2014 yılında yaşanan Kobane eylemlerini bahane ederek, 25 Eylül günü sabah saatlerinde HDP’ye dönük bir operasyon başlatıldı. 7 ilde 82 kişi hakkında gözaltı kararı olduğu duyuruldu. Operasyonda, aralarında HDP’li Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen, eski HDP milletvekilleri Ayla Akat Ata, Altan Tan, Nazmi Gür, Beyza Üstün, Emine Ayna, Sırrı Süreyya Önder, MYK üyesi Alp Altınörs’ün de olduğu 20 kişi gözaltına alındı. Halen milletvekili olan bazı HDP’liler için de dokunulmazlıkların kaldırılması için işlem yapılacağı duyuruldu.
Operasyon, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman tarafından yürütülüyor. Kocaman, geçtiğimiz günlerde düğünü yapıldıktan sonra Saray’a giderek AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ziyaret etmesiyle gündeme gelmişti.
7 günlük gözaltı sürecinin ardından, 1 Ekim günü HDP’liler mahkemeye çıkartıldı. Altan Tan, Sırrı Süreyya Önder ve Gülfer Akkaya adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. 17 HDP’li ise tutuklandı. Ayrıca, Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen’in yerine, Kars Valisi kayyum olarak atandı.
Kürt halkının seçtiği, görevlendirdiği belediye başkanları, milletvekilleri, parti yöneticileri bir kere daha AKP’nin hedefinde. Seçimle alamadığı belediyeleri kayyum atayarak, parlamentoda elde edemediği çoğunluğu milletvekillerini tutuklatarak sağlamaya çalışıyor AKP.
HDP operasyonu ile aynı anda, TÖP dönem sözcüsü Perihan Koca, yazar Temel Demirer, gazeteci Zeyno Kuray ve Hakan Gülseven’in de, “sosyal medya üzerinden darbeye teşebbüs” gibi bir suçlama ile gözaltına alındıkları öğrenildi. “İsimsizler Hareketi” adıyla yapılan internet paylaşımlarının bu gözaltılara gerekçe yapıldığı ortaya çıktı.
Kobane direnişinin intikamı
“6-7 Ekim Olayları” denilerek bugün devletin operasyon sebebi haline getirdiği eylemler, 2014 yılında IŞİD’in başlattığı saldırı üzerinden yaşanmıştı. ABD tarafından kurulan IŞİD, Ortadoğu’da kimi kesimlerle işbirliği yaparak güçlenmişti. İlk saldırı alanı olan Musul’da, Musul valisi IŞİD’in önünü açmış, işgalin engelsiz biçimde tamamlanmasını sağlamıştı mesela.
IŞİD Şengal’e doğru ilerlemeye başladığında, o güne kadar görmediği bir direnişle karşılaştı. YPG’nin savunduğu Şengal’de istediği başarıyı sağlayamadı. Bunun üzerine YPG ile doğrudan bir savaşa girişmek için Kobane’ye ilerledi.
Bu süreç, en çok Erdoğan’ın “Kobane düştü düşecek” sözleriyle akıllarda kaldı. IŞİD’in Kobane’ye saldırıları yoğunlaştıkça, Erdoğan’ın açıklamaları da artıyordu. Bu arada PYD lideri Salih Müslim de bir kaç defa Ankara’da görüşmeler yaptı, yardım istedi. Ancak Türkiye’den istediği yardımı alamadı.
Dünya halklarının Kobane’ye destek eylemleri ise, giderek büyüdü. IŞİD’e karşı Kobane’deki direniş, halkların büyük desteği ile karşılanmıştı. HDP MYK’sı, 6 Ekim günü yaptığı toplantının ardından kitleyi sokağa çağırdı. 6-7 Ekim günlerinde pek çok kentte protesto eylemleri gerçekleştirildi. Kürt halkının başlattığı protesto gösterilerine karşılık, HÜDA-PAR ve faşistler sokaklara sürüldü, çatışmalar çıktı; polisin de müdahalesiyle büyüdü. İHD’nin rakamlarına göre, 7-12 Ekim tarihleri arasında ülke genelinde 46 kişi öldü, yüzlerce kişi yaralandı, 323 kişi tutuklandı.
Ve bu süreçte, AKP hükümetinin sınır kapılarını açmasıyla, Irak Kürdistan Bölgesi’nden Peşmerge güçleri, Türkiye üzerinden Kobane’ye geçtiler.
Operasyon neden şimdi
Bugün yapılan operasyonun bir yanında, Kobane’nin direnmiş, IŞİD’i yenilgiye uğratmış olmasının etkisi vardır. AKP yönetimi, bugün hala Suriye savaşında istediklerini elde edemiyor, işgal bölgelerini genişletemiyor, Rusya’nın koyduğu sınırları aşamıyor. Üstelik İdlib gibi elinde tuttuğu bölgeleri bile kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyor. Ve Suriye’de üstüste yaşadığı başarısızlıkların faturasını, Kürt hareketine çıkartmaya çalışıyor.
AKP’nin başarısızlıkları Suriye ile de sınırlı değil. Libya’da Rusya’yı karşısına alma pahasına Trablus hükümetine verdiği destek boşa çıktı. Trablus hükümeti, Erdoğan’la olan ilişkilerine mesafe koymaya başladı.
Bu tabloya bir de Doğu Akdeniz’deki başarısızlıklar eklendi. Önce gerilimi iyice tırmandıran AKP, Avrupa ülkelerinin bir taraftan, ABD’nin diğer taraftan yüklenmesi ile, Oruç Reis gemisini kıyıya çekmek, “görüşmeye hazırız” demek zorunda kaldı.
Tüm bu dış politika başarısızlıkları, ülke içinde giderek derinleşen ekonomik ve siyasi krizle daha da büyüdü. İşçi ve emekçiler açısından yaşam fazlasıyla zorlaşmış durumda. İşsizlik ve açlık yaygınlaşıyor. Üstelik bu durum bir de salgının getirdiği can korkusuyla birleşiyor. Geçinemeyen, işsiz kalan kitlelerin öfkesi hükümete yöneldikçe, AKP’nin desteği de düşüyor.
İçeride ve dışarıda yaşanan ekonomik ve siyasi sorunlar nedeniyle, kitleler artık tepkilerini daha açıktan, daha yüksek sesle ortaya koymaya başladılar. Bu koşullarda HDP’ye yapılan operasyon, bir taraftan kitlelerin dikkatini dağıtıp gündemini değiştirmeyi hedeflerken, diğer taraftan muhalif kesimleri bastırma niyetinin göstergesidir. İşsizlik ve açlık girdabında bunalmakta olan kitlelerin sokağa çıkmasının, sorunlarını eylemli biçimde ifade etmesinin ve hak arama mücadelesinin önünü kesme çabasıdır. Kürt halkının iradesini gaspetme saldırısıdır. Ve bir başlangıçtır. Muhalif hareketlere, devrimci çıkışlara karşı bundan sonra çok daha saldırgan, çok daha baskıcı yöntemler uygulanacağının habercisidir.
* * *
Ancak artık miadını doldurmakta olan, kendi içinde bile bir yönetme kriziyle, iç çekişmelerle sarsılmakta olan AKP’nin bu saldırıları, ömrünü uzatmaya yetmez. İşçi ve emekçilerin yükselen sınıf mücadelesi de, Kürt halkının özgürlük mücadelesi de bu saldırılarla durdurulamaz.