Yerel seçimlerin ardından YANDAŞ SENDİKALARI KORKU SARDI

Seçimlerin üzerinden daha 15 gün geçmişti ki, Hak-iş,“5500 üyemiz baskıyla sendika değiştirdi” diyerek Memur-Sen’le beraber soluğu AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanında aldı. Ondan “korunma” istediler.

Sendika Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenleyen Hak-iş Genel Başkanı Mahmut Aslan, CHP’ye geçen belediyelerde üyelerine sendika değiştirme yönünde baskı yapıldığını, özellikle DİSK’e geçmelerinin istendiğini belirtti. “Toplamda 5500 civarında üyemiz sendikalardan istifa ettirilerek başka sendikaya üye yapıldı. İstifaların baskıyla ve tehditle yapıldığını biliyoruz, baskı yapanları sendikal ahlaka davet ediyoruz” demeyi de ihmal etmedi. Ayrıca diğer sendikaları “işçilerin hak alma mücadelesinde yer almadıkları” için suçladı.

“Sendikal ahlak”, “hak alma mücadelesi” gibi kavramlar, Hak-iş’in yöresinden dahi geçmeyen kavramlardır. Aslında Hak-iş diğer sendikaları ve belediye yönetimlerini suçlarken, kendisini ve AKP hükümeti ile olan ilişkisini, yani yandaş olma durumunu anlatıyor. Çünkü gerçek olan, Hak-iş’in hiçbir emek sarfetmeden hükümetin desteğiyle üye sayısını arttırmasıdır.

AKP hükümetinden önce en düşük üyeye sahip olan ve üstelik sadece sınırlı sayıda işkolunda faaliyet yürüten Hak-iş, AKP ile beraber şaha kalktı. Hiçbir direniş, grev, eylem örgütlemeyeceksin, baskıyla zorla üye yaptıkların başka sendikalara gidince, “hak alma mücadelesinde olmayanlar” şeklinde feveran edeceksin!

Hak-iş belediyelerde kamu kuruluşlarında AKP bakanları, milletvekilleri, il başkanlarının eliyle “Hak-iş’li olmazsanız işten atılırsınız, terfi edemezsiniz, sürgün yersiniz” tehditleri ve baskısıyla büyüdü. Tehditle, baskıyla, şantajla üye yapılan işçiler, yerel seçimlerde AKP yenilince yine eski yerlerine eski sendikalarına dönüyorlar. Bunda şaşılacak, şikayetlenecek ne var?!

Hak-iş ise, feryat-figan Erdoğan’a koşuyor, ondan yardım istiyor. Hak-iş’le aynı yöntemlerle memur kesiminde örgütlenen Memur-Sen’i de yanına alarak Erdoğan’dan koruma bekliyor.

Gerçekte nasıl bir sendika olduklarını bu tavırlarıyla da çok net biçimde ortaya koyuyorlar. Üye kayıplarını patrona sığınarak durdurmaya çalışmaları, bunun en açık resmidir. Çünkü Erdoğan herhangi bir cumhurbaşkanı değil, AKP’nin genel başkanıdır aynı zamanda. Her belediyenin patronu, belediye başkanıdır. Yani AKP’li belediye başkanları, Hak-iş’e üye belediye işçilerinin patronudur.

Ayrıca Erdoğan “Türkiye’yi bir şirket gibi yönetmek gerektiğini” söylemiştir ve o şekilde de yönetmektedir. Patronlara “OHAL’i sizin için getirdik, bakın grevleri yasaklıyoruz” diyecek kadar da patronların yanında olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Kendilerine işçi ya da memur sendikası diyen bu yandaş sendikacılar, her halükarda patrona sığınarak, diğer sendikaları şikayet etmektedir.

Elbette Erdoğan da kendilerine hizmette kusur etmemiş bu yandaş sendikaları savunmayı sürdürdü. “Yasama yürütme bizde” diyerek, muhalif belediye yönetimlerine ve sendikalara tehdit savurdu. Diğer yandan “dava adamlığı böyle olmaz” sözleriyle işçilere “bizi terketmeyin” mesajını yollayarak, gidişleri durdurmaya çalıştı.

Fakat bunlar pek fazala işe yaramayacaktır. AKP güç kaybettikçe, yandaş sendikalarda güç kaybetmeye devam edeceklerdir.

 

Anormal üye artışı

AKP dönemiyle birlikte işçi sendikalarında Hak-İş, memur sendikalarında ise Memur-Sen, “yaşamın doğal akışına” aykırı şekilde üye sayılarını arttırdılar. Memur-Sen, KESK’ten sonra kurulmasına ve mücadele alanında hiç görülmemesine rağmen, kısa sürede “en fazla üyeye sahip konfederasyon” oluverdi.

Türkiye’de yaklaşık 2.5 milyon kişi memur olarak çalışıyor. Sendikalı memur sayısı ise, en fazla 2 milyon civarında. Çalışma Bakanlığı’nın 2016 yılı verilerinde Memur-Sen’in üye sayısının 1 milyonu aştığı görülüyordu. Yani sendikalı memurların yarısı Memur-Sen’de toplanmış durumda.

Memurların sendikalaşmasına önderlik eden ve başlangıçta en fazla üyeye sahip olan KESK ise, AKP döneminden sonra hızla gerileyerek üçüncü sıraya düştü. Birinci sırada açık ara ile Memur-Sen, ikinci sırada Türkiye Kamu Sen, üçüncü sırada KESK bulunuyor. Kaldı ki, 15 Temmuz sonrası KHK ile atılan yüz bini aşkın memurun içinde KESK üyesi olanlar çoğunluğu oluşturuyordu. Ayrıca KESK üzerinde artan baskı ile istifalar da oldu. Dolayısıyla KESK’in üye sayısı daha da düştü.

Benzer bir tablo işçi sendikaları için de geçerli. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Ocak 2018 tarihinde açıkladığı rakamlarda Hak-İş, büyük bir tırmanış göstermiş.

İşçi sendikalarının üye sayılarındaki son durum şöyle: Türk-iş’in üye sayısı 925 bin 39, DİSK 149 bin 187, Hak-iş’in ise 615 bin 301. Bir yıl önce, Ocak 2017’ye göre üye sayısını Türk-iş 35 bin 530, DİSK 7 bin 458 artırmış. Hak-iş ise, iki konferadasyonu üçe katlamış, üye sayısını tam 126 bin 578’e çıkarmış. Yani bir yıl içinde 126 bin 578 yeni üyeye ulaşmış.

Gerek Hak-İş, gerekse Memur-Sen, bugüne dek hiç bir direnişe öncülük etmedi, işçi-memur haklarında bir gelişmeye imza atmadı. Üstelik diğer sendikalardan çok sonra kuruldu. Buna karşın son yıllarda üye sayılarındaki bu anormal artışlar, hükümeti arkalarına almaları ve işyerlerinde baskı kurmalarıyla mümkün oldu. Hatırlanacaktır her iki sendika da 16 Nisan referandumunda “Evet” oyu kullanacaklarını söylemiş ve bu doğrultuda çalışma yapmıştı. Bugün siyasal hava değiştiğinde, üye kaybetmeleri de doğaldır.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …