Ha bitti bitecek… Olmadı haftaya bitecek… Bir çoğumuz hep bu gözle bakarak, bazen ürkek, bazen kuşkularla yaklaşarak izledik ya da katıldık GİLET JAUNES (Sarı Yelekliler) eylemlerine. Doğrusu ben de anlamakta zorlanmıştım başlarda. Ama onlar inatla sürdürdüler eylemlerini; ve sürdürmeye de kararlılar, sayıları azalmış gözükse bile. Taleplerinde ısrarlılar. Üstelik hedefleri doğrudan Cumhurbaşkanı Macron ve hükümetine yönelmiş, istifasını istiyorlar son haftalarda. Yağmur/soğuk demeden, tüm polis şiddetine, on kişinin ölmesi binlercesinin yaralanmasına, binlerce gözaltı ve tutuklamaya, devletin her türlü tehdidine aldırmadan, her hafta sokaklara çıkıyorlar.
Haftalardır onlarlayım, onlarla yaşıyor, onlarla öğreniyorum. Kimliğim-ırkım yok. Birlikte yaşıyoruz dayanışmayı, paylaşmayı. 4. haftasında yaralandığım anda beni polisin önünden almaları, yaram için seferber olmaları, inanılmaz bir eylem yoldaşlığının sıcaklığını bedenimde yansıtıyor; sarıp sarmalıyor beni. Eylemlerde genelde bir-iki dostla katılıp, sonrasında birbirimizi kaybettiğimiz anlarda yalnızlaştığımı hissederdim. Artık eylemlerde yalnız olmadığımı biliyorum.
Türkiyeli ve Kürdistanlı dostlar da kendi inisiyatifleriyle, dağınık bir şekilde yer alıyorlar eylemlerde; ama etkisiz oluyoruz, sanki misafir hissiyatına kapıldıklarını söylüyorlar. Hele eylemlerdeki inisiyatifsiz dağınıklık, önderlikten yoksunluk, hep yüreğimi daraltıyor. Oysa biz yıllardır mücadele içinde olanlarımız, topluca katılım göstersek, eylemlere yön bile vermek mümkün gözüküyor.
- haftaya kendimi hazırlayarak, sabah saatlerinde çıkıyorum sokağa. Cop darbeleri ve soğuğa karşı giyiniyorum. Maske, gözlük, kask yok. Ellerim hep üşüdü soğuktan, eldiven de takmıyorum. Eylemlerin uzun sürmesi ihtimaline karşı bir-iki büskivi alıyorum yanıma.
Mahallemde çadır ve stand açmışlar sarı yelekliler bu hafta. Selamlaşıp başarılar diliyoruz. Paris’e katılacağımı söyleyerek ayrılıyorum yanlarından. 6. hafta, Türkiye’den bir misafirimle birlikte eyleme katıldığımız Saint Lazare garından çıkıyorum dışarıya. Her yer sakin şimdilik. Bu hafta iki ana yer için toplanma çağrısı var. 1. ana kol Champ Elysees Caddesi. Diğer kol Paris Belediyesi’nin önü. Cadde ve ara sokaklardan geçerek varıyorum toplanma yerine. Ama çok sakin. Birkaç sarı yelekli dışında her şey normal akışında. Buradaki grubun az olmasıyla birlikte, kitle belediyenin önündeki yürüyüş koluna katılma kararı almış. Orada toplanıp parlamentoya yürünecek. Uzak değil, 6 durak sonra eylemcilerin arasındayım.
Kitle bugün daha canlı, hareketli gözüküyor. Polis yine sıkı önlemler almış, belediye binası kontrol altında. İki dost yüzle karşılaşıyoruz. Eylemler üzerine kısa bir sohbetten sonra, yürüyüşe geçiliyor. Yüz metre ilerledik, polis merkezinin önündeyiz. Polisler izin vermiyor. Öndekiler ne varsa ellerinde atıyorlar; şişeler, demir barikatlar… Polis ilk gazlarını fırlatıyor. Artık öndeyiz, çatışıyoruz. Polis geri çekiliyor. Daha yoğun bir gaz ve misket bombasının altındayız. Nefesler kesiliyor. Bir çok arkadaş, gözyaşları içinde. Bunlar daha çok yaşlılarımız. Geri çekiliyorlar. Gençler yerlerinde… “Macron istifa”, “Hepimiz buradayız, birlikteyiz”, “Polis defol” sloganları eşliğinde kitle yine bir arada.
“İleri!” komutuyla ilk köprü aşıldı. Notre Dame Kilisesi’nin önü ve ikinci köprüyü olaysız geçiyoruz. Yürüyüş kortejinin uzunluğu karşısında herkes hayretler içinde. 10-15 bin civarı katılım olduğunu düşünüyorum. 5, 6 ve 7. haftaya göre oldukça iyi bir katılım var bu hafta.
Şimdi Paris’te, turistlerin en uğrak yerlerinden olan Saint Michel Meydanı’ndayız. 6. hafta da burada olan misafirlerimle de gazlı çatışmalı eylemlere katılmış, sonra buraları gezmiştik. Eylemlilik boyunca bir çok defa onu andım.
Coşku o kadar yoğun ki, yüzlerce insanın alkış ve el sallamalarıyla, fotoğraf çekimleri, atılan sloganlara eşlik etmeleri içinde, Paris’i adeta zaptetmiştik.
Canlı yayın yapıyorum telefonumla. Türkiyeli ve Kürdistanlılara yönelik, eylemleri desteklemeleri ve katılmaları yönünde çağrılarımı yeniliyorum. Azlığımız konusunda hep içim buruk.
Kanalın kenarından parlamentoya yürüyüş devam ediyor; 600-700 metre kaldı. Polis hazırlıklarını yapmış, her taraftan önümüz kesilmiş. Barikat kurmuş polis, bırakmayacaklar. Sağ tarafta köprü üzerinde polis. Oraya yöneliyor, barikatı aşmak istiyoruz. Yine gaz ve cop… Ama saldırıyoruz. Polis de nasibini alıyor tekme ve yumruklarla, arkamızdakilerin attıkları tepemizde uçuşuyor. Polisin takviyesi gecikmiyor. Her tarafa yoğun gaz ve misket bombası atıyor polis; aramızda kalan polis arkadaşlarını kurtarmaya çalışıyorlar. Bugün bir farklılık daha var: Kadınlar da öndeler ve çatışıyorlar. Paris Komünü’nün kadınlarının mücadelesi, barikatlardaki cesaretli savaşları geliyor aklıma. Louis Michel, Paula Mink ve diğerleri… Misafirim de aklımda; Gezi Direnişi’ne katılmamış, burada yaşamak istiyordu.
Geri çekiliyoruz. Kitle biraz yoruldu. Yer yer polise sözlü sataşmalarla birlikte, gitar çalan, şarkılar söyleyen, dans edenler şimdi ön planda. Biraz geride, yeniden bir saldırıya hazırlık için gençler kaldırımları söküyor, taşları parçalara ayırmakla uğraşıyorlar. Köprünün alt kenarında da eylemciler birikti. Aşağıdan dumanlar yükseliyor. Bir restaurant gemi yanıyor, bir diğer köşede koyu kara dumanlar içinde çöp konteynerı yanıyor. Toparlanan kitleyle birlikte, ortada bekleyen polis barikatına karşı bir kez daha yükleniyoruz. Coplar ve gazlı suyun etkisiyle, zaten ürkek ve kendisine tam güven duygusundan uzak kitle barikatı aşamıyor ve geri çekiliyoruz. Polis de bu zaaftan yararlanarak caddenin başına yerleşiyor. Sökülen taşlar atılıyor polisin geri çekilmesi için; ama etkisiz. Takviyenin gelmesiyle birlikte, saldırısını artıran polis, ilk olarak köprünün altındaki az sayıda eylemciyi dağıtıp gözaltı yapıyor. Her tarafı gaz ve misket bombalarıyla adeta savaş alanına çevirdi. Çöp bidonlarıyla kurulan barikat yetersiz kaldı. Öndekilerle arkadakilerde kopmalar başladı. Artık her yerden saldırıyorlar. Ara sokaklara çekilirken bir köşedeki sivil giyimli polisler araya alınarak dövüldü. Şimdi daha bir hışımla saldırdılar. Yüzlercesiyle geliyorlar. Sağdan soldan toplanan çöplerle ilk barikat kuruldu; ateşe verildi. Polis buradan gelemiyor. Ama sayımız çok az. Ana caddedeki kitleyle buluşmak için buradan çekiliyoruz. Burada sayımız azalmış. Kararsız bir kitle ve yorgun gençler çoğunlukta. Diğerleri Champ Elysees Caddesi’ne yönelmişler.
Gençler Saint Germain Caddesi’ne yürüme kararı alıyorlar. Bunlar anti-kapitalist gençler. 5-10 dakikalık yürüyüşle ara sokaklardan caddeye çıkıyoruz. Yaklaşık 1000 kişilik bir grubuz. Havadan helikopterle polis takibindeyiz. Hareketliliğimizi takip ediyorlar. Daha toparlanmadan yoğun gazla doğrudan saldırıyorlar. Yeni bir barikat ve bir resmi kuruluşun aracı motosikletleri yakılıyor. Ortalık tam bir savaş alanı. Barikat barikat geri çekiliyoruz. Odeon Kilisesi’nin önünde hala Noel’den kalma özel kurulmuş barakalar ışıklarıyla meydanı aydınlatırken bu sefer çok daha büyük bir barikat kurulup ateşe veriliyor. Şişe toplamak için kurulan konteyner yola çekiliyor. İçindeki şişeler ve cam kırıkları yollara savruluyor. Eylem ateşin sıcaklığı, soğuk havada ısıtıyor bedenleri. Ateşin görkemi, kızıla çalan sarımtrak dalgalı ışıklar aydınlatıyor koca meydanı. Yine “Polis defol”, “Macron istifa” sloganları inletiyor meydanı.
Polis duraksıyor bir 10 dakika kadar. Ve yine saldırıyor. Artık dizginlerinden boşalmış köpek sürüsü gibiler; kimi bulurlarsa yolda, eylemci olmuş-olmamış, coplarıyla vuruyorlar, gözaltı yapmaya çalışıyorlar. Saint Michel’de her taraftan saldırınca, kitle gruplar halinde kopuşlar yaşadı. Dağıldık, biraraya gelemiyoruz. Helikopterin yönüne doğru eylemcilere yetişmeye çalışıyorum. Artık siviller polisler daha çok caddelerde. Sivil araçlar, 2’şerli, 3’erli yer değiştirerek takipteler.
Rivoli Caddesi’nde, belediyenin önünde iyice koptuk. Yorgunluk had safhada. Geçmişte kırılmış olan bacağımın sızısı da arttı. Yürürken topallıyorum neredeyse. Arkadaşları arıyorum, Champ Elysees’te eyleme katılmak istiyor; ben de oraya geçeceğimi söyledim. Sabah açık olan metro istasyonları kapatılmış. Yürüyorum ama artık çok yavaşım. Concorte Meydanı’ndan Champ-Elysees Caddesi’ne çıkmayı düşünüyorum. Her yer polis kaynıyor. Siren sesleri eşliğinde son sürat geçiyor polis araçları. Belli ki ileride çok şeyler yaşanıyor. Arkadaşımla buluşuyoruz. Polis orada da saldırmış eylemcilere ve dağıtmış. Böylece bu haftanın son eylemi de dağılmış oldu.
Geçmiş haftalara göre daha radikal ve militan bir duruşun ortaya konduğu bu haftaki eylemler, içinde eksiklikler taşısa da, moral ve motivasyon bakımından çok yüksekti. Kitleler 9. haftada yeniden sokaklara çağrıldı. Eylemden sonra bir çok kurum, çeşitli kanallardan çağrılar yapıp toplantılar organize etmeye başladı.
Devletin her türlü şiddet ve baskısına rağmen, Sarı Yelekliler bir kibrit yakmış ve ateş bu hafta da söndürülememiştir. Beyinlerde, yüreklerde harlanarak burjuvaziye korku yaymaya devam ediyor.
Paris PDD