İstanbul 3. Havalimanı’nda, kötü çalışma koşullarına karşı protesto eylemi başlattıkları için tutuklanan işçilerin yargılandığı dava, 5 Aralık’ta Gaziosmanpaşa Adliyesi’nde görüldü. 31’i tutuklu 61 işçinin yargılandığı davada, 30 işçi tahliye edildi. Tutuklu Serhat Bilici’nin sorgu ve delillerin tespitinin yapılması, tahliye edilen işçiler için ise “adli kontrol şartı” kararı verildi. İşçilere haftanın 3 günü adli kontrol şartı konması, onların yaşamlarını daraltan, hatta çalışmalarını bile engelleyen, özel bir ceza niteliği taşıyor.
İşçilerin tutuklanmasının ardından kurulan “3. Havalimanı işçileriyle dayanışma platformu”, duruşma öncesinde adliye önünde basın açıklaması yaparak işçilerin serbest bırakılmasını istedi. Devrimci yapılar, dernekler, kitle örgütleri, siyasi partiler, HDP ve CHP milletvekilleri duruşmayı izlemek için oradaydı.
Duruşma, adliyenin yemekhanesinde gerçekleştirildi. Duruşma salonunda onlarca asker ve polis vardı; gazeteciler ise içeri alınmadı. Tepkiler sonucunda, 5 gazetecinin içeri girmesi kabul edildi.
İnsanlıkdışı çalışma, vahşi sömürü koşulları
İşçiler duruşma sırasında çalışma koşullarını anlattılar. Vahşi kapitalizmin en vahşi sömürüsü ile karşı karşıya kalan işçilerin, temel insani talepleri duruşmada bir kez daha ortaya serildi. Eylemlerini yaptıkları sırada, talep listeleri için “bu aslında bir suç duyurusudur, bu çalışma koşulları için savcılık derhal soruşturma açmalıdır” demişlerdi. Ama kapitalist devlet görevini yerine getirdi; bu vahşi sömürüyü gerçekleştirenler değil, buna direnen işçiler hakkında soruşturma açtı. Sömürücü patronları değil, direnen işçileri tutukladı.
İddianamede geçen kimi ifadeler ise, hukuk skandalı olma niteliği taşıyor. Mesela “sendikacılar kaçak olarak işyerine girdi, işçilerle görüştü” deniyor. Yani sendikacıların en temel görevleri ve mücadele ile elde edilen kazanımlar “suç” kapsamına alınarak yerle bir ediliyor. Keza eylemlere işçilerin “silahlı olarak katıldığı” söyleniyor; ancak dosyada herhangi bir silah tespiti bulunmuyor.
Diğer taraftan iddianamede, sayısı bile tam tespit edilemeyen iş cinayetleri, işçilerin uğradığı haksızlıklar, hakaretler, patronların pervasızlıkları, havalimanındaki güvenlikçilerin işçilere saldırıları-işkenceleri yer almıyor.
Yapılan duruşma, sürdürülen dava, işçi sınıfına dönük bir gözdağı niteliği taşımaktadır. Hakları için şalteri indiren, yaşam ve çalışma koşullarını düzeltmek için sokağa çıkan, eyleme katılan işçilere tehdittir. Ekonomik kriz derinleştikçe, krizin faturasını ödemek istemeyen işçiler, gözaltı, tutuklama ve işsizlikle tehdit edilmektedir. Fakat tüm bu saldırılar, işçilerin direnişini önlemeye yetmeyecektir.
Aşağıda tekrar yayınladığımız, havalimanı işçilerinin talep listesi, işçilerin, en basit hak için bile direnmekten başka çaresinin olmadığının yazılı belgesi niteliğindedir.
DİSK Dev Yapı İş ve İnşaat İş önderliğinde eyleme başlayan işçilerin hazırladığı 15 maddelik talep listesi şöyleydi:
Eyleme katılan işçiler işten atılmasın. Habersiz işten atılanlar iade edilsin.
Servis sorunu çözülsün
Yatakhaneler ve lavabo-banyo temizlikleri düzenli yapılsın, tahtakurusu sorunu çözülsün.
Revir personeli işçilerle ilgilensin, gerekli sağlık malzemeleri temin edilsin, aşağılayıcı, ukala davranılmasın.
Maaşların tamamı hesaba yatırılsın, elden maaş ödemesi yapılmasın.
Geçmişe dönük ödenmeyen ücretler ödensin.
İşçi ve formenler aynı yemekhanede yemek yesin.
Sorunlara sebep olan İGA yetkilileri görevden alınsın.
Kabul edilen bu maddeler basın karşısında okunsun.
İş cinayetleri çözülsün. Önlemler alınsın.
6 aydır maaş alamayan işçilerin memlekette olanların da ödemeleri yapılsın.
Yatak ve yemek, bayram ikramiyeleri verilsin.
Azerbaycanlı işçilerin başındaki Selim Öztürk, yarattığı mağduriyet dolayısıyla işten atılsın.
İşçilere kıyafet verilsin.
Serviste geçen süre mesai olarak ödensin.