HDP’ye seçim tuzağı!

Seçimler bitti, ancak tartışması bitmedi. YSK, aldığı kararlarla bir kez daha seçimlere damgasını vurdu. AKP ve MHP’nin kaybettiği yerlerde yaptıkları itirazların hemen hepsini kabul ederken, muhalefet partilerinin neredeyse tüm itirazlarını reddetti.

Dahası, KHK’lıları bahane ederek, HDP başta olmak üzere muhalefet partilerinin kazandığı belediyeleri gaspetti. Belediyelere kayyum bu kez YSK eliyle atandı.

 

“Koltuk sevdası” her şeyin üzerinde

HDP’nin başta Diyarbakır-Bağlar olmak üzere 6 ilçede ve 2 beldede kazandığı belediyeler, bu şekilde elinden alındı. Buralarda “ikinci parti” olarak çıkan AKP, belediyelere resmen el koymuş oldu. Öyle ki, Bağlar’da HDP adayı yüzde 70 civarında oy aldığı halde, yüzde 25 oranında oy alan AKP’li aday, hiç sıkılmadan mazbatayı alabildi. Aynı durum HDP’nin kazandığı diğer yerler için de geçerli.

Tek istisna Muş’un Bulanık ilçesine bağlı Rüstemgedik Beldesi oldu. Burada CHP’li aday Fikret Hamarat  kazanmıştı, ancak YSK “adli sicil kaydı”ndan dolayı mazbatayı vermedi. İkinci sırada olan ise, -hayatın garip bir cilvesi olsa gerek- bu kez HDP’liydi. YSK da HDP’li Salih İlhan’a başkanlığı vermek durumunda kaldı. Ve HDP’li Salih İlhan, tıpkı AKP’liler gibi, bu son derece anti-demokratik, hukuk dışı uygulamayı içine sindirip mazbatayı alabildi. Hem de HDP, “ilkesel olarak bunu kabul etmiyoruz” diye açıklama yapmışken, ardından “kesin ihraç” talebiyle disipline sevk etmesine rağmen… Yani “koltuk aşkı” parti ilkelerinin ve hatta “disiplin soruşturması”nın üzerindeydi.

HDP, elinden alınan belediyeler için YSK’ya itirazlarda bulundu, “yeniden seçim” istedi; fakat YSK bunu da reddetti. Oysa bir kişinin başkan adayı olmasına yasal bir engel varsa, bunu adaylık sürecinde YSK’nın belirtmesi gerekiyor. Partiler de ona göre adaylarını değiştirebiliyorlar. Ki bu tür örnekler yaşandı. Yani bu durum YSK’nın sorumluluğundaydı. Adaylık belirtildikten sonraki 15 gün içinde, partilere “yasaklı” adayları bildirmesi gerekiyordu. Ama HDP’yi KHK’lılar konusunda özellikle uyarmadıkları ortaya çıktı. Çünkü CHP milletvekili İlhan Cihaner, kendilerine bu yönde bir uyarı yapıldığını söyledi. Bu da HDP’ye bir tuzak kurulduğunu çok açık gösteriyordu.

 

KHK’lılara yaşam hakkı yok!

YSK’nın bu seçimdeki atraksiyonu, KHK’lılar oldu. Hatırlanacaktır; anayasa referandumunda, seçim akşamı “mühürsüz oylar geçerli” diyerek, yine bir skandala imza atmıştı.

Bu seçimde üzerlerinde en çok oynanan KHK’lılar (ki sayıları yüzbini aşıyor) OHAL döneminde sorgusuz-sualsiz işlerinden atılmış kişilerden oluşuyor. Burjuva hukukun kuralları dahi yerine getirilmeden, amirlerinin görüşleri doğrultusunda işlerine son verilmiş, savunmaları dahi alınmamış, dolayısıyla haklarında herhangi bir mahkeme kararı bulunmayan yüzbini aşkın insan… Sözde “FETÖ’yle mücadele” adına, devrimci, demokrat, Kürt, Alevi emekçilerin kamudan temizlendiği, tazminatları başta olmak birçok haklarının gaspedildiği, açlıkla başbaşa bırakıldığı, dönemin en öne çıkan, en fazla mağdur edilen kesimi…

Şimdi bu kesimin elinden seçme ve seçilme hakkı da alınmak isteniyor. Oysa son derece anti-demokratik olan seçim kanununda bile, bir adayın YSK tarafından kabul edilmemesi için, mahkeme kararı gerekiyor. Hem de “kamu hizmetlerinden men” şeklinde bir cezaya çarptırılması ve bunun kesinleşmiş olması gerekiyor. Zaten başvuru yapılırken savcılıktan “temiz kağıdı” alınıyor. Oysa KHK’lılar hakkında herhangi bir mahkeme kararı yok. Dolayısıyla aday olmalarına da bir engel yok.

Ayrıca eğer KHK’lı olmak seçilmeye engel olarak görülüyorsa, onların seçime girmeleri baştan önlenebilirdi. Seçimlerden birinci çıkmalarına rağmen, rakip partiye belediyeyi hediye etmek, açıkça oy hırsızlığı, mazbata hırsızlığıdır.

Kısacası YSK, kendi yasalarını çiğneyerek KHK’lıların seçilme hakkını gaspetti. Daha ileri gidip KHK’lıların oy kullanmasını bile seçimlerin iptali için ileri süren AKP’liler oldu. Seçilme hakları alındığı gibi, seçme haklarını da gaspetmek isteyen, yani KHK’lıları “vatandaş” saymayan bir zihniyetle karşı karşıyayız. KHK’lıların işini-aşını kaybetmeleri yetmiyormuş gibi, neredeyse nefes almalarına bile müdahale etmeye çalışan bir saldırganlık sözkonusudur.

 

HDP’ye tuzak

Sonuçta YSK, “seçime girmenin serbest, ama kazanmanın yasak olduğu” bir seçim süreci yaşattı. Üstelik bu tamamen YSK’nın suçu olduğu halde…

Benzer bir durum geçen yıl yapılan (24 Haziran 2018’de) milletvekili seçimlerinde de gündeme gelmişti. Fakat KHK’lı adaylar milletvekili seçildi ve sonrasında mazbatalarını aldılar. Bu, aynı YSK üyelerinin kararıyla oldu. Yani KHK’lıların milletvekili olmasında bir sakınca yoktu, ama belediye başkanı olmak yasaktı!…

Bütün bu oyunların, HDP’nin kazanacağı belli olan yerlerde, onun elindeki belediyeleri almak için yapıldığı ayan-beyan ortadadır. Kürt illerinde “ikinci parti” olarak genellikle AKP’nin çıktığı da sır değildir. O yüzden tezgah buna göre kurulmuş. İçişleri Bakanı yerine YSK, kayyum atama işini üstlenmiştir.

Bu durumda “yeniden seçim” talep etmek değil, YSK’nın bu keyfi uygulamasını tanımamak gerekir. Aksi halde KHK’lılara yapılan bu muameleyi ve YSK’nın yasa-dışı keyfi tutumunu kabullenmiş oluruz.

Ortada bilinçli bir şekilde hazırlanmış bir oyun, bir tuzak var. Seçim öncesi gerek Erdoğan, gerekse İçişleri Bakanı Soylu, HDP kazansa bile belediyeleri vermeyeceklerini açıkça söylediler. Yani kayyum politikasına devam edeceklerini duyurdular. Ve onu bu şekilde yaşama geçiriyorlar…

* * *

Şimdi YSK eliyle gerçekleşen kayyum atamasına karşı nasıl mücadele edileceğini ortaya koyma zamanıdır. Bunun biçimleri farklı olabilir, ama her halükarda bu karar tanınmamalı, fiili-meşru bir mücadele hattı örülmelidir. Başta HDP olmak üzere devrimci, demokrat tüm kesimlerin birleşik mücadelesi elzemdir. Kayyumlara karşı mücadele; seçimler dahil her tür anti-demokratik uygulamaya karşı; somut olarak da KHK’lıların haklarını elde etme mücadelesidir.

AKP-MHP faşist-gerici blokun seçim yenilgisini derinleştirmek ve bu bloku tümden tarihe gömmek için mücadeleyi yükseltelim!

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …