Damat Albayrak’ın açıkladığı “Yeni Ekonomi Program”da (YEP) bütçeyi güçlendirmek için iki önemli gelir kalemi belirlenmiş. Birincisi “kamu harcamalarından 2019’da 60 milyar TL tasarruf sağlanacak, bunun yaklaşık 30 milyar TL’si sürmekte olan ya da henüz başlamamış ihalelerin durdurulmasıyla karşılanacak”. İkincisi, “2019 yılı içinde 16 milyar TL gelir artırımı sağlanacak”.
Elbette ki bu kadar dizginsiz ve her tür denetimden yoksun biçimde para harcayan devlet, kamu harcamalarını kısmalı. Ancak soru şurada düğümleniyor: Hangi kalemler kısılacak?
Mesela tünel ve köprülere, havalimanlarına, şehir hastanelerine yapılan garanti ödemeleri derhal durdurulmalıdır.
Kütahya-Afyon-Uşak bölgesi için yapılmış olan Zafer Havalimanı’nın durumu çarpıcı bir örnek. Bu havalimanında, garanti edilen yolcu sayısının sadece yüzde 4’ü gerçekleşmiş. Sayıştay raporlarına göre, 2012-2016 tarihleri arasında devletin işletmeci firmaya garanti ettiği yolcu sayısı 4 milyon 73 bin 181. Bu süre içinde havalimanını kullanan yolcu sayısı ise sadece 170 bin 534. Ve bu fark için işletmeci firmaya ödenen para, 21 milyon euro.
Havalimanları, köprüler, tüneller, şehir hastaneleri için toplamda ödenen para ise, 10 milyarlarca liraya ulaşmaktadır. Yani sadece bu kalemde yapılacak kesinti, bütçede büyük bir rahatlama sağlayacaktır.
Sarayın harcamalarında yapılacak kesintiler de önemli elbette. Mesela son olarak 500 milyon dolara alınan Katar uçağı derhal satılmalı, parası asgari ücretle çalışan işçilere ve emeklilere ikramiye olarak dağıtılmalıdır.
Sayıştay raporuna göre, sarayın günlük maliyeti 1.8 milyon TL’dir. Yıllık maliyet ise 600 milyonun üzerine çıkmaktadır. Saraydaki bir günlük tasarruf, yüzlerce işçinin işten atılmasını önleyecektir.
Sadece Türk Telekom’un satışındaki yolsuzluk, 20 milyar dolardır. Yolsuzlukla yandaşa akıtılan bu para, tek başına bütçedeki çok önemli bir açığı kapatacak düzeydedir.
Yandaşlara servet akıtmak, belediyelerin en önemli gider kalemlerinden biridir. Mesela İstanbul’daki metronun zaten bir logosu vardı. Geçtiğimiz aylarda yeni bir logo ihalesi açıldı; bir M harfine yapılan basit bir logo için, yandaş şirkete 6 milyon TL para ödendi. Üstelik bu para, sadece logo tasarımı için ödenen miktar. Tüm İstanbul’daki metro işaretlerinin, tabelalarının değiştirilmesi de, yine yandaşlara servet kapısı açmak için kullanılacak.
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin, 3 dakikalık tanıtım filmi için ödediği para, 220 bin lira. Belediye Başkanı Fatma Şahin, kentle birlikte kendisinin de reklamının yapıldığı bu tanıtım filmine böyle bir servet akıtmış durumda.
Ankara’da Melih Gökçek zamanında inşasına başlanan AnkaPark’a harcanan servet 2 milyar dolardır. Gökçek’in zevkine uygun biçimde inşa edilen dinozorlar, tuhaf yapılar, şimdi çürümeye terkedilmiştir.
Kamu kurumlarının lüks kiralık binalarına ödenen kiralar, milyonlarca dolarlık makam araçları, “ağırlama” başlığı altında verilen ziyafetler, lüks harcamalar…
Sonuç olarak devletin her kademesinde, sarayından kaymakamlık ofisine kadar her alanında müthiş bir savurganlık, devasa bir rant, yandaşlara verilmiş dudak uçuklatan servetler sözkonusudur. Salt bu harcamaların kaldırılması bile, bütçe açığını önemli oranda kapatacaktır. Fakat bunları kaldırmak yerine, eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçlarda kısıntı yapılmakta, zaten çok sınırlı bir bütçe ayrılan bu alanlar, tamamen paralı hale gelmektedir.
Ne İMF programları, ne emperyalist danışmanlık şirketleri, ne de kitlelere kemer sıkma politikaları… Kapitalizmin krizine hiçbiri çare değildir. Çünkü bu, sistemin yapısal özelliğidir. Dolayısıyla krizi önlemek mümkün değildir. Ancak devletin lüks harcamaları terketmesi, buradan elde edilen gelirle işçi ve emekçilerin, emeklilerin ücretlerinin yükseltilmesi talep edilmeli; krizin faturasını çıkaranların ödemesi sağlanmalıdır.