ABD’nin Kudüs provokasyonu son bulmalıdır!

ABD’nin İsrail Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’den Kudüs’e taşıması, Filistin’i yine yangın yerine çevirdi. Filistinliler büyük protesto gösterileri düzenlediler. Gösterilere ateş açan İsrail askerleri, 60’a yakın Filistinliyi öldürdü, binlerce kişi de yaralandı.

Üstelik de bu katliam, Filistinlilerin Nakba (Büyük Felaket) olarak tanımladığı olayın yıldönümünde gerçekleşiyor. İsrail 14 Mayıs 1948’de, Filistin toprakları üzerinde kendi bağımsız devletini ilan etti. 70 yıllık bu işgal sürecinde, İsrail bütün dünyanın gözü önünde adım adım Filistin topraklarını ele geçirdi, soykırım gerçekleştirdi, ülkenin nüfus yapısını değiştirdi. Ve işgalin 70. yıldönümünde, ABD elçiliğini Kudüs’e taşıyarak İsrail’in resmi başkenti olarak tanımladı.

 

ABD yeni savaşlar çıkarmak istiyor

ABD için bu karar, Ortadoğu savaşında sıkıştığı bir noktada gündeme geliyor.

Suriye ve Irak’ta işgali sürdürmek için gerekçesi kalmadı; IŞİD bahanesiyle yürüttüğü savaş sona erdi; Suudi Arabistan gibi ABD ile işbirliğinde en ileri noktada olan ülkelerde bile ABD karşıtı görüşler, ilişkiler ortaya çıkmaya (son prens operasyonlarıyla buna ket vurulduysa da) başladı; Ortadoğu’da savaş koşullarında İran ve Rusya güç kazandı.

Savaşın artık sona doğru yaklaştığının görüldüğü bu süreçte, kazanan taraflar, yani Rusya, Çin ve İran, artık savaşı bitirmek istiyorlar. Çünkü Ortadoğu’yu yeniden inşa etmek, Ortadoğu ekonomisini ele geçirmekle ilgili planları var. Bu planların hayata geçmesi için artık “barış” sağlanmalı ve inşa süreci başlamalı.

Savaşın kaybeden tarafı olan ABD ve İsrail ise, “barış” döneminde bu topraklardan “kovulacaklarını” biliyorlar. “Barış”, onların kaybettiğinin resmileşmesi demek. Savaşın sürdüğü koşulda ise, ileride bir “şans”ları olabilir. Kaybettikleri hegemonyayı kurmak için fırsatlar yakalayabilirler. Hiçbir şey yapamasalar bile, süren savaş koşullarında, Çin, Rusya ve İran’ın kendi düzenlerini kurmalarını engellemiş olurlar.

ABD’nin İran’la yapılan nükleer anlaşmadan çekilmesi de, Kudüs kararı da bununla ilgilidir. Bölge toprakları üzerinde yeni çatışma alanları yaratmak, yeni savaş gerekçeleri oluşturmak istiyor ABD emperyalizmi.

Ve onun bu savaş politikası, 70 yıldır işgal altında olan Filistin halkının canı ve kanı üzerinden yürütülüyor.

 

Kudüs Filistinlilerindir!

Kudüs dünyanın en kadim kentlerinden birisi. Ve 50 yıldır İsrail’in işgali altında. İsrail kentin doğusunu 1967’de işgal etti, ardından 1980 yılında kentin tamamını başkent ilan etti.

İsrail’in bu ilanına rağmen, hiçbir devlet Kudüs’ü başkent olarak tanımadı. İsrail’in resmi başkenti olarak Tel Aviv, uluslararası kabul gördü.

Kuralı geçtiğimiz Kasım ayında ABD bozdu. ABD başkanı Trump, İsrail’in başkenti olarak Kudüs’ü tanıyacağını ve elçiliğini Kudüs’e taşıyacağını açıkladı.

Bu açıklamanın hemen ardından Filistin’de eylemler başladı. Ve bu karar uygulamaya konduğunda, Filistinlilerin eylemleri daha da yükseldi. 14 Mayıs günü, Nakba’nın yıldönümünde Filistinliler, topraklarına dönüş isteğini dile getirmek için, işgal altındaki bölgeleri de kapsayan biçimde genel grev kararı aldılar; milyonlarca kişinin katıldığı bir yürüyüş için toplandılar. 15 Mayıs günü, ABD’nin Kudüs elçiliğinin açılış töreninde, yine yüzbinlerce Filistinli sokaklardaydı.

İşgalci İsrail siyonizmi ise, silahsız halkın üzerine gerçek mermiler, havan topları ve gaz bombaları ile saldırdı.

 

Sessiz kalan ortaktır

Katliamın en büyük ortağı ABD’dir. Elçiliğini Kudüs’e taşıyarak, her koşulda İsrail’e koruma garantisi vererek, katliamın gerçekleştiği saatlerde İsrail’i kutlayan bir tebrik mesajı yayınlayarak bu katliama ortak olmuştur.

Bir başka ortak Türkiye yönetimidir. AKP hükümeti, İsrail’e dönük gerçek bir yaptırımı hiçbir dönem ve hiçbir katliam karşısında gündeme getirmemiştir. Filistinlilerin yaşadığı vahşet karşısında yas ilan etmiş, mangalda kül bırakmamış, esip gürlemiş; ancak alttan alta İsrail ile ilişkilerini sürdürmüştür. Bugün de bunu yapmaktadır.

ABD’nin Kudüs büyükelçiliğinin açılış törenine temsilci gönderen, İsrail ile ilişkilerini sürdüren Arap ülkeleri de katliamın ortağıdır.

BM gibi, emperyalistlerin temsilcisi olan kurumlar da sessiz kalarak, ABD ve İsrail’in bu saldırısına somut bir tepki göstermeyerek buna ortaktırlar.

Dünya halkları, ezilen uluslar, işçi ve emekçiler emperyalizme ve siyonizme karşı direnen Filistin halkının yanındadır.

Türkiye, İsrail ile kurduğu askeri-ekonomik ve siyasi ilişkileri sonlandırmalıdır!

Filistin Filistinlilerindir!

 

Bunlara da bakabilirsiniz

Metal’de -yasağa rağmen- grevler sürüyor

Birleşik Metal-İş Sendikası (BMİS) 5 işletmede TİS görüşmelerine 9 Ağustos’ta başlamıştı. Bunlardan 1’i hariç 4’ü …

ASGARİ ÜCRET ve BİZ EMEKLİLER…

17 bin 2 TL olan asgari ücrete yapılacak zam, günümüzde en temel gündem maddelerinden birisi. …

İEB, savaş bütçesine karşı mücadeleye çağırıyor

Mecliste görüşülmekte olan yağma ve savaş bütçesine, işçilere layık görülen sefalet ücretine karşı, İşçi Emekçi …