Lübnan’da ekonomik kriz nedeniyle aylarca süren eylemler, koronavirüs salgınının başlamasının ardından kesintiye uğramıştı. Fakat 21 Nisan günü, salgınla birlikte temel ihtiyaçların fiyatlarının daha da artmasına tepki gösteren kitleler sokakları doldurdu.
Lübnan’da geçtiğimiz Ekim ayından itibaren aylar süren sokak eylemleriyle ekonomik kriz protesto edilmişti. Bu eylemler, kitlede bir bilinç dönüşümü de gerçekleştirmişti. Lübnan gibi, kuruluşu dini-mezhepsel bölünmeler üzerine oturtulmuş olan bir ülkede, eylemciler her türden etnik-dini-mezhepsel ayrımı reddeden sloganlar haykırmaya başlamışlardı. “Müslüman da Hristiyan da açlıkta-yoksullukta ortaklaşıyor” sloganını eylemlerinde, duvar yazılarında, taleplerinde yükselten Lübnanlılar, başbakanın istifa etmesi ve hükümetin devrilmesi gibi önemli kazanımlar da elde etmişlerdi.
Salgın başladıktan sonra, bu eylemler tüm dünyadaki kitle eylemleri gibi bir anda kesildi. Ancak salgın koşulları, ekonomik krizi büyüten bir rol oynadı. Egemen sınıflar, salgın sırasında kendi ekonomik çıkarlarını gerçekleştirmek ve salgının faturasını da kitlelere yıkmak için devletin bütün olanaklarını kullandılar. Bu durum, kitlelerin yaşam koşullarını daha da ağırlaştıran, yoksulluğu büyüten bir rol oynadı.
Bu durumda, Lübnan halkı bir kere daha sokaklara indi. 21 Nisan günü yüzlerce protestocu, ekonomik krizi protesto etmek için eylem gerçekleştirdi. Büyük şehirlerdeki karantina nedeniyle boşalan sokaklarda, ekonomik kriz, zamlar, artan işsizlik, yolsuzluk ve kamu hizmetlerinin yetersizliği protesto edildi. Eylemciler “Koronavirüs her şeyi öldürdü ama siyasetçilerimizin yolsuzluk yapmasına engel olamadı, ekonomik ve sosyal koşulları daha da kötüleştirdi; bu nedenle bizi de durduramayacak” dedi.
Protesto gösterilerine polisin saldırısı üzerine eylemin biçimi de değişti. Gaz bombaları ve coplarla saldıran polise, halk da eline geçirdiği her şeyle direnişe geçti. Ve önümüzdeki dönemde gösterilerin çatışmalı geçeceğinin de bir göstergesi oldu.