Çocuklara kıymayın efendiler!

Ayaz, Nüpelda, Vedat… Katledilen çocuklara hergün yenisi ekleniyor.

1 Ağustos günü, Hakkari-Şemdinli’de 14 yaşındaki Vedat Ekinci, askerlerin açtığı ateş sonucu öldü. Lise öğrencisi Vedat, yaz aylarında ailesine yardım etmek için hayvancılık yapıyordu. Hayvanları otlattığı bir sırada açılan ateş sonucu yaşamını yitirdi.

Resmi açıklamada, sınır bölgesinden girmeye çalışanlara “dur” ihtarı yapıldığı, buna uyulmadığı için ateş açıldığı söylendi. Tıpkı 2011 yılında Roboski’de (Uludere) çoğu çocuk 34 kişinin katledilmesinde olduğu gibi… Bu sefer farklı olarak, Vedat’ın seken mermilerle yaralandığı açıklandı; ve hastaneye kaldırılmasına rağmen kurtarılamadığı…

Fakat olay sırasında Vedat’ın yanında olan kuzeni Hacı Ekinci, verdiği ifade ile gerçeğin böyle olmadığını ortaya koydu. Hacı Ekinci, ateşin helikopterden değil, askerler tarafından açıldığını ve herhangi bir “dur” ihtarı yapılmadığını söyledi. Ayrıca Vedat Ekinci vurulduktan sonra kendisine ve yanında bulunan diğer amcaoğluna askerlerin işkence yaptığını belirtti. Daha önce kaçakçılık yaptıklarını, ancak yasaklandıktan sonra yapmadıklarını, geçimlerini hayvancılıkla sağladıklarını da ekledi.

Ölümünün ardından Vedat’ın babasının eski bir korucu olduğu ortaya çıktı. Fakat babasının bir zamanlar devlete çalışmış olması bile, Vedat’ın bu şekilde öldürülmesine mani olmamıştı…

* * *

Ceylan Önkol, Uğur Kaymaz, Roboski’de, Sur’da, Cizre’de katledilen yüzlerce çocuk… Ve son olarak Dersim’de katledilen Ayaz ve Nupelda…

“Buraya bakın!

Burada,

Bu kara mermerin altında,

Bir teneffüs daha yaşasaydı

Tabiattan tahtaya kalkacak

Çocuklar gömülüdür

Devlet dersinden öldürülmüştür!”

14 Temmuz günü Dersim-Ovacık’ta meydana gelen patlamada iki kardeş can verdi. Biri 8 yaşında, diğeri 4 yaşında olan Ayaz ve Nupelda Güloğlu kardeşler, Çakılyayla Mezrası’nda kaldıkları çadırın 10 metre ilerisinde oyun oynarken öldüler.

Valilik, hemen olayı PKK’nin üzerine attı. “Örgüt mensuplarınca araziye önceden döşenen el yapımı patlayıcının patlaması sonucu” öldüklerini açıkladı. Henüz bir araştırma yapılmadan, daha çocukların cenazeleri defnedilmeden böyle bir açıklama yaparak, tepkiyi PKK’nin üstüne çekmeye çalıştı.

Fakat bölge halkı bu yalana inanmadı. Çünkü çocukların öldürüldüğü yer, hem çıplak bir alandı, hem de devletin güvenlik güçlerinin kontrolü altındaydı. İnsansız Hava Araçları (İHA’lar) sürekli bölgenin üzerinde dolaşıyordu. Ayrıca çocukların aldıkları ölümcül yaralar, bir patlamayla değil, taranarak öldürüldüğünü gösteriyordu. Üstelik telefonların çekmediği bir yerde, devletin hemen haberdar olması ve 15 dakika içinde askeri helikopterin inmesi, kuşkuları iyice arttırdı.

Dersim halkı, çocukların İHA’lar tarafından vurulduğunu, sonradan da helikopterle çocukları hastaneye götürerek, devletin suçunu bastırmaya çalıştığını düşünüyor. Valiliğin hemen açıklama yapması, çocukların cenaze töreninin askerler tarafından kuşatılması, aileye hemen 7 bin TL vererek susturmaya çalışmaları vb. devlete olan tepkiyi bastırmaya çalıştıklarını gösteriyor.

Devlet, uzun süredir halkın yaylalara çıkmasına engel oluyordu. Bu da halkın öfkesine yolaçıyordu. Hayvanlarını otlatamıyorlar, kendi yaylalarına çıkamıyorlardı. Resmi gerekçe “güvenlik”ti! Gerçekte ise, halkın gerillaya yiyecek vermesini, yardım etmesini engellemekti. Halk bu gerçeği bildiği için devlete öfkesi daha da büyüyordu.

Bu tepkiler üzerine bazı yerlerde yayla yasağı kaldırıldı. Ama o bölgelerdeki kontroller daha sıkıya alınmıştı. O yüzden yaylaya çıkanlar sınırlı sayıdaydı. Onlar da yoksul insanlardı. Tıpkı ölen çocukların babası gibi geçimlerini çobanlıkla sağlayanlardı. Onların da çocuklarını katlederek, bölge halkını tümden yıldırmak ve bir daha yaylaya çıkamaz hale getirmek istediler. Suçu da PKK’nin üstüne atıp bir taşla birkaç kuş vurmaya kalktılar…

* * *

PKK’nin eylemlerinde ya da onun neden olduğu çocuk ölümleri yaşandı kuşkusuz. Bunları da kınamak gerektiği aşikar. Fakat devletin katlettiği çocukların haddi hesabı yok! Resmi açıklamalarla bu gerçeği örtmeye çalışıyorlar. Ama halk, özellikle Kürt halkı bu yalanlara inanmıyor. Çünkü gözlerinin önünde çocukları öldürülüyor. Önemli bir kısmı da, devletin döşediği mayınlar sonucu yaşamını yitirdi.

Türkiye’de 839 bini anti-personel kara mayını, 164 bin 797’si anti-tank mayını olmak üzere bir milyondan fazla mayın bulunuyor. Bölgedeki savaş artığı patlayıcı maddelerin sayısı ise bilinmiyor. Sadece Dersim’de resmi rakamlara göre 10 binin üzerinde mayın olduğu belirlenmiş. Mayın patlaması sonucu ölen ve yaralanan binlerce kişi var.

Kitle örgütleri, uzun süredir bu mayınların temizlenmesini istiyor. Ancak Türkiye, “Mayıs Yasağı Anlaşması”na (Ottava Sözleşmesi) taraf olduğu halde, bunun gereklerini yerine getirmiyor. Öyle ki, bu anlaşmaya göre, 2014 yılına kadar mevcut mayınların temizlenmesi gerekirken, Türkiye, bunu 2022’ye kadar uzattı.

Türkiye’de çocuklar dağlara-sokaklara çıkamaz hale getirildi. Kırsal kesimde hayvan otlatmak, çiçek toplamak bile riskli. Şehirlerde ise, çocuk kaçırma, taciz-tecavüz olayları öylesine arttı ki, aileler çocuklarını parklara bile çıkaramaz oldu. Çocuklar dört duvar arasında, televizyon-internet kuşatması altında, obezite başta olmak üzere birçok hastalıkla çocukluklarını yaşayamaz hale geldiler.

* * *

Ve çocuk ölümleri hiç bitmedi, bitmiyor… Kimisi iş cinayetlerinde, kimisi kar uğruna çalınan malzemelerden dolayı çöken binalarda, giderek daha öldürücü hale gelen doğa felaketlerinde, kimisi de patlayan mayınlarla, bombalarla ölmeye devam ediyor…

İHD’nin İnsan Hak İhlalleri Bilançosu’na göre, 8 çocuk zırhlı araç ya da sivil polis aracı çarpması sonucu; 24 çocuk resmi hata sonucu hayatını kaybetmişti. Mayın ve sahipsiz bomba patlaması sonucu ise, 6 çocuk yaşamını yitirdi.

Türkiye’de Çocuk İşçiliği ve İş Cinayetleri Raporu’nda ise, iş cinayetlerinde katledilen çocukların oranı ortaya seriliyor. Yasalara göre çalışması yasak olduğu halde -tarım işçisi, stajyer, çırak olarak çalışanlar da eklendiğinde- 2 milyondan fazla çocuk işçi bulunuyor. Ve bunlar iş cinayetlerinde, trafik kazalarında kamyon kasalarından savrularak ölüyorlar. 2013’ten 2018’in ilk 5 ayına kadar 29’u mülteci/göçmen olmak üzere 319 çocuğun iş cinayetinde yaşamını yitirdiği saptanmış durumda.

Nazım Hikmet, 1945’te ABD’nin Hiroşima’ya attığı atom bombasının ardından kaleme aldığı şiirinde “Çocuklara kıymayın efendiler / Bulutlar adam öldürmesin” diyordu. Ne yazık ki, “bulutlar” (bombalar) ve kapitalizmin kan ve can bedeli dönen çarkı, çocuklarımızı öldürmeye devam ediyor.

Emperyalist-kapitalist sistem varolduğu sürece, bu vahşi sömürüden ve zulümden çocuklar da payına düşeni alıyor. Çocuklarımızı yaşatmak için bile, bu sisteme karşı mücadele etmekten başka seçenek kalmıyor.

 

Bunlara da bakabilirsiniz

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …

Ser verip sır vermeyen yiğit: İSMAİL GÖKHAN EDGE

İsmail Gökhan Edge, Diyarbakır işkencehanelerinde sır vermedi, ser verdi. O, 1953 yılında Eskişehir’de doğdu. İzmir …