Seçimler bitti, saldırı sağanağı başladı; ZAFER DİRENİŞLE GELECEK!

 

Yenilenen seçimle birlikte yaklaşık 6 ay gündemi seçimle doldurdular. Bu şekilde başta kriz olmak üzere yaşanan sorunların üstünü örtmeyi, gözlerden uzak tutmayı başardılar.

Seçimlerin bitmesiyle gerçekler tüm şiddetiyle yüzümüze çarpmaya başladı. Başta elektrik olmak üzere temel ihtiyaçların hepsine zamlar yağmur gibi yağıyor. İşsizlik rekorlar kırarak artmaya devam ediyor. Resmi rakamlarla ne kadar oynasalar da enflasyon hız kesmiyor. Gerçek enflasyonu ise, çarşıya pazara çıkan herkes görüyor.

Hal böyleyken emekliye, memura, işçiye yüzde 5 zam veriyorlar dalga geçer gibi… Hem de bunu, ne iş yapacakları dahi bilinmeyen “istişare kurulu” adıyla biraraya getirdikleri eski TBMM başkanlarına yüzde 40 zam yaptıkları bir dönemde açıklıyorlar. Daha göreve başlamadan maaşlarının 18 bine çıkarılmasına tepki gösterenlere de “edepsiz” diyecek kadar da pervasızlar…

Pervasızlık, sadece ekonomi ile de sınırlı değil. Rant uğruna her yeri betonlaştırmaya devam ediyorlar. Üstelik ODTÜ gibi devrimci geleneği olan bir üniversitenin ağaçlarını keserek bunu yapmaya kalktılar. “KYK Yurdu” adı altında hem yandaşlarına peşkeş çekiyor, hem de her yerden getirecekleri gerici-faşist militanlarla ODTÜ’nün yapısını bozmayı hedefliyorlar.

ODTÜ’ye yapılan ilk saldırı değil bu . AKP yıllardır başta ODTÜ olmak üzere devrimci geleneği olan üniversitelerle uğraşıyor. Ama her defasında büyük bir direnişle de karşılaşıyor. Bu kez de öyle oldu. ODTÜ’lüler günlerce nöbet tutarak, iş makinelerine ve polis saldırısına karşı barikat oluşturdu. Onların direnişi artan bir destekle büyüyünce, geri adım atmak zorunda kaldılar.

Bütün bu saldırılar, 23 Haziran seçim yenilgisinin hemen ertesi günlerinde gerçekleşti. Bu yenilginin ardından AKP ve Erdoğan’ın bugüne dek yaptıklarını gözden geçireceği, aynı hataları tekrar etmeyeceği, kendilerine çeki-düzen vereceği gibi pembe hayaller yayanlar, bir kez daha şapa oturdu.

Örneğin seçimlerden hemen sonra, başta damat Berat Albayrak ve Süleyman Soylu olmak üzere bazı bakanların görevden alınacağı bekleniyordu. Ama öyle olmadı. Erdoğan, kendi tabanından bile tepki alan bu bakanlara dokunmadığı gibi, sözde “bağımsız” olan Merkez Bankası Başkanı’nı görevden aldı. Ki, o başkanı da yasaları değiştirme pahasına göreve getiren kendisiydi. Ama “faizleri indir dedik, indirmedi” diyerek, bir kalemde görevine son verebildi.

Böylece ekonomideki kötü gidişin “günah keçisi”ni bulmuş; hem damadını, hem de kendisini aklamış oldu! Dahası, muhalefetin beklentilerinin aksine, yasaları takmamaya devam edeceğini göstermişti.

Ayağının altındaki halının çekilmekte olduğunu farkeden her diktatör gibi, sonu yaklaştıkça saldırganlığı da artıyor. Ülkeyi savaşa sokacak adımlar dahil her tür macerayı göze alıyor. Bir süredir ABD-Rusya arasında gidip-gelen dış politikası zaten bunun zeminini yarattı. Rusya’dan S-400’lerin gelmeye başlaması, ABD’nin yaptırımlarına ve her tür tavize açık hale getirdi.

Diğer yandan Suriye’de Esad yönetimiyle, Libya’da General Hafter’le doğrudan savaşa girişmesi, Doğu Akdeniz’de ısınan sulara dalması, bugüne dek izlenen yanlış politikaların getirdiği kritik bir aşamadır.

* * *

Bu durum, savaş tehlikesini arttırdığı gibi, ekonomik krizin daha fazla derinleşmesine yol açıyor. Sistem her açıdan tıkanmış durumda. Onun için egemen sınıflar yeni arayışlar içinde. Kitlelerin artan öfkesini düzen-içinde tutmak için de buna ihtiyaçları var. Seçim sonuçları bunun göstergesi oldu.

23 Haziran, yeni bir siyasi dönemin başlangıcı niteliğinde. AKP’nin içinden çıkacak yeni partilerden sistem tartışmalarına kadar, seçim sonrası hızlanan gelişmeler; AKP döneminin sonuna gelindiğini açıkça ortaya koyuyor.

Bunun ilk adımı olarak, Erdoğan’ı AKP’den istifa edip “tarafsız cumhurbaşkanı” olmaya zorluyorlar. Keza “tek adam rejimi”nde bazı değişiklikler yapmasını istiyorlar. Seçim sonrası AKP’li yetkililerden “restorasyon”, “revizyon” gibi sözler çıktıysa da, en azından şimdilik böyle bir değişime gitmeyecekleri anlaşıldı.

Erdoğan çeşitli hamlelerle bu geriye gidişi durdurmaya, AKP tabanında artan moral bozukluğunu gidermeye çabalıyor. 15 Temmuz’un yıldönümünü de buna vesile yaptı. Yeşilköy Havaalanı’na topladığı kitleyle halen ayakta olduğunu göstermeye ve muhalefete yüklenmeye devam etti.

Ancak Erdoğan’ın bu hamleleri onu kurtarmaya yetmeyecek. Saldırganlığını arttırması, süreci hızlandırmaktan başka bir işe yaramayacak.

* * *

Seçim sonrası “her şeyin güzel olacağı”na dair iyimser bir hava pompalandığı halde, aradan geçen yaklaşık bir aylık sürede, işçi ve emekçilerin yaşamına dair değişen bir şeyin olmadığı görüldü. Aksine krizin faturası yine onların sırtına bindiriliyor…

Temel ihtiyaç maddelerinin fiyatı ikiye-üçe katlanırken, işçi-memur ücretlerine yapılan yüzde 5 gibi komik zamlar, bunun ilk göstergesidir. Kamu TİS’leri bundan dolayı tıkandı. Tüpraş’ta olduğu gibi YHK eliyle işçileri düşük ücrete ve hak gasplarına mahkum etmeye çalışıyorlar. Keza kıdemi gaspetme hazırlıkları el altından sürüyor.

İşçi ve emekçiler, sendika yönetimlerini zorlayan bir eylemlilik sürecine girmeden, üzerlerine bir çığ gibi gelen bu saldırı furyasını atlatamazlar.

Aylardır direnen Cargill işçileri, mahkemeden “sendikalı oldukları için atıldılar” kararını aldırmayı başardı. Bu, işe geri dönmelerini sağlayacak önemli bir karardır. İşçiler bunu başarana kadar direnişlerini sürdüreceklerini açıkladılar.

Cargill işçileri, ODTÜ’lü öğrenciler, zaferin nasıl elde edileceğini bir kez daha gösterdiler. Gerçek zafer; sandıkta değil, sokakta direnerek elde ediliyor.

Bunlara da bakabilirsiniz

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …

Ser verip sır vermeyen yiğit: İSMAİL GÖKHAN EDGE

İsmail Gökhan Edge, Diyarbakır işkencehanelerinde sır vermedi, ser verdi. O, 1953 yılında Eskişehir’de doğdu. İzmir …