Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde 5 Nisan günü silahlı saldırı gerçekleştiren Volkan Bayar tutuklandı. Bayar, 4 kişinin hayatını kaybettiği saldırı hakkında, “benimle uğraşanlara gerekli cezayı kestim” diyecek kadar da büyük bir pervasızlık içindeydi.
Ortaya çıkan tablo, üniversitelerdeki tarikatçı örgütlenmenin ne kadar vahim boyutlara ulaşmış olduğunu göstermiş oldu.
Muhalif hocaların ihbarcısı
Katil, Eğitim Fakültesi’ni basıp dekan yardımcısı Mikail Yalçın, fakülte sekreteri Fatih Özmutlu, öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Serdar Çağlak ve okutman Yasir Armağan’ı öldürmüştü. Katliamın ardından silahıyla beraber teslim olan Bayar, hakkında idari soruşturma açıldığı için öldürdüğünü söyledi. Bayar, “benimle uğraşanlara gerekli cezayı kestim” diyerek katliamı açık biçimde savundu.
Normal bir insanın kanını donduran bu ifade, katil Volkan Bayar sözkonusu olduğunda şaşırtıcı olmuyor. Çünkü geçmişi, onun bu katletme cesaretinin nereden geldiğini anlamamızı sağlıyor.
Osmangazi Üniversitesi öğretim görevlileri, onun, beğenmediği, sorun yaşadığı herkesi “FETÖ’cü” diye ihbar eden bir tetikçi olduğunu söylüyorlar. Eğitim Fakültesi’ndeki 45 hocadan 25’i hakkında ihbar dilekçesi yazmış. Toplamda 200’den fazla eğitimciyi ihbar etmiş. Bunların da hemen hepsi soruşturma geçirmiş, kimisi ihraç edilmiş, hapis yatmış, mahkemelerde yargılanmış, bir kısmı ise aklanmış.
Belki Nuriye Gülmen de bu katilin muhbirliği sonucunda işten atılanlardan biridir.
Volkan Bayar’ın bir tetikçi olduğu öylesine açık ki, uzun uzun dilekçe yazarak ihbar ettiği bir eğitimcinin mahkemesine tanık olarak çağrıldığında, ihbar ettiği kişiyi teşhis edememiş. Buna rağmen, “ben bunlara hesap sormaya devam edeceğim” diyerek meydan okumuş.
Eskişehir Üniversitesi’ndeki eğitimciler, onun rektör tarafından özel olarak koruma altına alındığını anlatıyorlar. Üniversitede kurtulmak istedikleri muhalif hocalar sözkonusu olduğunda, bu katil ile karısı devreye sokuluyormuş. Okul içinde sürekli birilerini gözetliyor, “FETÖ’cü” avına çıkıyor, durmadan birileri hakkında ihbar dilekçeleri yazıyorlarmış.
Katliamdan kurtulan bir öğretim görevlisi, vurulan arkadaşlarının “okulun en temiz insanları” olduğunu söylüyor. Bir başkası ise isyanını şu sözlerle ifade ediyor: “Rektörlük en başından beri Volkan Bayar’ı ciddi bir koruma altına aldı. Volkan Bayar hakkında dilekçelerimizin sisteme girmemesi için memurlara talimat verdi. Kavga dövüş işleme soktuk dilekçeleri. Soktuk da ne oldu? Hiçbirine yanıt alamadık. Şimdi kim verecek dört tane canın hesabını?”
Yaşananlar, katil ve karısının, sadece rektörün değil, emniyetin de koruması altında olduğunu gösteriyor. Çünkü üniversitedeki eğitimciler, bir buçuk yıldır bu katil hakkında işlem yapılması için emniyete sayısız dilekçe vermiş, üniversiteye-rektörlüğe sayısız kez şikayette bulunmuşlar. Ancak okul yönetimi de, emniyet de bu duruma göz yummuş; hiçbir işlem yapmamışlar.
Gerçekte kendisi FETÖ’cü
İnsanları FETÖ’cü olarak ihbar eden bu tetikçinin geçmişine baktığımızda, gerçekte FETÖ’cü olduğunu görmek zor değil. Gazi Üniversitesi sınıf öğretmenliği bölümünden, 2011 yılında vasat bir öğrenci olarak mezun oluyor. Fethullah Gülen tarikatının, eğitimde en güçlü olduğu dönemdir bu.
Bu kadar vasat olan bu adama ve karısına, MEB (Milli Eğitim Bakanlığı) ABD’de Denver Üniversitesi’nde yüksek lisans yapması için burs veriyor. Yüksek lisansını tamamladıktan sonra doktora tezi aşamasında okuldan atılıyor. ABD’den döndükten sonra, Tokat’taki Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak işe başlıyor, ama bursu kesilmiyor.
Bu süreçte AKP hükümetinin, Eskişehir Üniversitesi’nde “doku değiştirme” operasyonları başlıyor. Eskişehir çevresindeki küçük kentlerde bulunan üniversitelerden gerici hocalar Eskişehir Üniversitesi’ne transfer edilmeye başlanıyor. Bu furyada, Volkan Bayar da Eskişehir’e “eğitim programları” üzerine doktara yapma ve araştırma görevlisi olarak çalışma üzere geliyor.
15 Temmuz darbesinin başarısız olması üzerine üniversitedeki bilgisayarlarını formatlıyor ve odasını boşaltıyor.
15 Temmuz sonrasında, kendi FETÖ’cülüğünü gizlemek isteyen kişiler, çevrelerindeki herkes hakkında ihbarda bulunmaya başladılar. Özellikle kamu çalışanları içindeki FETÖ’cüler, bu konuda özel mesai yaptılar. Keza işine el koymak istedikleri iş-insanlarını da, “FETÖ’cü” yaftasıyla etkisizleştirerek mal varlıklarına el koydular.
Böylece uzun bir süre, devletin korumasından yararlandılar, yerlerini sağlamlaştırdılar. Ancak sonrasında, bir kısmının asıl FETÖ’cü olduğu açığa çıktı; o ana kadar tetikçilik ve ihbarcılıkla sürdürdüğü görevini, işini, pozisyonunu kaybetti.
Bell ki, bu tetikçinin miadı doldu, misyonu bitti. Hakkındaki şikayetler de onu daha fazla korumayı imkansız hale getirince, onun hakkında da soruşturma başlatıldı. Sıranın kendisine geldiğini gören tetikçi, bu defa doğrudan katliama girişti.
* * *
Tetiği çeken Volkan Bayar şimdi hapiste, “ihbar ortağı” karısı denetimli serbestlikle bırakıldı.
Onları bugüne kadar koruyan, destekleyen, hakkındaki şikayetleri dikkate almayan rektöründen emniyetine, valiliğe kadar tüm kesimler de suç ortağıdır.
15 Temmuz’a kadar FETÖ’nün önünü açan, destekleyen, devleti teslim eden, 15 Temmuz sonrası ise “kandırıldık” diyerek çark eden, bu ihbar ve tetikçilik ortamını yaratan AKP hükümeti de suç ortağıdır.