Fransa’da 3. ayını dolduran sarı yeleklilerin eylemleri, 9. haftada polisin savaş araçlı teknik ve taktik üstünlüklü ezme harekatının ardından; dirençli, “yenilen ama ayakta kalmayı başaran”, yenilginin nedenlerini sorgulayan, yavaş yavaş daha örgütlü bir duruş sergilemeye başlayan bir süreci ifade ediyor 10. hafta.
Eylemler, izinli-belirlenmiş güzergahlar üzerinde yaklaşık 15-20 km güzergahlı, gün boyu süren bir şekle dönüştü. Dar meydanlarda, “savaş araçları”ndan yoksun biçimde, bu işin sadece şişe, cam gibi unsurlarla ve sloganlarla olmayacağını kitle bu hafta sanki anlamış gibi. Senatonun olduğu, tarihi İnvalide Meydanı’nda toplanmayarak, sokaklarda kaldı. Polis ise meydanı ablukaya almıştı; yol boyunca ortalıkta gözükmedi. Serbest-müdahalesiz uzun yürüyüşle kitle yorgun düşürülecek, ardından kitle dar alanda sıkıştırılacak, ikiye bölünüp dağıtılacak; hedefleri buydu. Ama kitle, son dakika hareketiyle sokakta kalınca, polisin de savaşım gücü düşmeye başladı. Geniş meydanda sürekli gaz sıkan, üstünlüğü elinde tutan polisin savaşım gücü, kitle eylemin merkezini sokaklara taşıyınca azaldı.
Böylece ufak çaplı çatışmalarla son bulan, moral üstünlüklü bir 11. hafta yaşandı. Üstelik bu hafta, öncesinde bölgesel düzeyde kurumların yaptığı çağrılarlarla düzenlenen toplantılar nedeniyle, daha düzenli, koordineli ve disiplinli geçmişti. Devletin, kitlenin “sağı-solu kırıp döktüğü” yönündeki kara propagandası da boşa çıkarılmış oldu.
Bu haftanın bir başka özelliği de, Macron ve hükümetinin ülke genelinde seçilmiş belediye yöneticileriyle bir toplantı yapması oldu. Böylece sorunları giderme yönünde, devletin çaba içinde olduğunu göstermeye çalıştılar. Eylemlere katılım daha güçlü olunca, bu da boşa çıktı. Ardından Macron, bu defa Sarı Yelekliler içinden kendi belirledikleri insanları davat ederek, eylemlerin durması konusunda konuştular. Devletin geri adım atmaması halinde, eylemlerin daha uzun zaman süreceği yönünde cevap alınca bu da geri tepti.
Diğer yandan sendikaların eylemleri destekleme açıklamaları ise, eylemlerin geleceğine ilişkin iyi bir tablo oluşturdu. Başta CGT sendikası ve Solidare sendikası olmak üzere, bir çok sendika da, artık sürecin doğrudan sahiplenicisi olduklarını açıkladılar bu hafta ve eylemlere katıldılar.
En önemli gelişme ise, CGT sendikasının 5 Şubat günü için Genel Grev çağrısı yapması oldu. Bu çağrılarla birlikte, 11. haftada, eylem içinde Macron hükümeti ve polisini teşhir edici, kapitalizme karşı sloganlar atıldı. “Diktatör Macron”, “Faşist polis” sloganları, en çok atılan sloganlardı. Bu eylemlerin politiklemesi yönünde bir ivme kazandığını gösteriyordu.
Eylemlerin başından beri faşistler, eylemlerin içinde yer almışlardı. Eylemleri, hükümete karşı kendi politik çıkarları doğrultusunda kullanma hedefini taşıyorlardı. Artık açıkça provakatif tutumlar sergilemeye başladılar. Geçen hafta kitle içinde çeşitli faşist semboller taşımak isteyen bir kaç ırkçı, kitle tarafından teşhir edilerek tartaklanmış ve kortejden uzaklaştırılmıştı. Bu hafta ise daha kitlesel geldiler. Ve hazırlıksız yakalanan anti-faşist NPA grubuna, ellerinde sopa ve demir çubuklarla saldırarak 2 NPA’lının yaralanmasına, hastanelik olmasına sebep oldular. Sonra da ele geçirdikleri pankartla çektikleri resimleri internette paylaştılar. Anti-faşistler sonradan kendilerini toplayarak, faşistleri kortejden kovmayı başardı.
NPA kortejindeki eylemciler, “biz diğer kortej koluyla birleşmek için Bercy’i geçene kadar ortada polis yoktu; faşistler saldırdığında biz onları püskürttükten sonra polis ortaya çıktı, üstelik faşistlerden tek bir gözaltı bile yapılmadı. Bu da, onların polisle ortak çalıştığını gösteriyor” açıklamasını yaptılar. Herkesi, özellikle de adını Fransız sömürge dönemindeki bir askeri taburdan alan ırkçı-şoven-faşist Zouaves, Sosyal Bastion ve GUD gruplarına karşı mücadeleye çağırdılar. Çağrıyla birlikte, bir çok anti-faşist kapitalist grup, saldırıyı kınama açıklamaları yaptı ve NPA grubuyla dayanışma içinde olduklarını belirtti.
Paris PDD