Metal işkolunda iki büyük sendika arasında bir anlaşma yapıldı. DİSK’e bağlı Birleşik Metal-iş sendikası ile Türk-iş’e bağlı Türk Metal-iş sendikası, “Türkiye metal işkolunda faaliyet gösteren sendikalar arasında diyalog ve işbirliğine dair ortak anlaşma”yı imzadılar.
Anlaşma, IndustriALL Küresel (Küresel Sanayi İşçileri Sendikası) temsilcilerinin şahitliğinde yapıldı. Avrupa sendikalarının temsilcileri de anlaşmaya imza attılar.
Bu anlaşma ile, sendikal uyuşmazlıklar ve rekabete son verme, patron ve hükümet baskılarına karşı ortak hareket etme ve işçilerin sendikal tercihini özgür biçimde yapması hedefleniyor. Bir işyerinde her iki sendikanın örgütlülüğü varsa, referandum yapılması öneriliyor.
İlk bakışta böyle bir anlaşma sevindirici görünüyor. Ki, işçi sınıfıyla ilgili araştırmalar yapan bazı akademisyenler de “tarihi anlaşma” olarak nitelemişler. Özellikle referandum kısmına “tarihi” bir misyon biçmişler. Gerçekten de öyle mi?
Yazılanlarla yapılanlar arasındaki uçurum
Elbette sendikaların ortak mücadele kararı almaları, birleşik bir güç oluşturması olumlu bir gelişmedir. Fakat sözkonusu olan Türkiye sendikal hareketinin kökleşmiş, kastlaşmış yapısıdır. Bırakalım Hak-iş, Türk-iş gibi açık işbirlikçi konfederasyonları, DİSK bile tüzüğünde yazılanlara uygun bir pratik içinde değildir. Örneğin “seçimler şeffaf ve demokratik bir biçimde yapılır” dendiği halde, göstermelik birkaç yer dışında, atama söz konusudur. Yani yazılanlarla (ya da söylenenlerle) yapılanlar arasında devasa bir uçurum vardır. Hele ki, Türk Metal gibi, sendikadan çok bir mafya oluşumuna benzeyen yapıdan, yazılanlara uygun davranması beklenebilir mi?
Yapılan anlaşmanın “sendika içi demokrasi” bölümünde, “sendika yönetimlerinin atama yoluyla değil seçimle yapılması, seçimlerin demokratik, açık ve şeffaf yapılması konusunda taraflar anlaştı” deniyor mesela. Oysa Türk Metal başta olmak üzere genel olarak sendikalar, bir şirket gibi çalışıyor. Üyelerini de müşteri gören bir anlayışa sahipler. Genel Merkez’den işyeri temsilciliğine kadar kendi adamlarının kazanacağı bir delege sistemi oluşturmuşlar. Bu kast yıkılmadıkça, “sendika içi demokrasi”den “demokratik seçimler”den bahsetmek abesle iştigaldir. Bunun yıkılması da ancak tabanda örgütlenen işçilerin kendi öncülerini seçmeleri ve sendika yönetimlerine getirmesiyle mümkündür. Kağıt üzerine atılan imzalarla değil…
Yine anlaşmada, “hükümet ve patronlara karşı ortak mücadele” hükmü bulunuyor. Bu hüküm, DİSK’in tüzüğünde de ilke olarak benimsenmiş bir madde. Ama varolan sendikaların “hükümete ve patronlara karşı” mücadele ettiği söylenebilir mi? Türk Metal’in bağlı bulunduğu Türk-iş, zaten devlet tarafından kurulmuş bir sendikadır. Türk Metal’in tarihi ise, patronlarla-hükümetlerle kolkola olma tarihidir. Öyle ki, patronlar daha fazla kar sağlasın diye işçilere eğitim verebilmiştir.
“Ortak mücadele” konusuna gelirsek; önümüzde MESS grup TİS süreci var. Bakalım bu iki sendika ortak TİS hazırlayabilecek mi? Yoksa Türk Metal yine TİS’leri satacak, Birleşik Metal de “Türk Metal imzaladı yapacak bir şey yok” mu diyecek?
Bugüne kadar hep böyle davrandılar. Bundan sonra en fazla satışta “ortak”laşabilirler. Birinin önden satıp, diğerinin arkasından gelmesi yerine, satışı birlikte gerçekleştirirler. Elbette bu durum en fazla Türk Metal’e yarar!
Kısacası, anlaşmada ne yazılırsa yazılsın, önemli olan pratikte yaşanılandır. Bu sendikaların pratiği de ortadadır. Ve işçiler bunları çok iyi tanımaktadır.
Bir diğer aldatmaca: “Referandum”
Anlaşmanın en önemli maddelerinden biri de “referandum” konusudur. Zaten “tarihi anlaşma” diyenler, bunu öne çıkarıyorlar.
Anlaşma metninde deniyor ki; “işçilerin özgürce sendika seçme konusunda anlaşan sendikalar, uyuşmazlıklarda referanduma baş vuracaklar. İki sendika, referandum sonuçlarına uyma ve yetki uyuşmazlıklarını referandumla giderme konusunda anlaştılar. Referanduma dönük itirazlarını IndustriALL’a taşıyacakları, IndustriALL’da çözmeye çalışacaklarına dair beyanda bulundular.”
Referandum, sendikal örgütlenmenin en ciddi sorunlarından biri. Aynı işkolunda iki sendikanın birbirlerine karşı açtıkları yetki davalarından dolayı yıllarca TİS imzalayamayan ve mağdur olan işçiler var. Anlaşmanın altına imza atan Türk Metal’in bugün örgütlü olduğu işyerlerinin çoğu, eskiden DİSK’in elindeydi. Türk Metal, bizzat patron-devlet aracılığıyla bu işyerlerine sokuldu. Son örneğini “metal fırtınası”ndan sonra yaşadık. Birleşik Metal, Renault Fabrikası’nda yetkiyi almışken, Türk Metal patron ve devletin yardımıyla yeniden yetkili sendika oldu.
Bu konuda sabıkası kabarık Türk Metal’in, işçilerin sendikalarını özgürce seçmesinden yana olması, bir uyuşmazlık durumundan referanduma başvurması ve referandum sonuçlarını kabul etmesi, eşyanın tabiatına aykırıdır. Böyle bir metne imza attığı için ona uygun davranacağını sanmak da, hayalciliktir.
Zaten anlaşmanın bağlayıcı bir hükmü de yoktur. Başlığı bile “sendikalar arası işbirliği ve diyalog”tur. Yani iki sendika kendi arasında işbirliği ve diyalog içinde olacak, hepsi bu! Anlaşmaya uymayanlar için bir yaptırımı söz konusu değildir.
Anlaşmanın sahibi olan IndustriALL Global Union (Küresel Sanayi İşçileri Sendikası) 2012 yılında Uluslararası Metal İşçileri Federasyonu, Uluslararası Kimya, Enerji, Maden, Genel İşçi Sendikaları Federasyonu, ve Uluslararası Tekstil, Hazır Giyim ve Deri İşçileri Federasyonu tarafından kurulmuş uluslararası bir üst örgütlenme. Kendisini 140 ülkede 50 milyonu aşkın işçinin temsilcisi olarak tanımlıyor. Fakat tüzüğüne bakıldığında, “sendikal demokrasi”, “referandum” gibi konuların “üyelikten çıkarma gerekçeleri” arasında sayılmadığı görülüyor. Buna karşın “aidat ödemelerinin geciktirilmesi veya yatırılmaması” üyelikten çıkarılmanın birinci kuralı olarak geçiyor. Yani IndustriALL tüzüğünde aidat her şeyin başı. Ayrıca tüzüğe ve kurallara uymadığı için hiçbir sendikaya yaptırım uygulanmamış. Sadece toplantılarla yetinilmiş, en fazla uyarı yapılmış.
Aidatı her şeyin başında gören bir kurumun, üye kaybetmeyi göze alması sözkonusu olabilir mi? Üye kaybı, aidat kaybı anlamına geleceği için, üyelere yaptırımdan da uzak durur. IndustriALL’ın yaptığı da budur.
Türkiye’de IndustriALL üyesi başka sendikalar da bulunuyor. 20 Mart 2018 tarihinde DİSK-Tekstil, Deriteks, Teksif ve Öziplik-iş sendikalarıyla da “diyalog ve işbirliği” mutabakatı imzalandı. Ve bu sendikalar, tekstil işkolunda patronlarla işbirliği yaparak işçilerin özgür iradesiyle sendika seçme hakkını engellediler. Yani anlaşmanın gereklerini yerine getirmediler. Fakat herhangi bir yaptırımla da karşılaşmadılar.
Bu durumda Birleşik Metal ve Türk Metal’in anlaşmaya bağlı kalması beklenebilir mi? O halde bu anlaşmalar neden yapılıyor?
Anlaşmanın arkasında ne yatıyor?
Sendikaları anlaşmaya oturtan IndustriALL için, aynı işkolunda birden fazla sendikanın olması, bir sorun oluşturuyor. Çünkü IndustriALL, küresel hedefleri arasında saydığı “sendikal güç inşası” için üyeleri arasında sorun istemiyor. O yüzden de kendisine bağlı işkolunda tek sendikanın olmasını istiyor. Bunu başamadığı durumda “sendikalar arası işbirliği ve diyalog” anlaşmaları ile sorunu gidermeye veya öyle göstermeye çalışıyor.
Türkiye’de tekstil işkolunda böyle bir anlaşma yapılmış zaten. Şimdi metal işkolunda da bunu başarmış oldu. Zaten Birleşik Metal, IndustriALL’in üyesiydi. Türk Metal ise, yıllardır üye olaya çalışıyordu, fakat Birleşik Metal’in itirazına takılıyordu. IndustriALL, Türk Metal’in üyeliğine kabul edilmesinin ön şartı olarak bu anlaşmayı dayatmış. Daha önce Çelik-İş’le de benzer bir anlaşma yapılmış. Böylece metal işkolunda bulunan üç büyük sendika ile anlaşma yapmış oldular. Ve Türk Metal’in önündeki engeller kalktı. Dahası, atıldığı bir kuruma tekrar girmiş oldu.
Türk Metal, 1980’lere kadar (o dönemki adı Uluslararası Metal İşçileri Federasyonu olan) IndustriALL’in üyesi. Fakat 12 Eylül darbesini desteklemesi ve Federasyonu’nun Türkiye’deki sendikal özgürlükler için mücadele edilmesi yönündeki kararlara uymaması üzerine oy birliği ile üyelikten atılmış.
Sonuçta bu anlaşma, asıl olarak Türk Metal’e ve onun arkasında duran AKP Hükümeti’ne yaramıştır. Türk Metal, uzun yıllardır kullanamadığı uluslararası bir olanağa kavuşmuş oldu. Metal işkolunda en fazla üyeye sahip olmanın avantajını, uluslararası temsiliyet düzeyinde de gösterecektir. AKP Hükümeti’nin ise, İLO başta olmak üzere uluslararası işçi sendikaları arasında sicili oldukça bozuktur. Her yıl “kara liste”de yer almaktadır. Türk Metal’in yeniden IndustriALL’e girmesi, AKP Hükümeti’ne bu sicili düzeltme zemini sunacaktır.