“Fransa uzun yıllardır bu kadar kavga ve mücadele ruhlu bir 1 Mayıs yaşamadı”!!!
Böyle haber yaptı yerel basın kaynakları. Zaten aylardır hareket halindeydi başta sendikalarıyla işçi sınıfı, gençlik, kamu çalışanları, işsiz ve evsiz mülteciler, her kesimden emekçiler… Macron hükümetine ve yürürlüğe koymaya hazırlandığı yasalarına karşı, “68 RUHUYLA, Fransa satılık değildir Macron” dediler. Enternasyonal marşıyla Fransa ve dünya halklarını uyanmaya, ayağa kalkmaya ve kavgaya davet ettiler. Tarihin ilk proleter devleti olan PARİS KOMÜNÜ’nün çocukları, tıpkı dedelerinin ve ninelerinin ruhuyla yine TAŞ, YÜREK, BARİKAT oldular.
Fransa çapında milyonlar döküldü alanlara. Sokak sokak çatışılıdı saatlerce. Taşlarını, sopalarını, şişelerini, molotoflarını ve yüreklerini savurdular sermayenin kolluk güçlerine. Nation Meydanı bir kez daha sınıfa karşı sınıf tavrıyla, emperyalist kapitalizme karşı anti-emperyalist, anti-kapitalist ruhla saatlerce çatışmalara sahne oldu. Meydan, kavga alanına çevrildi. Sermayedarların Fransa’daki sözcüsü olan Macron ve hükümetine “saldırı yasalarını geri çekinceye kadar, bu işin peşini bırakmayacağız” dediler.
Bir çok anti-emperyalist, anti-faşist parti, sendika, göçmen kurum ve derneklerinin katıldığı bu 1 Mayıs, biz Türkiyeli ve Kürdistanlılar için de önemli bir gündü. Fransa’da resmiyette olmasa da fiiliyatta devam ettirilen OHAL ve Macron’un çıkarmaya çalıştığı yasalar ile, ülkemizdeki gerici-faşist AKP hükümetinin uygulamaları ve savaş politikaları birbirleriyle çok yakınlık taşıyor.
Fransa, ekonomik krizle birlikte girmiş olduğu savaşın faturasını, içeride işçiler, emekçiler ve göçmen halklara çıkarmak istiyor; sosyal haklarını tümden yoketmeye çalışıyor; bir yandan da ırkçı sivil faşizmi güçlendiriyor. Son günlerde sivil faşistler mültecilere karşı sınırboyu ve kapılarında sopalarla nöbet tutmaya başladılar. AKP hükümeti de Suriye topraklarını işgal ederek, savaşın faturasını, işsizlik, açlık ve yıkım olarak halklarımıza ödetmeye çalışıyor.
Biz Türkiyeli ve Kürdistanlıların buradaki 1 Mayıs çalışmaları, bu iki halkadan kopuk ele alınamazdı. Bu yaklaşımla katılmış olduğumuz işçi gençlik eylemleri, “Suriye ve Ortadoğu’da yürütülen kirli savaşa hayır” çalışmalarımızla bir çok okur ve dostlarımızı alanlara çağırdık. Türkçe ve Fransızca sloganlarla hazırladığımız DSB (Devrimci Sendikal Birlik) pankartımız ve güne uygun düşen sloganlarımızla alanda ve yürüyüş güzergahında yerimizi aldık. PDD (Proleter Devrimci Duruş) bildirilerini günler öncesinden dağıtmaya başlamıştık, alanda da yoldaşlarımızla birlikte dağıttık. DSB pankartımız ve PDD bayraklarımız, görselliği ve içeriği ile ilgi odağı oldu. Bir çok Fransız ve enternasyonalist dayanışmacı, resimlerini çekti ve birebir görüş alışverişinde bulunduk.
Kendi çalışmalarımızın yanısıra, devrimci-demokratik kurumlarla birlikte oluşturulan Devrimci 1 Mayıs Platformu’nun, tüm anti-emperyalist, anti-kapitalist ve anti-faşist kurumları da kapsamasını istedik. Eylemde birlik ilkesinin yanında yürüyüşte serbestlik olması da Platformda kabul gördü. Ortak bildiri ve teknik konularda görev paylaşımıyla başlayan çalışmalar, toplam bir haftaya sıkışan dar zamanda ele alınınca, pek çok aksaklıklar çıktı. Biz kendi üzerimize düşen sorumluluğu, son dakikaya kadar tüm ciddiyet ve duruşumuzla yürüttük.
İşçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs’ın, Fransa işçi ve emekçileri tarafından reformizme ve sendikaların pasifist tutumlarına rağmen sokakları kavga alanlarına dönüştürülerek kutlanması son derece önemliydi. Diğer taraftan, biz Türkiyeli ve Kürdistanlıların böyle bir zamanda sadece bir panayır havasında yürütülmesi, tezgahlarda satışların organizasyonunun daha çok öne çıkarılması, olumsuz bir tablo oluşturdu.
YAŞASIN DEVRİMCİ 1 MAYIS!
YAŞASIN PROLETARYA ENTERNASYONALİZMİ!
KAHROLSUN EMPERYALİZM ve KAPİTALİZM!
YAŞASIN DEVRİM ve SOSYALİZM!
Fransa’dan PDD okurları