“İlk kurşun”: OSMAN YAŞAR YOLDAŞCAN

Günlerden 29 Eylül 1980! Yer, İstanbul-Bağcılar yokuşu… Birazdan yeni bir tarih yazılacak…

12 Eylül’ün üzerinden daha 17 gün geçmiş. Osman Yaşar Yoldaşcan ve Mehmet Fatih Öktülmüş bir eylemin hazırlığındalar. Devriye gezen bir askeri ciple karşılaşıyorlar, sokak sokak süren bir çatışma başlıyor. Bu çatışmada Fatih yaralanıyor ve Osman’la birbirlerini kaybediyorlar. Osman, bir inşaata çekiliyor, orayı çelikten iradesiyle granitten bir kaleye dönüştürüyor adeta. Elinde iki ondörtlü ve bir bombasıyla tek kişilik bir ordu gibi savaşıyor.

Elindeki namlu şimşek gibi patladığında, sayı ve silah yönünden bir hayli üstün  olmalarına karşın zulüm ve sömürü düzeninin kolluk güçleri sünepe gibi yere yapışıyorlar… Kaleye yaklaşan bir başkomiser, gökgürültüsüyle patlayan bombasıyla yığılıp kalıyor. Ardından patlattığı sloganların sesi duyuluyor: “İhtilalci Komünistler Teslim Olmaz!..”

Bu çatışma tüm komünist ve devrimciler için savaş çağrısı oldu. “İlk kurşun” sıkılmıştı, gerisinin gelmesi gecikmeyecekti…

Osman Yaşar Yoldaşcan, 1967’de onbinlerce aday arasında üniversite sınavını birincilikle kazanarak ODTÜ’ye girdi. Devrimci ve militan kişiliğiyle kısa sürede devrimci gençlik hareketi içinde öne çıktı. O, kararını vermişti bir kez; tüm yeteneklerini, potansiyelini, proletarya ve ezilen halkların hizmetine sunacaktı.

12 Mart döneminde, içinde yeraldığı (sonrasında ihtilalci komünist örgütü yaratacak) devrimci bir grubun üyeleriyle birlikte yakalanarak cezaevine düştü. Yoldaşı ve teyzesinin oğlu M. Fatih Öktülmüş’le, çok genç ve tecrübesiz olmalarına rağmen işkencede direndiler ve firarı örgütlemeye giriştiler.

’74’de çıktıktan sonra proletarya içinde örgütlenmek için İstanbul’a geldiler. Bir süre fabrikada işçi olarak çalıştı. Kahve kültürü olmayan, sigara içmeyen bu mütevazi kişiyi, işçilerin fark etmemesi mümkün değildi. Çok geçmeden bir fabrikada örgütlenme yarattı. Yeraltı baskısı ve teknik işleri de üzerine aldı. Askeri bilgilerini arttırmak için üzerinde “çok gizli” yazan emperyalist kuruluşların raporları dahil olmak üzere her türlü askeri dokümanı Osman’ın elinde görmek mümkündü. Yoldaşları, “Osman bir şeye varar verdi mi, o işin elinden kurtulması görülmemiştir” derlerdi. Bu nedenle bir eylem içinde Osman varsa, herkes tereddütsüz yer almaya gönüllü olurdu.

O, ML klasikleri yeniden yeniden okur, önündeki sorunlara yanıt bulmaya çalışırdı. Karşı-devrimci “Üç Dünya Teorisi”ne karşı en önde bayrak açtı. THKO’dan devrimci bir kopuş gerçekleştiğinde, bir çok işi üstlenmek için öne atıldı. Büyük bir sabır ve inançla, seçtiği yolda ilerledi. Leninist bir örgüt yapısını kurmak için, çok zor ve sıkıntılı günler geçirdi. Ama o günlere son vermede kararlıydı. “İleri militanları” topladı ve grubun ML bir örgüte sıçraması için “hücum” komutunu verdi.

Onda zor günlerin sızlanmasına, kolay günlerin sarhoşluğuna yer yoktu. Soğukkanlı ve cesaret doluydu ve mütevaziliğiyle bilinirdi. Aydın bir aileden gelmesine rağmen, hiçbir küçük-burjuva lüksü yoktu.

Onun ölümü de yaşamı gibi tereddütsüz ve kusursuz oldu. Daha sonraki yıllarda ihtilalci komünistlerin işkencede direnmesinin, çatışmada vuruşmasının ruhunu yarattı. Ondaki bu savaş ruhu, yol göstermeye devam ediyor…

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …