“Bize türkülerimizi söyletmiyorlar Robeson
kartal kanatlı kanaryam
inci dişli zenci kardeşim
türkülerimizi söyletmiyorlar bize.
Korkuyorlar Robeson
şafaktan korkuyorlar,
görmekten, duymaktan, dokunmaktan korkuyorlar
yağmurda çırçıplak yıkanır gibi ağlamaktan,
sımsıkı bir ayvayı dişler gibi gülmekten korkuyorlar.
Sevmekten korkuyorlar, bizim Ferhad gibi sevmekten
(Sizin de bir Ferhad’ınız vardır elbet Robeson, adı ne)
tohumdan ve topraktan korkuyorlar,
akan sudan ve hatırlamaktan korkuyorlar.
ne iskonto, ne komisyon, ne vade isteyen bir dost eli
sıcak bir kuş gibi gelip konmamış ki avuçlarının içine
ümitten korkuyorlar Robeson,
ümitten korkuyorlar, ümitten
korkuyorlar kartal kanatlı kanaryam
türkülerimizden korkuyorlar Robeson.”
Nazım Hikmet
Helin Bölek 3 Nisan 2020 tarihinde açlığın 288. gününde yaşamını yitirdi.
24 Nisan’da Mustafa Koçak, adil yargılanma talebiyle başlattığı ölüm orucunun 297. gününde cezaevinde yaşamını yitirdi.
İbrahim Gökçek, ölüm orucunun 323. gününde, verilen sözler üzerine eylemini sonlandırmıştı. 323 günlük açlığın tahrip ettiği bedeni, sadece iki gün dayanabildi hastane koşullarında. Ve o da uğurlandı Helin ve Mustafa’nın yanına; sonsuzluğa…
Bu topraklarda, türkü söyleme hakkı için, adil yargılama hakkı için insanlar bedenlerini ölüme yatırıyorlar artık.
İbrahim Gökçek, daha birkaç gün öncesinde “Bas gitarımı aldılar, kendimi ifade için bedenimi enstrüman yaptım” diyordu. Grup Yorum’un eyleminin talepleri çok açık: Üç yıldır devam eden konser yasaklarının son bulması, grup üyelerine yönelik davaların düşürülmesi, İçişleri Bakanlığı’nın haklarında çıkardığı yakalama kararlarının kaldırılması ve İdil Kültür Merkezi’ne yönelik baskınların son bulması! Sadece bir itirafçı ifadesi ile ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılan Mustafa Koçak’ın talebi ise, yeniden-adil yargılama hakkıydı. Ve bu kadar haklı, bu kadar insani talepler için, üç can düştü toprağa…
Sadece yaşarken değil, ölümlerinin ardından da bitmedi saldırılar. Helin’in cenazesinde, polis cenaze aracının şoförünü ve konvoydan 3 kişiyi gözaltına aldı; Okmeydanı’nda yapılacak olan töreni engelledi ve cenazeyi Feriköy Mezarlığı’na kaçırdı. Bütün engellemelere rağmen töreni gerçekleştirmek isteyen kitleye polis tazyikli su ve gaz bombalarıyla saldırdı.
İbrahim’in cenazesi de benzer bir saldırıya maruz kaldı. Gazi Cemevi’nde yapılacak olan cenaze töreni öncesinde, polis Cemevi’nin morg kapısını kırarak İbrahim Gökçek’in cenazesini kaçırarak Kayseri’ye gönderdi. Cemevi’nin içine gaz bombası attı, tören için bölgede toplanan kitlenin üzerine gaz sıktı ve çok sayıda kişiyi gözaltına aldı.
Devletin böylesine saldıracağı; türkü söylemesine izin vermediği Grup Yorum’un cenazesine de izin vermeyeceği belliydi. Üstelik salgın koşullarında insanlar toplu biraraya gelişlerden, kalabalık içine girmekten çekiniyorlardı. Buna rağmen Helin’in cenazesine de, İbrahim’in cenazesine de çok yoğun bir katılım oldu.
Onları kaybettik, ancak ölüm oruçları sürüyor. Kurumları sayısız saldırıya maruz kalan ve kendileri haksız biçimde tutuklanan Halkın Hukuk Bürosu avukatları Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal, adil yargılama talebi ile ölüm orucuna devam ediyorlar. Keza Didem Akman ve Özgür Karakaya’nın adalet talebiyle başlattığı ölüm orucu sürüyor.
Ölümlerin durdurulması, “Grup Yorum’a ve devrimci tutsaklara özgürlük” talebiyle mücadeleyi yükseltmek hayati önem taşıyor.