Paris sokaklarından…

8 Aralık’ta yapılacak büyük eylem için çağrılar günler öncesinden başladı. Şimdiye kadar eylemlere açıktan katılmayan CGT veFO sendikaları da destek verme kararı aldılar. Ama sendikalar, farklı bir güzergah üzerinde yürüyüş ve protesto gerçekleştireceklerini belirttiler. Çünkü her şeye rağmen, eylemlerdeki aşırı sağcılarla, Jean Marie Le Pen’in partisi ile aralarına bir fark koymak istiyorlardı. Oysa eylemciler, hiçbir partinin etkisinde olmadıklarını, bağımsız hareket ettiklerini her aşamada ortaya koydular.

CGT, eylemlerin kitlesel devamlılığını ve tabanın baskısını da dikkate alarak, eylemlerin 3. haftasından itibaren FO sendikasıyla ortak çağrılar gerçekleştirdi. Özellikle ulaşım sektörü ve kamyon sürücülerinin eylemlerine yön verme kararı aldı; tabi yine ayrı güzergah üzerinden yürüterek.

Bugüne kadar polisin sert saldırılarına ve engelleme çabalarına rağmen, kitlesel ve radikal geçen eylemler, toplumun her kesiminden sempati toplamış durumda. Özellikle liselilerin de alanlara çıkması sonrasında devlet geri adım atarak mazotta uyguladığı ek vergilendirmeyi öncelikle 6 aylığına geri çekme kararı aldı. Liselilerin 6 Aralık’ta yaptıkları eylemlerinde ve bir çok alanda gece geç saatlere kadar polisle çatışmalar yaşanmıştı. Bu eylemlerde 700 liseli gözaltına alınmış olmasına rağmen, ertesi gün yine sokaklarda olacaklarını duyurdular.

Halk başlangıçta mazotta ek vergilendirmenin geri çekilmesi talebiyle sokaklara dökülmüştü; ama artık “Macron istifa” sloganları yükselmeye başladı. Üstelik Macron’un ve başbakanın halkı “sukünete” davet etmeye başladığı bu aşamada. Devletin mazot konusunda bu kısmi “geri adımı” sonrasında kitlelerin nasıl bir yol izleyeceği tartışılırken, bu durum oldukça önemli.

Eylemleri organize eden kesim halen resmi bir temsili heyet oluşturmuş değil. Keza siyasi bir kimliği de kabul etmiyorlar. Eylemcilerin bir çoğu kırsalda yaşayan, orta kesimden oluşan emekçiler. Bunlar “Fransız” kimliklerini öne çıkartan flama ve bayraklarından başka herhangi bir sembol taşımıyorlar.

8 Aralık’taki eylem için polis ülke genelinde, özellikle de eylemlerin en yoğun geçtiği Paris içinde çok büyük hazırlıklar yaptı. “Olay çıkarmak isteyen”lere karşı “müsamaha gösterilmeyeceği” özel olarak belirtildi. Açık ve sert bir polis şiddetinin hazırlandığı belli oldu. Başbakan ve İçişleri Bakanı da halkı “sukünete” davet ederek, eylem yapmamaya çağırdı. Paris içinde, eylemlerin yoğun olacağı bir çok nokta, turistik alanlar, metro ve RER istasyonları ulaşıma kapatıldı. Bu yönde yapılan yoğun anonsların ardından, bir çok işyeri de kendi tedbirlerini aldılar.

 

8 Aralık’a giden süreç

Tüm dünya bu günlerde Paris’i adları ve eylemleriyle tutuşturan, hükümete korku salan “Gilet Jaune” yani Sarı Yelekliler’i konuşur oldu.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un ekonomik krizi kitlelerin üzerine yıkmak için aldığı bir dizi karar, bu eylem sürecini tetiklemişti. Başta elektrik ve gaza zam yapılmış, aylardır zaten pahalı satılan mazota, 1 Ocak’tan itibaren geçerli olmak üzere ek vergilendirme uygulaması kararı alınmıştı. Seçildiği günden beri halkın alım gücü ve sosyal yaşam koşullarını kısıtlayıcı kararları hayata geçiren Macron, bugüne kadar sendika ve partiler tarafından bir çok defa sokak eylemleriyle protesto edilmişti zaten.

Son kararlar, 17 Kasım’dan itibaren sokakları eylem yerine çevirdi. Yüzbinlerce işçi ve emekçi sokaklara çıktı, Fransa genelinde otobanları, benzin istasyonlarını işgal etti. Hükümetin yönetim merkezi olan Elysee Sarayı’nın yanıbaşındaki, Paris’in en ünlü caddesi olan Champ-Elysee caddesi ve meydanı da işgal edildi. Eylem içerik ve kitleselliği ile toplumun bir çok kesiminde sempati yaratmıştı. Hükümetin kayıtsızlığı ve zamların gerçekleşeceği yönündeki açıklaması üzerine, 2. hafta da eylemler aynı kararlılıkla sürdürüldü.

Başta eyleme kayıtsız kalan parti ve sendikalar, 3. haftaya girerken, tabanlarının baskısıyla eylemleri destekleme kararı aldılar. Bu eylemleri kendi çıkarlarına basamak yapmak isteyen düzen partileri hemen öne atıldılar. Front National Partisi Başkanı faşist Marie Le Pen ve Front Gauche Partisi Başkanı “solcu” Melenchone, eylemlere bizzat katılacaklarını açıkladılar. Ancak eylemciler bunu reddetti.

Ülkenin en büyük sendikası olan CGT ve FO sendikası da ortak bir bildiriyle sokaklara çıkma kararı aldı. Eylemcilerin farklı görüşlere sahip olduklarını, bu yüzden kendi taleplerini ifade edebilmek için farklı alanlarda toplanarak eylem yapacaklarını bildirdiler.

3. hafta eyleme katılım arttı. Polisin eylemi kırmak için kullandığı şiddet de arttı. Polis saldırısı, eylemcilerin kendini savunma mekanizmalarını da geliştirmesine neden oldu. Bir çok yollarda barikatlar kuruldu, hava alanları işgal edildi, bankalar ve kimi şirket binaları tahrip edildi, yüzlerce gözaltı ve tutuklamalar yaşandı. Tabi yüzlerce de yaralı vardı.

Bu arada, ekonomik ve siyasal kriz yaşayan Avrupa’nın diğer ülkeleri de eylemlerden etkilenmeye başladı. Belçika ve Hollanda, eylemlerin ilk sıçradığı ülkeler oldu. Buralarda da kitleler sarı yelekleriyle sokaklara çıkarak kendi ülkelerindeki yönetimleri protesto eylemleri gerçekleştirdiler.

4. haftanın başında, artık tüm dünyanın gözleri Fransa’ya çevrilmişti. Fransa İçişleri Bakanı Cristophe Castuner, eylemlerden vazgeçilmesini, yoksa eylemcilere dönük sert bir polis saldırısının yapılacağını duyurdu. İlk adımı da, hafta içinde eğitim sistemini protesto etmek isteyen liselilerin eylemlerinde attı. Birçok şehirde liselilere ağır bir saldırı gerçekleştirildi; özellikle diz çöktürerek yapılan gözaltı uygulamaları çok tepki aldı. Görüntüler internette yayıldıkça tepkiler de büyüdü.

 

8 Aralık’ta en kitlesel gösteri

8 Aralık eylemi, bu tepkilerin büyüdüğü bir ortamda gerçekleşti. Polis özellikle Champ-Elysee Caddesi’nin tüm girişlerini kapadı; köpeklerle birlikte ve atlı polisler de dahil 90 bin polis saldırı için hazırlandı. Belki de son 30 yılın en büyük polisiye hazırlığıydı bu. Daha sabahın ilk saatlerinde, saray ve caddeye açılan her kavşak ve caddede 100 metrede bir kontrol mekanizması oluşturarak eylemciler üst aramasına tabi tutuldu, belli bir saatten sonra da eylemcilerin caddeye giriş çıkışları engellendi. Şehir içindeki birçok metro ve RER yeraltı ve yerüstü raylı ulaşım sistem istasyon ve hatları durduruldu, kapatıldı. Yine bu caddeler üzerindeki işletmelerin çalışması yasaklandı. Dükkanların kapı ve pencereleri plakalarla kapatıldı.

Tüm bu önlemlere rağmen, yüzbinleri aşan halk, Paris’te önceden belirlenmiş eylem alanlarına ulaştı; Macron ve hükümetini doğrudan hedef alan, istifaya çağıran sloganları attılar. Saat 10 sularında katılımın yoğunluğu karşısında, polis Champ-Elysee Caddesi’ne açılan ara sokaklarda arabalarla barikatlar kurdu ve kitleleri bölmeye çalıştı. Kitle, polisin bu tutumuna büyük tepki gösterirken, polise gül sunarak kendilerine katılmasını isteyenler de vardı. Ama polis doğrudan hedef gözeterek, ses ve gaz bombaları atarak müdahale etti. Adını tarihsel yapıtlarıyla, aşk filmleri ve şarkılarıyla duyurmuş olan Champ-Elysee Caddesi, savaş alanına döndü.

Gün boyunca, polisin her türlü saldırganlığına karşı, kitle “korkmuyoruz sizden, biz buradayız ve silahsısız” diyerek ve sloganlar atarak cevap verdi. Zaman zaman kurulan barikatlar ateşe verildi. Polisin yoğun gaz bombarı sonucu birçok yaralanmalar ve gözaltılar oldu. Kitlenin kararlı duruşuyla, eylemler geç saatlere kadar sürdü. Saint Lazar Garı çevresindeki yollar da barikatlarla kapatıldı ve yakıldı. Halk her yere Macron’u istifaya çağıran sloganlar atıyordu. Paris’in her tarafından dumanlar yükseliyordu. Öyle ki, hava karardığında, “ışıklar şehri Paris” dört bir yanında yanan ateşler ve yükselen dumanlarla alev almış gibiydi. Direniş ateşlerine “Buradayız, yine buralarda olacağız! Ya sokak ya hiç bir şey!” sloganları eşlik ediyordu. Bu sloganlar sokaklara, duvarlara, yollara yazılıyordu. Bir de “Havyar zamanı bitti, şimdi kebap zamanı” diye sloganlar vardı; sanırım Türkiyeliler yazmıştı. Fransa’da yaşam koşullarının ne kadar zorlaştığını, alım gücünün ne kadar düştüğünü anlatmak istiyordu.

Saldırılara rağmen durmayan, hatta daha da büyüyen bu eylemler üzerine, Cumhurbaşkanı Macron, geri adım atmak zorunda kaldı, hatta halka karşı “özür” niteliğinde bir konuşma yapmaya hazırlandığını da duyduk. Sarı Yeleklilerin kendiliğinden başlamış olan bu eylemi, “devrimler ülkesi Fransa”yı tutuşturmuştu yeniden. Yakılan her bir kibrit çöpü, büyük bir yangının başlangıcı olabilir. Ne var ki, kitleler, kendisine önderlik edecek, gerçek kurtuluşun yolunu gösterecek, sınıfa karşı sınıf bilinciyle yön verecek bir partiden hala yoksun…

Paris PDD

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …