“Taşerona kadro”da son durum

Taşeron işçisi yine gündemde. İşçiler, enflasyon farkının ücretlere yansımasını, TİS hakkından yaralanmayı ve KİT’lerde çalışan 70 bin taşeron işçisinin kadroya alınmasını istiyor.

Bilindiği gibi taşeron sistemi, özel sektörün her alanını kapsadığı gibi devletin bütün kurumlarında da geçerli. Aralarında Çalışma Bakanlığı’nın da olduğu devlete bağlı kurumlarda 15 bin civarında taşeron işçi çalışıyor. KİT’leri de kattığımızda bu oran daha da büyüyor.

Geçen yıl 696 sayılı KHK ile “taşeron işçiye kadro” yalanını ortaya attılar. Ancak taşeron işçisinin sorunları çözülmedi, aksine çoğalarak devam ediyor.

Hatırlanacaktır; kadroya alınacak taşeron işçilerin önüne bir dolu şartlar koyulmuştu. En başta işçilerden geçmişe dönük tüm haklarından feragat etmeleri istendi. Taşeron işçiler yıllardır muvazaalı (hileli) işlerde çalıştırılıyordu. Mahkemelerin hileli diye karara bağladığı ve sürmekte olan çok sayıda dava vardı. Ve bu davalarda yüzbinlerce işçinin 100-150 bin lira tutarında devletten yüklü miktarda alacağı bulunuyordu. AKP bu düzenlemeyle, işçilerden “açılmış davaları geri çekeceğine, yeni bir dava açmayacağına” dair imzalı belge alarak, kamuda çalışan taşeron işçilerin birikmiş parasını gasp etti.

Diğer yandan KİT’lerdeki taşeron işçiler düzenlemenin dışında tutuldu. “Sınavdan geçemedin, sicilin bozuk, güvenlik taramasından geçmedin, emekliliğin gelmiş” vb. gerekçelerle onbinlerce işçinin başvurusu reddedildi. Bunlar taşeron firmalarla sözleşmesi bittiğinden işsiz kaldılar ve geçmişteki alacaklarından feragat ettikleri için de birikmiş haklarını kaybettiler.

Ayrıca 1 milyon 20 bin işçinin kadroya alınacağını söylenmişti. Kadroya alınan işçi sayısı 744 bin 342 kişi olarak SGK kayıtlarına geçti. Böylece “kadro müjdesi” verilen işçilerin dörtte biri işsiz kalmış ve birikmiş haklarını da kaybetmiş oldu.

Bütün engelleri aşıp “kadroya alındım” diye sevinen işçilerin de sevinçleri kursağında kaldı. Bunlar eski kadrolu işçilerle aynı haklara sahip değiller çünkü. TİS haklarından yararlanamıyor, onlarla aynı ücreti, aynı sosyal hakları alamıyorlar. Sendika seçme ve toplu sözleşme hakları da gasp edilmiş durumda. YHK (Yüksek Hakem Kurulu) tarafından belirlenen toplu sözleşmeye mahkumlar.

YHK’nın bağıtladığı TİS, merkezi kamu idarelerinde çalışanlar için 2020 Ekim ayına; belediye şirketlerine geçirilenler içinse 2020 Haziran ayına kadar geçerli. Buna göre, 2018 Ocak ayından itibaren her 6 ayda bir yüzde 4 zam yapılıyor. Bu zamlar 2019 ve 2020 yılları için de aynen uygulanacak.

Ücretlerin 4+4 ile sabitlenmesi, yükselen döviz kuru ve enflasyon altında erimesini getirdi. Bunun 2020’ye kadar sürmesi durumunda ne hale geleceği açıktır. Bu işçiler taşeron işçisi olarak çalışmaya devam ediyor olsalardı, asgari ücrete yapılan yüzde 26’lık zam oranından faydalanacaklardı.

Sonuç olarak, TİS hakları gaspedildi, YHK’unun 4+4 zam oranına mahkum edildiler. Geçmişteki ve gelecekteki haklarını kaybettiler.

Bu yüzden tepkileri yüksek. İşçilerin tepkisi artınca işbirlikçi sendikalar da açıklama yapmak zorunda kaldılar. Hak-İş bile sorunun çözülmesini istedi. Türk-İş, başkanlar kurulunu toplayarak, taşeron işçisinin sorunlarını gündemine aldı. DİSK’e bağlı Genel-iş sendikası, İstanbul ve Mersin’de “4+4 zulmüne hayır! Enflasyon farkları ödensin” talebiyle eylem yaptı.

Ancak bunlar son derece göstermelik. Üstelik talepler de oldukça sınırlı. Zaten Hak-İş, “taşerona kadro” yasası gündeme geldiğinde “Hak-İş’e üye olmazsanız kadroya giremezsiniz” diyerek üye avına çıkmıştı. Hükümetin ve bürokratların desteğini de alarak Türk-İş’te örgütlü işçilerin önemli bir kısmını üye yaptılar. Yani Hak-İş, bu saldırının ortağı durumunda. Diğer sendikalar da bu düzenleme yapılırken ciddi bir tepki ortaya koymamıştı.

Taleplere gelince; elbette ücretlere enflasyon farkı, yani yüzde 26 zam istenmelidir. Ama sadece ücret talebi, taşeron işçisinin kayıplarının çok küçük bir kısmıdır. Bunlara birikmiş hakların gaspedilişi eklenmeli ve eski kadrolu işçilerle aynı ücret, aynı toplu iş sözleşmesi hakkı eklenmelidir.

Ayrıca taşeron sistemi varoldukça, hak gaspları ve yoğun sömürü hep olacaktır. O yüzden taleplerin başına taşeron sisteminin kaldırılması koyulmalıdır.

Bunlara da bakabilirsiniz

Rojava’ya saldırılar İsviçre’de protesto edildi

Türkiye ordusunun Rojava’ya ve Irak Kürdistanı’na dönük saldırıları, İsviçre-Basel’de kitlesel bir yürüyüşle protesto edildi. Şehrin …

Yeni “çözüm süreci” kimin ihtiyacı?

TBMM’nin 1 Ekim’deki açılışında, Devlet Bahçeli’nin DEM Parti sıralarına gelip tokalaşması, “yeni çözüm süreci”nin başladığının …

Devrim Kartalı Remzi Basalak

Remzi Basalak, 1963 yılında Adana’nın Ceyhan ilçesinde doğdu. Az topraklı çiftçi bir ailenin çocuğuydu. İlkokulu …