdürmek için daha fazla olanak elde etmektir.
Ve tam da bu nedenle, savaşa karşı çıkmak, yaşamsal önemdedir. Bu bizim savaşımız değildir.
Suriye’de savaşa ve işgale geçit yok!
Yaşasın halkların kardeşliği!
Kahrolsun faşist diktatörlük!