Şili’de metro zammına yapılan protesto eylemleri ülke geneline yayıldı. Eylemlerde yoğun devlet saldırısı yaşanmasına ve 19 kişinin hayatını kaybetmesine rağmen, kitlelerin kararlılığı sürüyor.
Metro zammı sokağa döktü
Başkent Santiago’da 6 Ekim günü metro biletlerinin fiyatlarına zam yapıldı. Enerji fiyatlarının artmasını ve peso’nun değer kaybetmesini gerekçe yapan hükümet, metro biletlerini 800 peso’dan (1,13 dolar) 830 peso’ya (1,17 dolar) çıkarttı. 6 milyon nüfuslu Santiago’da, metro günde yaklaşık 3 milyon yolcu taşıyor. Bu rakam, başkent nüfusunun çok önemli bir kısmının zamdan etkilendiğini gösteriyor.
Yapılan zamma ilk tepki 11 Ekim günü öğrencilerden geldi. Lise ve üniversite öğrencileri, turnikelerden atlama eylemi gerçekleştirdi. Turnike atlama eylemleri hızla bütün kente yayıldı ve turnikeleri tamamen tahrip etmeye dönüştü. 136 metro istasyonunun tamamında kapılar ve turnikeler kırıldı. Bu arada Santiago’da bulunan Banco Chile binası ve ENEL enerji şirketi binası da ateşe verildi.
Polis müdahalesi eylemleri daha da büyüttü. Olay artık metro biletlerini aştı, kitleler sokaklara döküldü, yolları trafiğe kapattı. Eylemler bütün ülkeye yayıldı, protestolar yağma ve yakma eylemleriyle büyüdü.
Öyle ki bazı bölgelerde okullar tatil edildi, Santiago Havalimanı’nda yüze yakın uçuş iptal edildi.
Polis şiddeti her arttıkça, protestoların kararlılığı da arttı. Eylemleri önlemek için başkentte OHAL ilan edildi, 11 kentte de ordunun eylemlere müdahalesini kapsayacak şekilde sokağa çıkma yasağı uygulandı. Böylece diktatör Augusto Pinochet’in 1990’da devrilmesinden bu yana, ilk kez (doğal afet harici) “acil durum” ilan edilerek güvenlik orduya devredilmiş oldu. Ayrıca, metro eylemi yapanlara karşı “Devlet Güvenlik Kanunu”nun işleme konulduğu açıklandı. 1958’de, ülkedeki toplumsal eylemleri bastırmak amacıyla çıkartılan bu kanun, hızlı karar alan mahkemelerde daha ağır cezalar verilmesini sağlıyor.
Bu baskılara ve artan polis şiddetine karşın, eylemler devam etti. İki haftayı aşan eylemlerde 19 kişi hayatını kaybetti, 500’den fazla kişi yaralandı, 2 bine yakın eylemci de gözaltına alındı.
Kapitalizme patlayan öfke
Şili, Latin Amerika ülkeleri arasında en gelişmiş olanı olarak kabul ediliyor. Kişi başına düşen milli gelirin yüksek olması gibi bazı unsurlar öyle bir görüntü oluşturuyor; gerçekte ise, ekonomik eşitsizlik çok büyük, enflasyon çok yüksek, sağlık ve temel ihtiyaçların giderleri sürekli artarak yoksul halkın üzerindeki baskıyı büyütüyor.
Kıtadaki en pahalı toplu ulaşım ücretleri Şili’de. Ücretler düşük, geçinmek zor. Pek çok insan geçimini sağlayacak bir ücret kazanamıyor. Bu durumda eylemlerde yağmacılık da ortaya çıkıyor. Yağmacılık, daha çok marketlerde, temel ihtiyaç maddelerinde görülüyor.
Şili’de halkçı Allende dönemi bir kenara bırakılırsa, genel olarak sağcı-Amerikancı yönetimler başa geldi. 2010-2014 yılları arasında devlet başkanı olan Sebastian Pinera, 2018’de yeniden seçildi. Venezüella’daki darbe girişimine karşı Amerikancı Guaido’yu destekleyen açıklamalar yapması, Pinera’nın nerede durduğunu gösteriyor.
* * *
Eylemlerde öfke güçlü olmakla birlikte, kendiliğinden bir hareketin eksikliklerini içinde barındırıyor. Eylem sözcüleri, önderlik eden bir parti-sendika yok. Maddeleştirilmiş talepler yok.
Eylemleri durduramayan Devlet Başkanı Pinera, 10 maddelik yardım paketi açıklayarak halktan özür diledi. Pakette emeklilik ve engelli maaşlarında artış, sağlık hizmetlerinde iyileştirme, asgari ücretten daha düşük ücreti engelleme, elektrik zammının iptali gibi maddeler var. Ancak kitleler bu paketin bir kandırmaca olduğunu, sokağın gücünden korkan devletin bir sus payı olarak paketi gündeme getirdiği farkediyor. Ve bu kandırmacaya kapılmadan, eylemleri sürdürüyorlar.
Onların bu kararlılıkları sendikaları da harekete geçirdi. Ülkede birçok işçi sendikasını temsil eden Üniter İşçi Merkezi (CUT), genel grev çağrısı yaptı. Kitle örgütleri de bu grev kararını desteklediklerini duyurdu.