ABD’de George Floyd isimli siyahın polis tarafından katledilmesinin ardından başlayan büyük kitle gösterileri, yeni bir aşamaya evrildi. Seattle kentindeki protestocular, polisle yaklaşık bir hafta süren çatışmaların, polisin biber gazlı-coplu saldırılarının ardından, polisi püskürtmeyi başardılar. Ve 9 Haziran günü, belediye binasını da işgal ettikleri kentin merkezinde “Capitol Hill Özerk Bölgesi” ilan ettiler.
2011 yılında ABD’de ve dünyanın pek çok bölgesinde meydan işgalleri gerçekleştirilmişti. Bugün Seattle’da bu işgal eylemi bir adım daha ileriye götürüldü, şehrin merkezindeki geniş bir alan işgal edildi. Üstelik buradaki işgal eylemi, salt niceliksel bir büyümeyi değil, niteliksel bir farklılaşmayı ifade ediyor: Burada eylemciler, merkezi yönetimi tanımadıklarını, kendi yönetimlerini kurduklarını ilan ediyorlar. Bu durum, sınıf mücadelesinin seyri açısından son derece önemli bir deneyimdir.
İlk çatırtı ABD’den geldi
ABD emperyalizmi, koronavirüs günlerinde önemli düzeyde çöküntü görüntüsü verdi. Derin bir ekonomik kriz, ABD’deki çarpık sağlık sistemi ile birleşmiş, ABD bir salgınla başedemez bir tablo oluşturmuştu. Son yüz yıla damgasını vurmuş olan emperyalist ABD için bir çöküş tablosuydu bu. Ve bu tablonun en çarpıcı unsuru, parklara gömülen cenazeler, sağlık sisteminden yararlanamadığı için hastane kapılarında ölen insanlarla oluşmuştu.
Açlığın salgın karşısındaki çaresizlikle birleştiği noktada, bir siyahın polis tarafından açıkça katledilmesi, yangının fitilini ateşledi. ABD’nin hemen her kentinde günler boyunca protesto eylemleri yapıldı. Eylemler öylesine büyüdü ki, eylemciler Beyaz Saray’a girmeye çalıştılar. ABD tarihinde bir ilkti bu.
Irkçılık karşıtı protestolar ABD’den Avrupa ülkelerine yayılırken, kapitalist dünyanın çatırtıları duyulmaya başladı. Salgın günlerinde kontrolü kaybeden Avrupalı emperyalist devletler, bu çok güçlü kitle eylemleri karşısında çaresiz kaldı. Ve ABD’nin Seattle kentindeki işgal, emperyalist dünyanın böğrüne saplanan bir hançer oldu.
ABD, adında da belirtildiği gibi, “eyaletler”in değil, “devletler”in birleşmesinden oluşmuş bir “Birleşik Devlet” olarak kurulmuştu. 1861 yılında, Washington’daki merkezi yönetimle çelişkiye düşen 11 Güney Devleti, bağımsızlıklarını ilan ettiler. “Demokratik” olarak biraraya gelmiş bu eyaletlerin ayrılma kararı, merkezi yönetimde hiç de “demokratik” biçimde karşılanmadı. Nisan 1861’de, Kuzey eyaletleri ile Güney’in savaşı başladı ve Güney’in yenilgisiyle birlikte, ABD’den bir karış toprak parçasının bile ayrılmasına izin verilmeyeceği kanıtlanmış oldu.
Bugün Seattle’deki eylemin, herhangi bir işgal eylemini aşan niteliği, ABD emperyalizmi açısından böylesine büyük bir tarihsel öneme sahiptir.
Bu nedenle bağımsızlık ilanı, egemenlerin son derece sert tepkileriyle birlikte geldi. Trump protestoculara “terörist” dedi ve bölgeye ordu yollamakla tehdit etti. Trump, “radikal solcu” olarak tanımladığı Seattle belediye başkanına dönük olarak da “şehrinizi geri alın, yoksa ben almasını bilirim” tehdidini savurdu.
“Bu alan artık Seattle halkınındır”
9 Haziran günü bölgeyi ele geçiren protestocuların ilk yaptığı, girişe “Şimdi ABD’yi terkediyorsunuz”, ve meydana “Bu alan artık Seattle halkının malıdır” yazılı pankartlar asmak oldu. Sonrasında, bizim 2013’te Gezi Ayaklanması sırasında yaşadıklarımıza benzer bir günlük yaşam başlatıldı.
Komün yaşamı kurulan alanda bedava yiyecek ve içecek dağıtılıyor, konserler düzenleniyor, belgesel gösterimleri yapılıyor ve toplantılarda tartışılarak kararlar alınıyor. Doğaya saygı da unutulmuyor, ağaç dikiliyor.
Protestocular 3 temel taleplerini duvarlara yazmış durumdalar: Polis teşkilatına kaynak aktarımı durdurulsun, kaynaklar toplum sağlığına aktarılsın, protestoculara karşı bütün suçlamalar geri çekilsin!
Sadece kendi yaşamlarını düzene sokmakla kalmıyor eylemciler. “Polissiz bölge”de düzenlenen forumlarda konuşmalar yapıyor, ırkçılığa karşı tepkilerini de ifade ediyorlar.
Alanın içinde kalan polis karakolu zaten boşaltılmıştı. Eylemcilerin polis merkezini ateşe vereceğini gören polis müdürleri, karakolu da kapatarak geri çekilmişlerdi. Şimdi eylemciler, bu merkezin bir halk merkezine çevrilmesini ve “güvenlik” dışında bir amaçla kullanılmasını istiyorlar.
Devletin tehditleri karşısında, eylemciler kendi barikatlarını kurmuş durumda. Ve bu barikatların başında silahlı nöbet tutuyorlar. Polisin olmadığı yerde, kitleler kendi güvenliklerini kendileri sağlıyor.
* * *
Seattle, ABD’nin kuzeybatısındaki en uç noktada bulunan, Washington eyaletinde bulanan bir şehir. Amerika kıtasının işgali sırasında Kızılderililerden gaspedilen diğer kentler gibi, burada da bir Kızılderili şefinin ismi kullanılmış: “Beyazlar” gelmeden önce bölgede yaşayan Duwamish ve Suquamish kabilelerinin lideri Şef Seattle’ın ismi.
Kızılderilileri kovdular ama bölgede Kızılderililerin direniş ruhunu yokedemediler. Her dönem muhalif hareketlerin önemli bir odağı oldu Seattle kenti. 1960’larda savaş karşıtı hareketin merkeziydi. 1999’da Dünya Ticaret Örgütü’nün toplantısı, 100 bin kişinin katıldığı büyük eylemlerle protesto edilmişti.
Şimdi de Seattle halkı, kendi kendini yönetmeyi öğreniyor. Bir taraftan da tüm dünyaya umut ve direnç aşılıyor.