İzmir’de, İstanbul’da, Muğla’da binlerce dönüm orman yandı. Özellikle İzmir’de gerçek bir orman katliamı vardı. İzmir’in üç tarafında patlayan orman yangınları, günler boyunca söndürülemedi; en sonunda kendi kendine söndü.
Yangınların CHP’li belediyelerin olduğu kentlerde çıkması, yüzlerce yıllık ağaçların göz göre göre yokolması ve günler boyunca söndürülememesi, büyük tepkilere ve tartışmalara neden oldu. Orman Bakanlığı’nın beceriksizliği sorgulandı. Ortaya çıkan tablo, sadece ormanları değil, insan hayatını da hiçe sayan AKP’nin kar hırsının geldiği noktayı gözler önüne serdi.
En önemli sorun, orman yangınlarına uçakla değil, helikopterle müdahale edilmesiydi. Uçakla helikopter arasında, yangına müdahale anlamında son derece önemli teknik farklılıklar vardı çünkü. Uçaklar gece de uçabiliyor, yangın söndürme çalışmalarına devam edebiliyor; helikopter ise hava karardıktan sonra uçamıyor. Uçaklar bir defada 5 ton su boşaltıp 90 futbol sahası büyüklüğünde bir alana etki edebiliyor; helikopterler ise 1,5-2 ton su taşıyabiliyor ve etki alanı 5-10 futbol sahası büyüklüğünü geçmiyor. Bu nedenle dünyada genel olarak uçaklar yangın söndürmek, helikopterler ise soğutma işleminde kullanılıyor. Uçaklar yangınları çıktığı anda söndürebiliyor; helikopterlerin pervanesinin yarattığı rüzgar, özellikle çam ormanlarında yanan kozalakların çok uzaklara savrulmasına neden oluyor, yani helikopter kullanmak yangını büyütüyor.
Tartışmalar sırasında açığa çıktı ki, THK’nın (Türk Hava Kurumu) elinde yangın söndürme uçakları var; üstelik de geçtiğimiz yıllarda Yunanistan gibi komşu ülkelerde çıkan yangınlara müdahale etmesi de gündeme gelmiş.
Yani sorun Türkiye’de yangın söndürme uçağının olmaması değil, kullanılmaması. Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye, bir aydan daha uzun bir süre farklı kentlerde söndürülemeyen yangınlar üzerine bu durum soruldu. Her defasında birbiriyle çelişen, saçma sapan cevaplar verdi Pakdemirli. Kah “uçakların motorları arızalı, uçamıyor” dedi, kah “benim personelim bu uçaklarla uçmak istemiyor”, ya da “bu uçakların uçuş sertifikalarının doğru olduğuna inanmıyorum” dedi. En sonunda da flaş cümleyi kurdu: “Devletin bakanı bir şey söylediğinde inanmak gerekir.”
Oysa söylediklerinin herbirinin yalan olduğu, THK’nın açıklamaları ile tek tek çürütüldü. Uçakların sağlam olduğunun kanıtı ise, bakana cevap olarak uçma şovu yapmalarıydı.
Yani uçakların kullanılmamasının nedeni, uçakların bozuk ve yetersiz olması değil; siyasi karardı.
Helikopter şirketine yangın mesaisi garantisi
Orman Bakanlığı, 1986 yılından bugüne THK ile sözleşme imzalıyor ve yangınlarda THK uçaklarını kullanıyordu. Son yıllarda THK’nın yanısıra, özel şirketlere ait helikopterlerin kullanımına ilişkin anlaşmaları da imzalamaya başladı. 2019 yılına gelindiğinde ise, bakanlık THK ile olan sözleşmesini yenilemedi ve sadece özel şirketle yangın söndürme anlaşması yaptı.
Orman Bakanlığı 29 Nisan 2019 tarihinde, Bordo Grup bünyesindeki Bordo Mimarlık İnş ve yine aynı gruba bağlı EAB Uluslararası Havacılık San ve Tic. Ltd Şti ile, 18 adet helikopter kiralama anlaşması imzaladı. Yapılan ihale ve imzalanan sözleşme şeffaf olmadığı için, anlaşmanın detayları bilinmiyor. Ancak şu bilgiler açığa çıkmış durumda. Anlaşmaya göre, tıpkı otoyol geçiş garantisi, şehir hastanesinde hasta garantisi gibi, “helikopter uçuş garantisi” verilmiş. Helikopterlerin görev yaptığı her saat için para veriliyor. Yani yangınların uzaması, helikopterlerin sahibi olan özel şirketlerin daha fazla para kazanması anlamına geliyor. Böylesine karlı bir anlaşma varken, sözkonusu şirket yangını söndürmek için neden uğraşsın ki?
Ormanlar yandığı zaman helikopter şirketi para kazanıyor, helikopter şirketine ihale açan bakanlık para kazanıyor, bakanlığın kazandığı paradan payını alanlar para kazanıyor… Yanan ormanlardan açılan araziler inşaat şirketlerine ya da maden şirketlerine veriliyor, onlar para kazanıyor…
Bu arada ciğerlerimiz yanıyor, ekosistemimiz bozuluyor, ağaçlarımız, hayvanlarımız, insanlarımız ölüyor.
Bugün yaşam hakkımızı savunmak; doğayı, ağacı, hayvanı, ekosistemi de savunmaktan geçiyor. Tahrip edilen her orman, maden sahalarıyla, beton yığınlarıyla bizim yaşantımızı doğrudan tehdit ediyor. AKP’ye karşı mücadele, onun bütün rant kaynaklarına karşı mücadeleyle de birleşmelidir.