Karadeniz’deki HES’ler bir kere daha felakete sebep oldu. Bu defa Giresun’un köyleri, Dereli ilçe merkezi yerle bir edildi. Köylülerden birisi “Adeta Pompei gibiydi” diyor, dağdan gelen ve sele benzemeyen kütleyi tanımlarken. Herhangi bir sel akıntısı değil, adeta dağ aşağıya inmişti. İlk rakamlara göre 5 kişinin ölmesine, 10 kişinin kaybolmasına neden olan o dev kütle, onlarca evi ve işyerini yıkmış, yüzlercesinde hasar bırakmıştı. Asfaltın üzerinde, araçları içine gömen 2 metre yüksekliğinde bir yığın bırakmıştı bu dev çamur ve moloz kitlesi. Ve geride dağ gibi bir acı kalmıştı, en yakınlarını kaybeden, telafi edemeyeceği düzeyde maddi zarara uğrayan insanların yüreklerinde…
Yine suçlu hemen ilan edildi: Selin sebebi “aşırı yağışlar”, felaketin sebebi ise, “dere yatağına yerleşen insanlar”dı! O dere yataklarındaki evlerin inşaatı sırasında ruhsat veren, ruhsatsız inşaatlara “imar barışı” sağlayan devletin hiçbir sorumluluğu yoktu zaten… Keza Karadeniz’in dört bir yanına yüzlerce HES inşa eden tekellerin, bu HES’lere izin veren devletin hiçbir sorumluluğu da yok…
Gerçekte ise, Karadeniz’de her zaman çok yağış olur, her zaman sel gelir; onu bu kadar büyük bir felakete çeviren ise, yoğun yağış sırasında HES’lerin taşmasıdır. Bu felaketin tek sebebi de, Dereli’de Aksu Deresi üzerinde kurulu olan HES’in taşması, Espiye’de Gelevera Deresi üzerinde kurulu HES’in yıkılması oldu.
Karadeniz’de, son on yılda 250’ye yakın HES inşa edildi. Bu HES’ler doğanın dengesini bozdu. Dereleri kuruttu, yağmur dengesini bozdu, doğal çeşitliliği tahrip etti, insanların geçim kaynaklarını yerle bir etti. Ve doğayı güçlendirmesi-yenilemesi gereken her yağış yeni bir felakete dönüştü. Şimdi devlet yetkilileri, yine ortalıkta timsah gözyaşları döküp yardım vaatleri saçıyorlar ortalığa.
Karadeniz’deki felaketleri durduracak olan tek unsur, HES’lere, ranta dayalı inşaat projelerine, doğayı yokeden yol yapımlarına son vermek için mücadeleyi yükseltmektir.