Geleceğimizin köprüsü tarihimiz

tarihimizson

2 Temmuz 1993- Sivas katliamı

Pir Sultan Abdal Şenliği etkinlikleri için Sivas’ta bulunan aydınlara, devlet destekli gericiler tarafından planlı bir saldırı düzenlendi. 33 aydın, Madımak Oteli’nde yakılarak katledildi.

 

6 Temmuz 1995- Aziz Nesin Öldü

Sivas katliamından son anda sağ kurtulan yazar ve şair Nesin, mizah kitaplarıyla ünlüdür. Toplumsal yaşamın aksayan yanlarını geniş halk kitlelerinin hoşlanacağı taşlama biçiminde yazmıştır.

 

7 Temmuz 1993- Şair-yazar Rıfat Ilgaz öldü

“Hababam sınıfı”nın yazarı Rıfat Ilgaz, “Kırılacak dal değiliz karayellerde – Savrulacak yaprak değil – Köküz, gövdeyiz ölümsüz – İzimizden gelenlerle” demiştir bir şiirinde. Ve gerçekten de öyle yaşadı ve öldü.

 

8 Temmuz 1960- Kongo’da ayaklanma

Belçika sömürgecilerine karşı başlayan ve Kongo halkının büyük katılımla desteklediği ayaklanma, kısa sürede başarıya ulaştı. Fakat sonra binlerce Belçika askerinin işgaliyle kanla bastırıldı. Devlet Başkanı Lumumba katledildi.

 

10 Temmuz 2013- Ali İsmail Korkmaz öldürüldü

Gezi Direnişi ile başlayan Haziran ayaklanması sırasında Eskişehir’de resmi-sivil faşistler tarafından vahşice dövülen Ali İsmail, kaldırıldığı hastanede bir süre yaşam mücadelesi verdikten sonra hayatını kaybetti.

 

12 Temmuz 1992- Niyazi Aydın, İbrahim Erdoğan, Hasan Eliuygun’un da aralarında olduğu 12 DS militanı katledildi

 

14 Temmuz 1982- Diyarbakır cezaevindeki ölüm orucunda Kemal Pir, Hayri Durmuş, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek şehit düştü.

 

14 Temmuz 1889-  III. Enternasyonal kuruldu.

 

17 Temmuz 1986- Tutsak yakınlarının ve aydınların önderliğinde İnsan Hakları Derneği İHD kuruldu.

 

20 Temmuz 2015- Suruç katliamı

Kobane’ye yardım götürmekte olan SGDF’li gençlerin Suruç’ta yaptığı basın açıklaması IŞİD’in bombalı saldırısına uğradı. 33 genç şehit düştü, onlarcası yaralandı. Bu katliam, Kürt kentlerine dönük katliamların ve imha saldırısının başlangıcı oldu.

 

24 Temmuz 1968- Öğrenci hareketinin önderlerinde Vedat Demircioğlu 6. Filo eylemlerinden sonra katledildi.

 

25 Temmuz 1991- İstanbul Paşabahçe Fabrikasında 640 işçinin işten atılmasına karşı fabrika işgal edildi.

 

27 Temmuz 1996- ÖO direnişi sonuçlandı.

Eylemde Osman Akgün, Ulaş Hicabi Küçük, Tahsin Yılmaz, Ayçe İdil Erkmen, Müjdat Yanat, Altan Berdan Kerimgiller, Hüseyin Demircioğlu, Hayati Can, Ali Ayata, İlginç Özkeskin, Aygün Uğur ve Yemliha Kaya şehit düştüler..

 

1 Ağustos 1969- Demirdöküm’de işgal

İstanbul Silahtar’da Demirdöküm Fabrikası’nda çalışan yaklaşık 2500 işçi üyesi oldukları Türkiye Maden-İş’in işveren tarafından tanınmaması üzerine fabrikayı işgal ettiler. Günlerce süren direniş sonucu sendikalarını kabul ettirmeyi başardılar.

 

2 Ağustos 1989- Eskişehir sürgünü

“1 Ağustos genelgesi” olarak bilinen uygulamalara karşı  başlatılan açlık grevlerinin 35. gününde işkenceli bir sevkle Aydın’a götürülen tutsaklardan Hüseyin Eroğlu ve Mehmet Yalçınkaya katledildi.

 

6 Ağustos 1945- Hiroşima’ya atom bombası atıldı

I. Emperyalist paylaşım savaşında ABD emperyalizmi, Japonya’nın kentleri Hiroşima’ya üç gün sonra Nagazaki’ye atom bombası attı. Bombanın etkileri yıllarca sürdü.

 

9 Ağustos 1901- Amerika yerlileri olan Kızılderililerin elindeki son topraklara da el kondu.

 

9 Ağustos 2009- Filistinli şair Mahmud Derviş  67 yaşında hayata gözlerini yumdu.

“Ve ant içerim ki, / bir mendil işleyeceğim yarına kadar, / gözlerine sunduğum şiirlerle süslü / ve bir tümceyle baldan ve öpücüklerden tatlı: /“Bir Filistin vardı, / bir Filistin gene var!”

 

10 Ağustos 1942- Köy Enstitüleri kuruldu.

 

12 Ağustos 1999- Şair Can Yücel öldü

 

11 Ağustos 2008- DHKP-C’nin kurucusu ve önderi Dursun Karataş şehit düştü.

 

13 Ağustos 1913- August Bebel öldü

Almanya Komünist Partisi’nin işçi kökenli lideridir. “Kadın ve Sosyalizm” eseri ML’ye katkı niteliğindedir.

 

15 Ağustos 1975- Gençlik hareketinin önderlerinden Harun Karadeniz öldü.

 

15 Ağustos 1984- Şemdinli ve Eruh baskınları PKK bu eylemlerle gerilla savaşını başlattı.

 

19 Ağustos 1936- F. Garcia Lorca kurşuna dizildi

Yazdığı şiirlerle faşizme karşı halka direnme gücünü ve bilincini aşılamaya çalışan İspanyol şair Lorca, Franco yönetimi tarafından kurşuna dizildi.

 

21 Ağustos 1944- Varşova’da Nazi işgaline karşı ayaklanma başladı

 

25 Ağustos 1944- Paris, Nazi işgalinden kurtuldu.

Fransız Komünist Partisi (FKP) tarafından başlatılan direniş, Sovyetler Birliği’nin Nazi ordusunu püskürtmesi üzerine, büyük bir ayaklanmaya dönüştü ve işgal altındaki Paris kurtuldu. FKP, o dönem verdiği destansı direnişi ve kayıplarıyla “şehitler partisi” olarak anılmaya başladı.

 

24 Temmuz 2002- Adnan Yücel öldü

“Saraylar saltanatlar çöker / kan susar birgün / zulüm biter. / Menekşeler de açılır üstümüzde / leylaklarda güler. / bugünlerden geriye, / bir yarına gidenler kalır / bir de yarınlar için direnenler… “

Kavganın şairi Adnan Yücel, 12 Eylül’ün en karanlık yıllarında, umudunu kaybetmeyenlerdendi. Bu umut ve arayış, onu ihtilalci komünistlerle buluşturdu. En güzel ürünlerini o yıllarda verdi. 12 Eylül karanlığına karşı yapılan görkemli direnişten ilham alarak şiirlerini yazdı. “Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek”  şiir kitabı, onun sanatının doruğudur. Bu kitap için övgüde bulunanlara, “yazana değil, yazdırana bakmak lazım” diyerek, sanatın dayanması gereken doğru rotayı gösteriyordu. Sonrasında Kürt halkının direnişini “Ateşin ve güneşin çocukları” adlı şiir kitabında ölümsüzleştirdi. “Çukurova Çeşitlemesi”, “Gelenek Tohumu” gibi eserleri, şehitlerimizin görkemli yaşamlarını ve direnişlerini anlatır.

 

5 Ağustos 1895- Engels öldü

Engels, 1820 yılında Wuppertal’de doğdu. Dindar bir işadamı olan babasına rağmen keskin zekası ve gözleme yeteneği ile çevresindeki çelişkileri görmeye ve üzerine gitmeye başladı. Henüz 19 yaşındayken oluşturduğu ilk yazı denemesi olan Wuppertal Mektupları’nda yoksulluk ve vahşetin resmini çizmişti. Bundan 6 yıl sonra kaleme aldığı “İngiltere’de Emekçi Sınıfların Durumu” kitabında İngiliz işçi sınıfının durumunu derin bir araştırma ve güçlü bir üslupla en gerçekçi haliyle gözler önüne serdi.

“Sen gerçek bir ayaklı ansiklopedisin” diyordu Marx ona. Son derece düzenli, düşünülmüş bir sistemle çalışıyor, “gezegendeki her şeyle” ilgileniyor, bilim, sanat, kültür, spor tüm konuları bilimsel yaklaşımla eğiliyordu. Tam 12 dil konuşuyor, 20 dilde okuyordu.

Marks ve Engels, dünya proletaryasına güç ve esin kaynağı olan Komünist Manifesto’yu armağan ettiler. Tarihin materyalist bakış açısıyla irdelendiği eserlerinin yanı sıra bilimsel birçok konuda eserler sunan Engels, Marx’ın ölümünün ardından Kapital’in 2. ve 3. cildini yayınlatmayı da üstlendi.

Askerliğini Prusya’da sıradan bir topçu eri olarak yapan Engels, askeri bilgi ve birikimini sürekli arttırıyor, bu yönünün de sınıf savaşımının hizmetine sokuyordu. Fransa-Prusya arasındaki savaşta, düzenli yazdığı “Savaş Üzerine Notlar” başlıklı makaleleri isimsiz yayınlandığı için bu dahiyane değerlendirmeleri herkes askeri konularda uzman birine atfediyordu. Sonrasında “general Engels” olarak nam salması boşuna değildi.

Kararlılığı, yakınmazlığı, dogmatizme karşı devrimci ısrarcılığı ile, hem bir devrimci proletarya militanı hem de bugün hala ışıl ışıl parlayan bir meşale oldu.

 

18 Ağustos 1944- Ernst Thaelman katledildi

Almanya Komünist Partisi’nin önderlerinden Thaelman, Almanya’da faşizme ve ona yol açan sosyal demokratlara karşı verdiği mücadeleyle işçi ve emekçilerin kalbinde yer etmiştir. Mücadelenin her alanında komünist kişiliğini yansıtan Thaelman, Nazi kamplarında direnişi de örgütleyen bir önderdi. Kendisinin serbest kalması için Almanya’da ve dünyada kitlesel eylemler gerçekleştirildi. Alman Nazizmi yenilgisinin kesinleşmesiyle, arkasında ne var ne yoksa yok etmeye girişti. Thaelman da 18 Ağustos 1944’de idam edildi.

 

12 Temmuz 1949- Dimitrov öldü

Bulgaristan Komünist Partisi’nin lideri ve III. Enternasyonal’in önderlerindendi. Savaşa ve faşizme karşı mücadelenin dünya ölçüsünde verilmesinde büyük bir rol oynadı. Başta Bulgaristan olmak üzere birçok ülkede birleşik cephenin kurulmasını örgütledi. Onu öne çıkaran bir diğer yönü ise, Nazilerin provakasyonunu boşa düşürmesi ve mahkemeyi faşizmi yargılayan bir kürsü yapmasıdır. “Ben Bulgar işçi sınıfının oğullarından birisiyim. Devrimci işçi hareketinin saflarında büyüdüm ve yetiştim. Proletarya diktatörlüğü ve sosyalizmin zaferi için mücadele, bütün hayatımın anlamıdır.” diyordu.

1900’lerin başlarında, bir işçi olarak mücadeleye başlamıştı. Sonrasında Bulgar işçi sınıfının önderi haline gelmekle kalmadı, faşizme karşı mücadelesiyle dünya proletaryasının önderi oldu.

 

14 Ağustos 1956 – Bertold Brecht Öldü

Yazdığı şiirler ve oyunlar, bugün bile dünyada milyonlarca işçi ve emekçi tarafından, devrimciler tarafından bilinen Brech, Alman faşizmine karşı mücadele içinde yer alan, sanatla devrim, sanatçıyla parti arasındaki ilişkiyi güçlü bir biçimde tanımlayan bir şairdir. Gerek şiirlerinde, gerekse tiyatro eserlerinde, faşizme karşı mücadele, yeraltı savaşımı ve direniş önemli bir yer tutar. Sanatını mücadelenin içinde yoğurarak, gittikçe olgunlaştı ve faşizme karşı mücadelede şiirlerini bir silaha dönüştürdü. O savaşın yıkımı karşısında direnci, inancı aşıladı işçilere ve emekçilere. Sade ama son derece güçlü bir anlatıma sahip olan eserleri, bugün de değerinden kaybetmemiştir.

Halkın ekmeğidir adalet./ Bakarsınız bol olur bu ekmek,/ Bakarsınız kıt, / Bakarsınız doyum olmaz tadına,/ Bakarsınız berbat./Azaldı mı ekmek, başlar açlık,/ Bozuldu mu tadı, başlar hoşnutsuzluk boy atmaya…

Madem adaletin ekmeği bu kadar önemli,/ Onu kim pişirmeli dostlar, söyleyin? / ADALETİN EKMEĞİNİ DE / KENDİSİ PİŞİRMELİ HALKIN, / GÜNDELİK EKMEK GİBİ / BOL, PİŞKİN, VERİMLİ…

 

‘96 ÖO’da direniş meşalesi; Osman Akgün

1965 yılında Rize’nin Kalkandere ilçesinin Fındıklı köyünde doğdu. ’80 öncesi yıllarda lisede mücadeleyle tanıştı. Henüz genç bir antifaşist iken, 12 Eylül cuntasının gelmesiyle birlikte, tasfiyeciliğin batağına saplananları mücadele etmeleri için zorladı. İhtilalci komünistlerle tanışana kadar kendini ve yakın çevresinin devrimci yapısını korumayı başardı. Derneklerde tiyatro ve halk oyunları öğretmenliği yaptı.

Bunları salt sanatsal faaliyet için yapmıyordu. Faşist cunta yıllarında, tasfiyeciliğin kol gezdiği bir dönemde devrimci bir çevre yaratmak ve geliştirmek istiyordu. Sıcak yapısı, hesapsız ilişkileri, fedakar kişiliğiyle, bulunduğu her alanda öne çıkar, kendini sevdirir ve kabul ettirirdi. O günlerden başlayan, temiz, hesapsız ve sımsıcak bir “Osman dostları” çevresi vardı etrafında.

1990 yılında ihtilalci komünistlerle tanıştı Osman. Görüşlerini benimsedi ve kavgada yerini aldı. Askeri yönleriyle dikkat çekiyor ve bu faaliyetlerin bir parçası olmak istiyordu. Osman Yaşar Yoldaşcan Müfrezesi’nin ilk üyelerinden oldu. Hainlerin, muhbirlerin cezalandırılmasından, kamulaştırma eylemlerine kadar tüm görevleri titizlikle yaptı. Pratik zekasıyla her sorunu halletmeye çalıştı. Yoldaşlarını koruma duygusu ve refleksi çok güçlüydü.

Kuruluş yıldönümünde yapılan bir eylemin hazırlığı sırasında taksi şoförünün ihbarı üzerine polisle çatışmaya girdi, ağır yaralı olarak yakalandı. Yaralı halde girdiği Gayrettepe işkencehanelerinden başı dik çıktı. Hapishanelerde de hep özgürlük tutkusuyla yaşadı. ’95 yılında yarım kalan özgürlük eyleminin mimarlarındandı.

Sağmalcılar’dan Ümraniye’ye sevkler gündeme geldiğinde, sorun çıkmaması için gönüllü oldu Osman. “Yeni açılan bir cezaevine gidiyoruz. Her şeye sıfırdan başlayacağız. Oradaki mücadele daha zor ve çetin olacak, bunun bilincindeyim. Ümraniye Cezaevi’ni özgürleştirmek, bizim görevimiz. Bunun sorumluluğu hep üzerimde olacak. Orada örgütümüzün bayrağını şerefle taşıyacağız.”

13 Aralık Ümraniye direnişinde barikatların önündediydi; 4 Ocak’taki Ümraniye katliamında da üç gün boyunca barikatların başında oldu.

1998’de tüm hapishanelerde genel direniş başladığı zaman, kendinin ölüm orucuna gönüllü olduğunu bildirdi yoldaşlarına. Ve açlık grevinin 47. gününde şöyle yazdı mektubunda: “Yoldaşlar bedenen kötüyüm ama kafa ve yürek olarak dimdik AYAKTAYIM. Her şeye ama her şeye hazırım…”

Giderek ağırlaştığı ölüme yaklaştığı zaman da şunları yazdı: “Ben ölümle ilk kez burada karşılaşmıyorum… Ölümle yüzyüze kaldığım her tarihte ölümün üzerine giderek onu yendim. Ölüm ne ki, önemli olan yüzümüzün düşmana dönük, başımızın dik olmasıdır.”

Bu sözlerinden kısa bir süre sonra bilincini yitirdi.Sayıklamalarında bile düşmanla savaştı, tıpkı kendisine hep örnek aldığı Fatih yoldaşı gibi… Ve 69. gün ölümü yenerek ölümsüzler kervanına katıldı.

“Yoldaşlar, direnişle ilgili uzun söze gerek yok. Yaşam kendini konuşturuyor. Bu direnişte Fatih’in BİZ KAZANACAĞIZ’ı nasıl yaygınlaştı değil mi? Bu müthiş gurur veriyor. Evet, bedenen ölebiliriz ama kazanan biz olacağız! BİZ KAZANACAĞIZ!”

 

Temmuz Ayında Şehit Düşen İhtilalci Komünistler

17 Temmuz 1980- Kenan Özbilek: Önce sivil faşistlerle, ardından polisle girdiği bir çatışmada ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. O haldeyken işkence yapıldı ve katledildi.

29 Temmuz 1991- Yunus Durmaz: Düşmanla giriştiği bir çatışma sonrası uzaklaşırken, elinden düşen bombanın yakında oynayan çocuklara zarar vermemesi için üstüne kapandı, yaşamını kaybetti.

26 Temmuz 1996- Tahsin Yılmaz

27 Temmuz 1996- Ulaş Hicabi Küçük

27 Temmuz 1996- Osman Akgün ‘96 Ölüm Orucu eyleminde ölümsüzleştiler.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …