İşkenceci Raci Tetik öldü

Mamak’taki işkenceleriyle nam salan Raci Tetik, 27 Nisan günü 88 yaşında öldü. O, devlet destekli işkenceci bir katildi. Lakabı “kasap”tı zaten. 12 Eylül döneminde Mamak Askeri Cezaevi Komutanı’ydı. Tam 4 yıl boyunca, tutsaklara pervasızca, insanlıkdışı işkenceler yaptı.

Cenaze töreninde protesto gösterisi vardı. Mamak’ta yatan tutsaklar, cenazesinde oradaydılar; slogan attılar, işkencelerini teşhir ettiler. Hayatta iken işkenceleri nedeniyle hesap vermemeyi başarmıştı bu katil. Devlet onu korumuş, hakkındaki soruşturma dosyaları kapanmıştı. Ama tarihin belleğinde aklanmadı; tersine insanlık suçu işlemiş bir katil olarak kayıtlara geçti.

 

İdama gideni tekmelemek

Raci Tetik’in Mamak’ta yaptıklarının her biri, insanın kanını donduracak düzeyde vahşet içeriyor. Basit bir “görev adamı” değildi o; yaptıkları da “emirlere uymak”tan ibaret kalmamıştı. Cezaevindeki her saldırısı, her uygulaması, psikopat-katil kimliğinin, ruhuna işlemiş olan alçaklığının göstergesiydi.

İdama götürülenlerin askere tekmeletilmesi, bunlardan biridir. Erdal Eren, Necdet Adalı gibi yiğit devrimciler, darağacına çıkartılırken bile tekme atılmıştı. Böylesine büyük bir kin ve nefret içindeydi tutsaklara karşı…

Onun işkenceleriyle katledilen sembol isimlerinden biri de İlhan Erdost’tur. Darbeden bir ay sonra, sadece bir kitap yüzünden Muzaffer Erdost ve kardeşi İlhan Erdost tutuklandılar. Mamak’a götürüldüklerinde, içeri girer girmez yoğun bir dayak sağanağı ile karşı karşıya kaldılar. Öylesine vahşi ve uzun bir dayaktı ki bu, İlhan Erdost kanlar içinde zorlukla yerden kalkabilmiş, hemen ardından “başım dönüyor” diyerek tekrar yere düşmüştü. Dayakla öldürüldü İlhan Erdost. Onu katleden askerler, yargılanırken “analarını ağlatın” diye emir aldıklarını söylediler duruşmada. “Sol Yayınları”nın sahibi olan İlhan Erdost, özel olarak hedef alınmıştı.

11 Eylül 1988’de Milliyet’te yayınlanan yazı dizisinde Tetik, kimliğini ve yaptığı işkenceleri kabul ediyor ve şöyle savunuyordu: “Ben bir işkenceciyim. Mamak’a geldiğimde görev yapılmıyordu, başa geçtim, örnek oldum. Talimatnameleri uyguladım. Sıkıyönetimin verdiği görevi yaptım. Bu bir savaştır, savaşta her zaman iyi şeyler olmaz. Demir parmaklıkların gerisindeki insan TTE (Tek tip elbise) giymek zorundadır, emirlere uymak zorundadır. Giymeyenlere de zorla giydirdik”

Mamak Cezaevi “karıştır-barıştır” saldırısının uygulandığı yerdi aynı zamanda. Faşist katillerle devrimciler aynı koğuşlara konuluyor, psikolojik işkence de en üst düzeyde uygulanıyordu. Her aşamada yoğun dayak, TTE, saç tıraşı, İstiklal Marşı, insanlıktan çıkartacak her türden vahşeti pervasızca yaptılar. Tutsakların ruhlarını-bilinçlerini de teslim alma, devlet için bir daha “tehdit” olamayacak bir boş çuvala çevirme hedefleri vardı.

 

Özel eğitimli katil

Devletin özel eğitimli katillerinden biriydi Tetik. Yatılı okulda, ardından harp okulunda okudu. Teğmen rütbesiyle Kore savaşına katıldı. Yanında 12 Eylül cuntasının şefi Kenan Evren vardı. İlk kontrgerilla eğitimini bu ülkede aldı.

Muhtemelen doğrudan ABD askerleri tarafından, savaşın içinde eğitildi. Vietnam kasabı ABD, kendine uygun bir kasap yetiştirmişti. Özel Harp Dairesi’nin kadrosuydu. Psikopat karakterinden dolayı 22 kez görev yeri değiştirilmiş, kontrgerillanın sembol isimlerinden Sabri Yirmibeşoğlu’nun koruması altında çalışmıştı. Kıbrıs Harekatı’nda “paraşütle ilk atlayan” ekibin içindeydi ve Kıbrıs’ta da savaşmıştı. İki ayrı savaşın içinde daha vahşi bir “kasap” hale gelmişti.

12 Eylül’den iki ay önce Mamak Cezaevi komutanlığına atandı. Oradaki direnişi kırmak, tutsakları teslim almak için, tam yetkiyle görevlendirdi. Gelir gelmez de işkencelere başladı.

Diyarbakır’da Esat Oktay Yıldıran, Mamak’ta Raci Tetik, 12 Eylül işkencecilerinin sembol isimleriydi. Esat Oktay Yıldıran, PKK tarafından öldürüldü. Raci Tetik için de aynı tehlike vardı; o yüzden devlet onu koruma altına aldı. Ayrıca yargılanmasını da önledi. Soruşturma dosyası açıldığında, yıllarca onun yurtdışında olduğu söylendi. Oysa TSK’ya ait bir bakımevinde kaldığı sonradan açığa çıktı.

20 Ekim 2012’de TBMM Darbeleri Araştırma Alt Komisyonu, Tetik’i “sorgulamak” için ayağına gitti. Komisyonda HDP’li Sırrı Süreyya Önder de vardı. Bu bir sorgulamadan çok, devlete sırtını yaslamış işkenceci katilin pervasızca yaptıklarını savunduğu bir konuşmaya dönüştü.

Karşısında gerçekten sınıf kiniyle davranan bir devrimci olmayınca, “sorgulanan” Tetik, yeniden Mamak Komutanı edasıyla sorgulayan-saldıran kimliğine büründü. Yaptıklarıyla övündü, heykelinin dikilmesi gerektiğini söyledi. Bu “sorgulama”dan geriye-arşivlere Tetik’in küstahça ve başı dik, Sırrı Süreyya Önder’in silikçe sırıtan fotoğrafları kaldı.

 

Hesap vermeden öldü

Kasap Raci Tetik, 4 yıl boyunca pervasızca işkence yaptı, onlarca kişiyi katletti. Devlet “30 yıllık zamanaşımı süresi dolduğu” gerekçesiyle işkence ve katliam dosyalarını kapattı.

Tetik devletin “şerefli” bir komutanı olduğunu düşünüyordu, verilen görevleri de şevkle yaptı.

Bu yanıyla 12 Eylül döneminde yapılan işkenceler, asılan devrimciler, katledilen insanlar, öncelikle faşist devletin doğrudan sorumluluğu altındadır. Ancak emirleri uygulayan Tetik gibi işkenceciler de, yaptıklarının hesabını vermek zorundadır.

Raci Tetik’ten bu hesap sorulamadı; yaptıklarının bedelini ödemeden gitti. Ama bir bakımevinde sıkı koruma altında yıllarca tek başına kaldı ve o halde geberdi. Cenazesi bile protestolar altında kaldırıldı. Ve tarihe o kötü ünüyle kazındı…

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …