S-400 tartışması bir yol ayrımı mı?

Türkiye Aralık 2017’de Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi almak üzere anlaşma yapmıştı. Şimdi bu anlaşmada teslimat tarihi yaklaştı. Temmuz 2017’de Türkiye’ye getirilecek olan S-400’ler ABD’nin büyük tepkisini çekiyor. Bu durum, Türkiye’nin bütün dış politikasını belirleyecek bir önem taşıyor.

Türkiye’nin ABD ile F-35 savaş uçakları satın almak üzere yaptığı bir anlaşma var. Zaten NATO üyesi bir ülke olarak, bugüne kadar askeri ilişkilerini, silahlanma ihtiyaçlarını ABD ile ilişkileri içinde kurdu. Ancak son dönemde, Rusya ile artan ilişkileri içinde Rusya ile S-400 anlaşması gerçekleştirdi. Son iki yıl boyunca, iki ülke ile bu alışverişlerin pazarlıklarını yürütüyor. Başlangıçta iki ülke de Türkiye’ye kendi uçak ve sistemlerini satma konusunda ikircimli bir tutum içindeydiler. Geldiğimiz aşamada ise, satışlar somutlaşmaya başladı. Ve ABD’nin Türkiye’ye dönük uyarıları arttı.

Mart ayı içinde ABD sözcüleri, “Türkiye eğer Rusya’dan S-400 füze sistemini alırsa, F-35 uçaklarını ve Patriot füze sistemini alamaz” diye açıklamalar yaptı. Pentagon sözcüsünden ABD Dışişleri Bakanlığı’na kadar yetkili tüm kesimler, bu uyarıları tekrarladılar. Dahası, S-400’leri almasını, Türkiye ile ABD arasındaki askeri ilişkileri de etkileyeceğini ifade ettiler.

Bu tehdit ve uyarılara “yaptırım tehdidi” de eklendi. S-400 alımından vazgeçmediği koşulda, “Amerika Düşmanlarına Yaptırımla Karşı Koyma Yasası” kapsamında, Türkiye’ye yaptırım uygulanacağı ifade edildi. Keza S-400’den vazgeçtiğini açıklamadığı sürece F-35’lerin teslimatının ve F-35 pilotlarının eğitiminin durdurulacağı da söylendi.

Erdoğan ise bütün bu tehditlere karşılık S-400 anlaşmasının bitmiş bir anlaşma olduğunu, geri çekilmesinin mümkün olmadığını söyledi ve “tükürdüğümüzü yalamayız” diye de ekledi. Erdoğan daha önce de Rahip Brunson krizinde “Yaptırımlarla Türkiye’ye geri adım attıramazsınız” açıklamasını yapmış, ancak yaptırımlar gündeme gelince Brunson’u 13 Ekim 2018’de serbest bırakmak zorunda kalmıştı. Bu nedenle, bu açıklamasının bir hükmü olmadığı ortada.

 

NATO ülkesinde S-400 gediği

ABD’nin tehditleri ise öylesine söylenmiş boş sözler değil. Türkiye, tarihi boyunca genellikle farklı emperyalistlerle aynı anda ilişki yürüten bir ülke olmuş. Jeostratejik özellikleri, Türkiye’nin tek bir emperyaliste mutlak bağlılığını engelliyor; çünkü her emperyalist Türkiye ile ilişkileri yakın tutmak istiyor.

Diğer taraftan, Türkiye bir NATO ülkesi. Türkiye S-400 sistemlerini satın aldığında, Rusya Türkiye’nin elindeki askeri sistemlere erişim olanağı kazanacak. NATO sistemlerini, bu sistemlerin yazılımlarını, kaynak kodlarını çözme-anlama olanağı elde edecek. Yani ABD’nin askeri gücünün sırları, Rusya’nın önüne serilmiş olacak. Bugün Ukrayna’dan Venezuela’ya, Suriye’den Sudan’a kadar pek çok ülkede ABD ile karşı karşıya gelen Rusya’nın, ABD’nin bütün açıklarını öğrenmesi, ABD için büyük bir tehdit anlamına geliyor. ABD’nin S-400’lere bu kadar cepheden karşı çıkmasının nedeni budur.

Aslında NATO ülkeleri içinde, daha önceleri Rusya’dan S-300 ya da S-200 alan ülkeler var. Ancak ABD, bu ülkelerin kendisi için bir tehdide dönüşmesini engellemiş durumda. Mesela Yunanistan 1996 yılında S-300 almak ve Güney Kıbrıs’a yerleştirmek üzere Rusya ile ilişki kurdu. Bu sistemleri 1998 sonlarında almayı başardı, ancak Türkiye’nin ve ABD’nin yoğun muhalefeti sonucunda bu sistemleri Kıbrıs adasına taşıyamadı, Yunanistan da kullanamadı. Sonuçta parası ödenmiş bu savunma sistemi NATO sistemine entegre edilmedi; Girit adasında askeri depolarda çürümeye terkedildi.

Bugün AKP hükümeti de ABD’yi sakinleştirmek için benzer bir formül bulmaya çalışıyor. 2,5 milyar dolara satın aldığı S-400’lerin bir depoda bekletilmesi ya da üçüncü bir ülkeye satılması seçenekleri üzerinde duruluyor. Türkiye’nin cayma ihtimaline karşılık Rusya’nın sözleşmeye yüksek bir tazminat bedeli eklettiği ileri sürülüyor. Ancak ABD, Türkiye’nin sistemleri satın almasını içeren her türden formüle karşı çıkıyor. Ve S-400’lerin olduğu koşulda, Türkiye’ye F-35 uçakları ve Patriot füze savunma sistemini satmaktan vazgeçeceklerini açıkça ifade ediyorlar.

AKP hükümeti ise, iki sistemin birden satın alınabileceğini, bu konuda sorun olmayacağını ileri sürüyor.

S-400’lerin Patriot’lardan daha avantajlı ve daha etkili olduğu da biliniyor. S-400’ler, Patriotlardan farklı olarak teknolojisi ile birlikte satın alınıyor. ABD bugüne kadar kendi sistemlerinin teknolojisini satmayı reddetmişti. Bu nedenle, Türkiye’deki ABD’ye ait silah sistemlerinin kontrolü, açıkça ABD’nin elinde. Yanısıra S-400’lerin fiyatı daha ucuz. Uçak ve füze vurma menzili ve radar kapasitesi daha üstün.

 

ABD’ye karşı Rusya

Bütün bu teknolojik üstünlükleri bir yana, S-400’lerin asıl avantajı ABD’ye askeri bağımlılığı azaltıyor olmasıdır. Türkiye, S-400’ler üzerinden ABD ile olan ilişkilerini gözden geçirmektedir. Daha önce Çin üzerinden bunu yapmıştı. ABD Patriot füze sistemlerini Türkiye’ye satmayı reddedince, Türkiye Çin ile bir füze sistemi alma anlaşması yaptı. Uzun bir süre anlaşmanın lafı edildi, ABD’ye karşı tehdit olarak kullanıldı. Sonrasında Çin ile anlaşma iptal edildi ve ABD ile ilişkiler yeniden güçlendirildi.

O gün Çin ile anlaşma, ABD üzerinde bir tehdit, bir pazarlık gücü olarak kullanılmıştı. Bugün ise işler biraz daha farklı. Türkiye’nin 2015 Aralık ayında Rus uçağını düşürmesinin ardından ABD’ye karşı başlayan kırılma, 15 Temmuz darbesinin ardından daha somut bir uzaklaşmaya dönüştü. Suriye savaşının dengeleri, AKP hükümeti ile ABD’nin birçok noktada çatışmasına neden oldu.

ABD’nin Suriye’de PYD-YPG ile kurduğu ilişki, en önemli çatışma noktasıydı. ABD’nin Kürt hareketine verdiği askeri, siyasi ve mali destek, Türkiye’nin büyük tepkisini çekti. AKP hükümetinin Fırat’ın Doğusu’nu işgal etme isteği de ABD tarafından geri çevrildi.

Rusya da, Türkiye’nin bu tepkilerini ve ABD ile olan çelişkilerini büyütecek biçimde baskı kurdu. Mesela ABD’nin Türkiye’ye Patriot ve F-35 vermesine ilişkin her haber, Rusya’nın İdlib konusunda Türkiye’yi sıkıştırması ile karşılandı. Zaman zaman Türkiye’yi dışlayacak biçimde İran-Irak-Suriye ve Rusya’nın birlikte hareket ettiği durumlar oluşturuldu.

Bugün IŞİD’in artık bitmiş olması, PYD-YPG için de Suriye Ordusu için de yeni bir durum oluşturdu. Ülkenin başka bölgelerinde cihatçıların temizlenmiş olmasının ardından, Suriye artık İdlib’e, YPG ise Afrin’e yönelmiş durumda.

AKP hükümeti Suriye cephesinde artık çok ciddi bir sıkışma yaşıyor. Bu koşullarda bir taraftan Rusya ile ilişkilerini güçlendirmek istiyor, diğer taraftan ABD’den tümden uzaklaşacak hamlelerden kaçınıyor. S-400’leri ve F-35’leri aynı anda satın almaya çalışmasının, ABD’yi rahatlatmak için S-400’leri kullanmama seçenekleri oluşturmaya yönelmesinin sebebi bu. Ancak bu durumun kolay bir çözümü de yok. Çünkü S-400 ve F-35’lerle ilgili kararlar askeri değil, siyasidir.

Bunlara da bakabilirsiniz

İran’ın İsrail’e saldırısı ne anlatıyor

İran 13 Nisan gecesi İsrail’e, en az 300 SİHA (Silahlı İnsansız Hava Aracı) ve füze …

Azmi Akan ölüm yıldönümünde anıldı

Azmi Akan, ölüm yıldönümünde Adana’da Buruk Mezarlığı’ndaki mezarı başında yoldaşları tarafından anıldı.

İhtilalci komünistlerin ilk şehidi: AZMİ AKAN

Azmi Akan, 18 Nisan 1979’da Adana’da katledildi. Sezai Ekinci komutasında TİKB askeri komitesi, gözaltına alınan …