Sakarya’nın Arifiye ilçesinde kurulu tank palet (MSB Askeri Fabrikalar Genel Müdürlüğü 1. Ana bakım) fabrikası, yoğun tartışmalara rağmen özelleştirildi. Fabrikayı Ethem Sancak’ın Katar ortaklı BMC firması satın aldı. Ethem Sancak, AKP MYK üyesi aynı zamanda.
Özelleştirme gündeme gelir gelmez başta işçi sendikaları olmak üzere bir çok kesimden tepkiler gelmeye başladı. AKP ve MHP dışında parlamentoda yer alan partiler de özelleştirilmenin durdurulmasını istediler. Fabrikada örgütlü Harb-iş sendikası da, basın açıklamalarından imza kampanyalarına kadar çeşitli eylemler gerçekleştirdi. 19 Ocak günü Sakarya’da 15 bin kişinin katıldığı bir miting düzenlendi. Fakat geri adım attıracak militanlıkta eylemler gerçekleşmedi.
Askeri tırtıllı araçların bakım onarım ve modernizasyonunu yapan fabrika, 1975 yılında 1 milyon 800 bin metrekare alanda kurulmuş. Fabrikada, fırtına obüs seri üretimleri, gündüz ve gece görüş dürbünleri, uzun süre dayanıklı tank ve tırtıllı araç paletleri ve Leopard 1 ve 2 tanklarının modernizasyonu yapılıyor. Ayrıca Altay tankının ana üretiminin bu fabrikada yapılacağını açıklanmıştı. Hani “yerli milli” diye yutturmaya çalıştıkları Altay tankı… Fabrikanın arazisi de oldukça geniş ve çok değerli bir yerde.
Bir albayın komutasında 29 subay, 50 astsubay, 22 uzman çavuş, 112 memur ve 714 işçi çalışıyor. Sektöründe dünyada ilk 5 arasına giren fabrikanın, bugün yeniden kurulması halinde, maliyeti 20 milyar doları buluyor. Son 10 yılda 3 defa en verimli işyeri seçilmiş.
Önemli bir fabrika daha peşkeş çekildi
Erdoğan, “özelleştirme değil, işletme devri” dedi. Ve işçilerin özlük haklarının korunacağını söyledi. Oysa bu bir özelleştirmedir. Daha önceki özelleştirmelerde kamu kurumları nası haraç-mezat tekelci burjuvaziye peşkeş çekildiyse, tank palet fabrikası da yok pahasına verildi.
Dahası, Telekom’un özelleştirilmesinde yaşanan skandalların burada da yaşanacağı görülüyor. Türk Telekom’un yüzde 55 hissesi 6 milyar 550 milyon dolara Oger Telekom şirketine satılmıştı. Türkiye’nin en büyük özelleştirmesiydi. O gün de tıpkı bugünkü gibi “özelleştirme değil, işletme devri, 26 yıllığına kiralama” diyorlardı. Sözleşmeye; arsa, bina gayrimenkullerin üzerinde, teçhizatı ve alt yapısı üzerinde “satma hakkına sahip değildir” eklenmişti. Hatta arsalar üzerinde yeni binalar yapma hakkı dahi yoktu. Sözleşme böyle olmasına rağmen Oger, Telekom’un içini boşattı, fabrikalarını ve arazilerini sattı, kamu bankalarından yüklü miktarda kredi çekerek, kamu bankalarını dolandırdı.
Tank palet fabrikasını alan Katarlı ortak, AKP tarafından uzun süre gizlendi. Tepkiler yükselince açıklamak zorunda kaldı.
Ortak, Katar ordusu gözüküyor. Doğru-dürüst düzenli ordusu olmayan Katar, Türkiye’de askeri fabrika alıyor. Katar ordusunun Genelkurmay Başkanı, aynı zamanda merkezi Kuveyt’te bulunan The Investment Dar Company K. S. C başkan yardımcısı. Bu firmanın uzmanlık alanı, gayrimenkul alım satımı.
Erdoğan ve AKP de gayrimenkul uzmanı. En güzel arazileri, en verimli kamu kuruluşlarını inşaat şirketlerine peşkeş çektiler, çekiyorlar. Tank palet fabrikasının şantiyeye dönüşmesi ve Telekom’da olduğu gibi dolandırıcılık yaşanması şaşırtıcı olmaz.
Katar, Erdoğan’ın sadece ticari değil bir çok işi yaptığı bir ülke. Aynı zamanda Türkiye’de en çok gayrimenkul alan ülkeler arasında. Dahası, kaç dönemdir azımsanmayacak miktarda kaynağı belirsiz kayıt dışı paranın Katar’dan geldiği söyleniyor. Yakın zamanda devasa bir özel uçak Katar tarafından Erdoğan’a “hediye” edildi. Tank palet fabrikasının Katarlılara verilmesi bunların diyeti de olabilir.
AKP döneminde rekor özelleştirme
Özelleştirmeler 1980’lerden sonra yaygınlık kazandı. Emperyalist tekellerin pazar alanlarına engel olan veya daraltan, ya da sahip olmak istedikleri en verimli üretim birimleri özelleştirme saldırısına meşruluk kazandırmak için önce bakımsız bırakılarak, “zarar ediyor” denilerek satıldılar. Emperyalist tekellere “engel” olarak görülenler hemen kapatıldı; bazıları ise, emperyalistlere yeni pazar, yeni kar alanı oluşturdu.
Türkiye’de ilk özelleştirme 1984’te Özal ile başladı. Ancak AKP dönemi özelleştirmenin zirvesi oldu.Öyle ki, AKP’ye kadar olan dönemde özelleştirmeden elde edilen para 8 milyar dolar iken, AKP döneminde 60 milyar dolar olmuştu. (Şeker fabrikaları ve tank-palet buna dahil değil.)
Özelleştirmelerden elde edilen bu devasa paranın nereye harcandığı ise sır gibi saklanıyor. Özelleştirme İdaresi, sitesinde bu konuda veri yayınlamıyor. Ayrıca özelleştirilmeden önce devlete çok büyük vergiler ödeyen KİT’lerin, özelleştirmeden sonraki vergi tablosu da belirsiz. Onları satın alan tekellerin, bu fabrikalara ilişkin ne kadar vergi ödediği bilinmiyor.
Özelleştirilen KİT’lerin hepsi, yok pahasına, arsa bedelini bile karşılanmayan meblağlar karşılığında verildi. Yüzbinlerce işçi de mağdur edildi. Şimdi sırada tank palet işçileri bulunuyor.
İşçiler haklarını kaybedecek
Tekel, Telekom, şeker fabrikaları vb. daha önceki özelleştirmeler gösterdi ki, bu durumdan hep mağdur olan, işsiz kalan işçiler oluyor. Şimdi de öyle olacak.
Tank palet fabrikasının özelleştirmesi gündeme geldiğinde, düzen partileri ve burjuva gazeteciler “milli askeri sektör satılmamalı”, “stratejik sektör”, “satılması ekonomiye büyük zarar” gibi gerekçeler sıraladılar. “Satılacaksa yerli sermayeye satılsın” diyenler de oldu.
Yerli ya da yabancı sermaye, “milli stratejik sektör” ne farkeder? Sermayenin her türlüsü, işçilerin sömürüsü üzerine kurulmuş, işçilerin artık değerini gasp ediyor. Özelleştirmenin her türlüsü de, işçilere hak gaspını getiriyor. Dolayısıyla ilgilenilmesi ve uğruna mücadele verilmesi gereken, işçilerin hak gasplarıdır. Özelleştirmenin her türlüsüne hayır demektir.
Tank palet fabrikasında örgütlü Harb-iş sendikası, sözlü açıklamalar ve pasif eylemlerle süreci karşılamaya çalıştı. Harb-iş’in düzenlediği eylemde konuşan Türk-iş başkanı Ergun Atalay, bir yandan “kar getiren sektör, satılmamalı” derken, bir yandan da “1 milyon işçiyle mücadeleye hazırız” nutukları attı. Türk-iş yöneticilerinin geçmiş pratiği bunların boş laf olduğunu gösteriyor.
Gerek Türk-iş, gerekse Harb-iş üretimi durdurma eylemini rahatlıkla yapabilirlerdi. Fakat bunun kararını alma cesareti bile gösteremediler.
Tank palet işçileri “işimizi koruyoruz” rahatlığıyla hareket etmemelidir. Önümüzdeki günlerde gelebilecek her türlü saldırıda -işten atmalardan tutalım, maaş ve tazminatların verilmemesine kadar- sendika yöneticilerine fırsat bırakmadan üretimi durdurmalı, militan eylemlerle hak gasplarının önüne geçmelidirdir.