3. Havalimanı’nda inşaat işçileri eylemde

İstanbul 3. Havalimanı inşaatında çalışan işçilerin içinde bulunduğu ağır koşullar, yapılan eylem ve polis saldırısı ile gündeme geldi. Haklarını arayan işçiler, gözaltına alındı.

 

En temel haklardan yoksun

3. Havalimanı’nda yaklaşık 30 bin işçi çalışıyor. Ve bunların 15 bin kadarı inşaat bölgesinde kurulu kamp alanında yatılı kalıyor. İşçilerin tümü oldukça ağır koşullarda çalışıyorlar. Ancak kamp alanında kalan işçiler için ağır çalışma koşullarına, kötü yemek, kötü barınma ve kötü servis sorunları da ekleniyor.

İşçilerin en önemli talebi yaşam hakkı. Bugüne kadar 400 işçinin iş cinayeti ile öldüğüne dair basında haberler çıkıyor; ancak öylesine vahşi çalışma koşulları var ki, 3. Havalimanı’nda ölen  işçiler “sayılmıyor”, kayıtlara geçmiyor. İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda gereken denetimler yapılmıyor, iş cinayetlerinin sorumluları tespit edilip cezalandırılmıyor.

Hal böyleyken, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı geçtiğimiz Şubat ayında bir açıklama yaparak hayatını kaybeden işçi sayısının 400 değil 27 olduğunu söylemişti. Bu 27 cinayetin sorumlularının ne olduğuna ilişkin ise bir veri-bir açıklama yok. Zaten işçilerin talepleri içinde “şimdiye kadar yaşanan iş cinayetlerinin aydınlatılması” da var.

İşçilerin yemek ve barınma koşulları da son derece insanlıkdışı düzeyde. Tahtakurularının içinde yaşadıklarını, çoğunlukla aç kaldıklarını söylüyor işçiler. Mesela direnişten bir gün önce, 1200 işçi için 500 kişilik yemek getirdiklerini anlatıyorlar.

Serviste yaşanan sıkıntılar işçiler için bir başka birikim noktası. İşçilerin barındığı kamp alanından çalışma alanına gitmek için kullanılan işçi servisleri zaten son derece yetersiz; 400 kişiye bir servis verildiği bile oluyor. Üstelik servis geciktiği için işçiler işe geç kaldığında, bu, işçilerin ücretlerinden kesiliyor. Bütün bu sıkıntılara, 2-3 gün üstüste aşırı yağmur altında uzun süre servis beklemek zorunda kalmak eklenince işçilerin sabrı taştı; 14 Eylül günü direnişe geçtiler.

DİSK Dev Yapı İş ve İnşaat İş önderliğinde eyleme başlayan işçiler, işletmeci firma olan İGA’ya 15 maddelik bir talepler listesi sundular. Talepler şöyle:

Eyleme katılan işçiler işten atılmasın. Habersiz işten atılanlar iade edilsin.

Servis sorunu çözülsün

Yatakhaneler ve lavabo-banyo temizlikleri düzenli yapılsın, tahtakurusu sorunu çözülsün.

Revir personeli işçilerle ilgilensin, gerekli sağlık malzemeleri temin edilsin, aşağılayıcı, ukala davranılmasın.

Maaşların tamamı hesaba yatırılsın, elden maaş ödemesi yapılmasın.

Geçmişe dönük ödenmeyen ücretler ödensin.

İşçi ve formenler aynı yemekhanede yemek yesin.

Sorunlara sebep olan İGA yetkilileri görevden alınsın.

Kabul edilen bu maddeler basın karşısında okunsun.

İş cinayetleri çözülsün. Önlemler alınsın.

6 aydır maaş alamayan işçilerin memlekette olanların da ödemeleri yapılsın.

Yatak ve yemek, bayram ikramiyeleri verilsin.

Azerbaycanlı işçilerin başındaki Selim Öztürk, yarattığı mağduriyet dolayısıyla işten atılsın.

İşçilere kıyafet verilsin.

Serviste geçen süre mesai olarak ödensin.

Aslında son derece doğal hak olarak görülmesi gereken bu talepler için işçilerin eylem yapmak zorunda kalması, inşaat işçilerinin yaşamlarının ne kadar zorlu olduğunu gösteren çarpıcı bir durum. Üstelik, işletmeci şirket, önce bu talepleri kabul ediyormuş göründü, ancak basına açıklama yapma konusu gündeme gelince itiraz ederek görüşmelerden çekildi. Bu süreçte eylemin kitleselleşmesi üzerine şirket, devletin müdahale etmesini istedi.

Polis ve jandarma ekipleri gaz bombaları ve TOMA’larla işçilere saldırdı. İşçiler ise saldırıya karşı kararlılıkla direndiler ve direnişi sürdüreceklerini duyurdular.

Akşam saatlerinde işçilerin kaldığı kamp alanına polis-jandarma yığınağı yapıldı. Sabaha karşı işçi barakaları özel harekatçılar tarafından basıldı. Kapılar kırıldı, işçiler darp edilerek sürüklendi. İçlerinde sendika yöneticilerinin de bulunduğu 500’den fazla işçi gözaltına alındı.

Gözaltındaki işçiler polis merkezlerine götürülürken, kalan işçiler de işletmeci firma İGA’nın yoğun baskısı ile karşı karşıya kaldılar. Havalimanı inşaatına yakın Akpınar Köyü’nü bir “sorgu merkezi” haline getiren İGA, burada işçileri tehdit ve şantajla etkilemeye, yıldırmaya ve direnişten vazgeçirmeye çalıştı.

Gerek gözaltılar, gerekse artan baskılar nedeniyle, işçi sendikaları Kadıköy’de destek eylemi yapma kararı aldılar.

 

3. Havalimanı’nın yapısal sorunları

3, Havalimanı’nda yaşanan iş cinayetleri ve işçilerin ağır çalışma koşulları, yapılan eylemle konuşulur hale geldi. Diğer taraftan, havalimanı ile ilgili son derece önemli yapısal sorunlar bulunuyor. Ve bunlar da yok sayılarak inşaat ilerlemeye devam ediyor.

Mesela havalimanının bulunduğu alan, yılın 107 günü fırtınalı, 65 günü ise yoğun bulutlu. Bu hava koşullarında uçakların inip kalkması mümkün değil. Uçaklar inemediği zaman ne yapılacağına ilişkin bir veri de yok.

Havalimanının alanı kuşların göç yollarının üzerinde. Sonbahar göçleri döneminde, günlük olarak 5 bin kuş havalimanının üzerinden ve yakınından geçiyor. Bütün dünyadaki “küçük orman kartalları”nın yüzde 95’i göç sırasında İstanbul Boğazı’nı ve İstanbul’un kuzey hattını kullanıyor. Bu durumda bir yanıyla kuşların göç dengesi bozulacak, diğer yanıyla da, uçaklara çarpan kuşlar nedeniyle uçaklar düşecek. Yani hem kuşların hem de uçak yolcularının can güvenliği yokediliyor.

Havalimanının bulunduğu arazi sulak alan ve bataklık. Bugüne kadar zemine tonlarca dolgu malzemesi döküldü ama çare olmadı. Havalimanı pistinin yapımı sırasında defalarca zeminde çökme, kayma, beton çatlaması vb. haberleri basında yer aldı. Bu tehlike bundan sonra da güncel kalmaya devam edecek. Ve pistteki her çatlak, uçak kazalarına yol açacak.

İnşaat, sadece İstanbul’un değil, Marmara Bölgesi’nin ekolojik dengesini bozacak. Havalimanı inşaatı, sadece uçak pistleri değil, otoparktan otel alanlarına kadar çok geniş bir yaşam alanı oluşturmayı hedefliyor. Bu alanda yaklaşık 1 milyon 8 bin ağaç kesilecek, tarım alanları tahrip edilecek, Terkos, Sazlıdere ve Alibeyköy içme suyu havzaları başta olmak üzere sulak alanlar kurutulacak, sayısız göl ve göletin suları Karadeniz’e boşaltılacak, bölgedeki orman ve sulardaki canlı yaşamı büyük oranda yokedilecek. Bütün bunlar, bölgenin doğasını altüst edecek ve tamir edilemez tahribatlar yaratacak.

Havalimanının konumu nedeniyle inen ve kalkan uçaklar, Bulgaristan’ın hava sahasını ihlal edecek. Her uçak için Bulgaristan’a ceza ödenecek. Hatta, bir nedenle Bulgaristan kendi hava sahasını kapattığını duyurduğunda, 3. havalimanına uçak inemeyecek.

* * *

Bütün bunlar, 3. Havalimanı için ilk elde söylenebilecek şeyler. İnşa süreci üzerinden yandaş tekellere (Limak-Kolin-Cengiz-Mapa-Kalyon) peşkeş çekilen maliyet giderlerinden yolcu garantisi soygununa, havalimanına yolcu taşımak için taksi ve otobüs konusunda oluşturulan devasa ranta kadar, bu havalimanını tartışmalı hale getiren çok fazla unsur var.

İşçilerin çalışma koşulları ise, havalimanının en vahşi yüzünü oluşturuyor. İşçilerin talepleri arasında ücret zammı yok. İşçilerin talepleri arasında yemekte “ejder meyvesi” bulunması da yok. İşçiler, yatakhanedeki tahtakurularının yokedilmesi için direniyorlar; revirde ilaç bulunması için direniyorlar; 1200 kişiye, 500 kişilik yemek verilmesine karşı direniyorlar; ölümün sıradanlaşmasına karşı direniyorlar.

Birileri lüks içinde yaşarken, kendilerine dayatılan sefalete karşı, ölüme karşı, kölece yaşama karşı direniyorlar. Başlattıkları eyleme destek ve dayanışma büyütülmelidir.

 

Bunlara da bakabilirsiniz

“MÜHENDİSSEN, Mühendislerin Sendikası Girişimi” ilk toplantısını gerçekleştirdi

Ağır sömürü koşulları altında çalışmaya zorlanan mühendisler, sınıf mücadelesi içinde kendi örgütleriyle yer almak için …

Adana İHD’de Makbule Berktaş anısına toplantı yapıldı

İnsan Hakları Haftası dolayısıyla Adana İHD’de Makbule Ana (Berktaş) anısına bir toplantı yapıldı. 13 Aralık’ta …

Suriye cezaevleri, Türkiye cezaevleri

Yandaş basında Suriye haberlerinin önemli bir kısmını Suriye cezaevleri oluşturuyor. Büyük bir “dehşet ve panik” …