Metal işçisinin kazanmasının yolu GREV GREV GREV!..

Aylardır süren TİS görüşmeleri, tam da grev aşamasına geldiği anda, bir kez daha “milli güvenlik” gerekçesiyle yasaklandı.

Sendikalar, 2 Şubat’ta greve çıkacaklarını açıklamışlardı. Bunun üzerine metal patronları da “lokavt” tehdidini savurdular. Onlara gerek kalmadan, hükümet yine “erteleme”, gerçekte ise yasaklama yoluna başvurdu.

Bunun böyle olacağını patronlar kadar sendika ağaları da çok iyi biliyordu. Buna karşı fiili greve hazırlanmaları gerekirken, bir yanda göstermelik eylemlerle işçilerin tepkisini yatıştırıyor, diğer yanda Bakanlarla görüşüp bildik “son”u örüyorlardı.

Hükümet-patronlar-işbirlikçi sendikalar, bu oyunu yıllardır oynuyorlar. Böylece işçileri oyalayıp duruyorlar. Grev hakkının gaspedildiği bir ortamda, TİS görüşmelerinin ne anlamı var? Hatta bu karara boyuneğen işbirlikçi-uzlaşmacı sendikalara ne gerek var?

 

Bu oyun bozulmalı!

Metal işçileri, üç yıl önce bu oyunu bozmuştu. Faşist Türk-Metal sendikasının örgütlü olduğu işyerleri başta olmak üzere, ülke çapında “metal fırtınası” estirmişlerdi.

Bunu nasıl başardılar?

En küçük üretim birimlerinden başlayan “işçi komiteleri”ni kurarak… Her gelişmeyi kendi aralarında tartışıp karara bağlayarak… Temsilcilerini seçip “üst komite”de bu kararları ortaklaştırarak… Kısacası tabandan örgütlenip, söz ve karar haklarına sahip çıkarak…

Fakat kazanmak için, tek tek işyerlerinde örgütlü olmak yetmiyordu. Tıpkı patronlar sendikası MESS gibi tüm işkolunda birlikte hareket etmek, “sınıfa karşı sınıf” tavrıyla karşı durmak gerekiyordu. Oysa metal işçileri bu bilinç ve örgütlülükten yoksundular.

Bu durum, direnişi kırmak isteyen patronlara ve sendika ağalarına yaradı. “Her koyun kendi bacağından asılır” misali, her fabrika ile ayrı anlaşmalar yaparak “metal fırtınası”nı durdurmayı başardılar.

Şimdi o günlerin dersleriyle eksiklikleri aşma zamanıdır!

Hiç bir şey için geç kalınmış sayılmaz. Her birimde “işçi komiteleri” kurarak, kendi kararlarımızı alalım, temsilcilerimizi seçelim! Temsilcilerden oluşan “işyeri komiteleri”yle, diğer fabrikalarla “koordinasyon”a geçelim ve tüm metal sektöründe birlikte hareket edelim!

İşte o zaman “hükümet-patron-sendika ağası”ndan oluşan “şeytan üçgeni” kırılacak ve metal işçisi kazanacaktır. Dahası, Türkiye işçi sınıfına örnek oluşturacak, İŞÇİ SINIFI KAZANACAKTIR!

 

Metal işçisi ne istiyor

En başta insanca yaşayabilecek bir ücret istiyor! Şu anda ortalama bir metal işçisinin ücreti, “asgari ücret” düzeyine düşmüş durumda. Buna karşılık sendikaların en yüksek zam talebi yüzde 38’dir. Bu da yaklaşık 600 TL civarındadır. Ocak ayından itibaren her şey zamlanmış vergiler artmışken, bu miktar verilse dahi yeterli değildir. İşçilerin talebi, “asgari ücret”te yapılan 200 TL artışın da eklenerek, 800 TL’ye çıkmasıdır. MESS ise başlangıçta yüzde 3.2 teklif etmiş, en son yüzde 6.4 ile noktayı koymuştur. Resmi kurumlar bile enflasyonu yüzde 11 dolayında gösterirken, MESS’in teklifi komiktir. Yoksulluk sınırının 5 bin, açlık sınırının 2 bin TL olduğu bir ülkede, işçilere reva görülen, açlık ve sefalet içinde bir yaşamdır. Bunu kabul etmek mümkün değildir!

Metal işçilerinin üzerinde durdukları diğer talepleri ise, TİS sürecinin 2 yıl ile sınırlanmasıdır. Bilindiği gibi MESS 3 yıllık sözleşmeyi dayatıyor. Böylece 3 yıl boyunca enflasyon artışı da dahil her tür yükten kurtulmuş olarak işçileri köle gibi çalıştırmak istiyor. Bununla da kalmıyor, ikramiyelerin “fiili çalışma süreleri” üzerinden ödeneceğini söyleyerek, işçinin rapor aldığı süreleri kesiyorlar. İşçiler ikramiyede iyileşme talep ederken, patronlar kazanılmış hakları bile gaspetmenin peşindeler. Kar oranlarında rekor üzerine rekor kıran metal patronları, işçinin yaşam ve çalışma koşullarında en küçük iyileştirmeye yanaşmıyorlar.

Bu durumda işçilere tek yol kalıyor; o da üretimden gelen gücünü, yani GREV hakkını kullanmak!

 

Grev hakkı grevle kazanılır!

İşçi sınıfı grev hakkını 1963 yılında Kavel işçilerinin greve çıkması, aileleriyle birlikte direnmesi sonucu elde etti. Yani “anayasal bir hak” haline gelmesi, işçilerin kanı-canı pahasına gerçekleşti.

Şimdi bu hak elimizden alınmış durumda. “Milli güvenlik” ya da OHAL, “savaş durumu” diyerek, grev kararları sürekli erteleniyor, fiilen yasaklanıyor. Böylece işçilerin kaderi, patronların insafına terkediliyor.

Kendi kaderimizi kendi elimize alalım! Tarihimizden aldığımız güçle, grev hakkını yine grev yaparak kazanalım!

OHAL’in patronların çıkarı için ilan edildiğini, en üst makamlardan duyduk. Ekonomik talepleri elde etmek için bile “OHAL Kaldırılsın” demek zorundayız. İşçi sınıfı üzerine kurulan “üçlü saçayağı”nı kırmak için tabanda örgütlenmeli, kendi göbeğimizi kendimiz kesmeliyiz! Ve bir kez daha haykırmalıyız:

RÜZGAR EKEN FIRTINA BİÇER!  YENİ METAL FIRTINALARINA HAZIR OLUN! BU DEFA ÇIKARDIĞIMIZ DERSLERLE EKSİKLERİMİZİ AŞARAK GELECEĞİZ! DALGA DALGA, GREV GREV GELECEĞİZ!

Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!

Lokavt suç, grev haktır!

Grev yasaklarını grevle aşacağız!

Direne direne, birleşe birleşe

BİZ KAZANACAĞIZ!

29 Ocak 2018

Devrimci Sendikal Birlik DSB

Bunlara da bakabilirsiniz

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …

Ser verip sır vermeyen yiğit: İSMAİL GÖKHAN EDGE

İsmail Gökhan Edge, Diyarbakır işkencehanelerinde sır vermedi, ser verdi. O, 1953 yılında Eskişehir’de doğdu. İzmir …