Heybeliada Sanatoryumu DİYANET’E PEŞKEŞ ÇEKİLDİ

Türkiye’nin ilk pandemi hastanesi olarak bilinen ve yıllarca tüberkülozla savaşta kullanılan Heybeliada Sanatoryumu’nun Diyanet İşleri Bakanlığı’na verildiği ortaya çıktı.

1924 yılında kurulan ve 80 yıl hizmet veren sanatoryum, 2005 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından kapatılmıştı. 100 doktor, 250 personel ve 660 yatağı bulunan hastanenin akıbeti, o tarihten bu yana bilinmiyordu. CHP’li Umut Oran’ın başvurusuyla anlaşıldı ki, bu hastane 200 dönümlük arazisiyle birlikte “İslami Eğitim Merkezi” kurulması amacıyla Diyanet’e devredilmiş!

Koronavirüs salgını ile birlikte pandemi hastanelerinin önemi artmışken ve hastane sıkıntısı yaşanırken, Heybeliada’daki sanatoryumun Diyanet’e verilmesi büyük tepki çekti. Hatırlanacaktır; koronavirüs salgınının başladığı ilk aylarda, Yeşilköy Havalimanı’nın pistleri kırılarak pandemi hastanesinin inşasına başlanmıştı. Varolan hastaneleri kapatan, sanatoryumu Diyanet’e devreden AKP’nin, gerçekte salgınla mücadele etmek gibi bir sorunu olmadığı bir kez daha görüldü.

TTB, TMMOB, SES gibi meslek örgütleri ve sendikalar bu durumu protesto ettiler. Bu örgütlerin İstanbul şubeleri Heybeliada’da ortak basın açıklaması yapmak isteyince, polis engeliyle karşılaştılar. Açıklamanın sanatoryumun önünde yapılmasına izin verilmedi. Çevre örgütlerinin ve Adalar Belediye Başkanı’nın da destek verdiği basın açıklaması, ancak iskele önünde gerçekleşebildi. Açıklamada, sanatoryumun bir sağlık kuruluşu olarak yeniden açılması istendi. Bir “sağlık kompleksi” içinde “Tıp tarihi ve tüberküloz müzesi” kurularak tarihsel ve kültürel kimliğinin yaşatılması gerektiği belirtildi.

Sadece kitle örgütleri değil, halkın da büyük tepkisini çekmesi üzerine, Diyanet İşleri’nden bir açıklama geldi. Heybeliada’da bir pandemi hastanesinin planlaması halinde araziyi Sağlık Bakanı’na yeniden devredeceklerini duyurdular. Elbette hükümetin böyle bir “planlama” yapmayacağını biliyorlardı, sadece tepkileri yatıştırmak için açıklama yapmışlardı.

Heybeliada Sanatoryumu kendi dalında bir okul niteliği taşıyor. “Sanatoryum bir sağlık kuruluşudur, sağlık ise en temel insani haktır” diyen sağlık kurumları, bu sanatoryumun mutlaka korunması gerektiğini söylüyorlar. Ne var ki, halkın yaşadığı her felaketi bir fırsata çevirmede ustalaşan hükümet, pandemiyi de bir fırsat olarak görüp sağlık hakkı başta olmak üzere temel hak ve özgürlükleri tırpanlamaya devam ediyor.

Fakat “herkese eşit, parasız sağlık” talebinden vazgeçmemeliyiz. Bu talep ilk olarak 1848 Ayaklanmaları’nda ifade edildi ve sosyalistlerin programlarında yer aldı. Ardından 1871 Mart’ında Paris Komünü kurulduğunda yaşama geçirilmeye çalışıldı. Ancak 1917 Ekim Devrimi ile birlikte ilk kez bir ülkede gerçekleşmiş oldu. Günümüzde hala Küba’da parasız sağlık hizmeti sunuluyor.

Kısacası “herkese eşit ve parasız sağlık” talebi, en temel insani bir talep olduğu kadar, demokratik ve politik bir taleptir. Koronavirüs salgını ile birlikte yaşamın da ölümün de sınıfsal olduğu çok net biçimde görülmekte, daha geniş kesimler tarafından itiraf edilmektedir. En çok işçi ve emekçilerin öldüğü salgın koşullarında “herkese eşit, parasız sağlık” talebi, hayati bir talep olarak daha güçlü bir şekilde yükseltilmelidir.

Bunlara da bakabilirsiniz

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …

Ser verip sır vermeyen yiğit: İSMAİL GÖKHAN EDGE

İsmail Gökhan Edge, Diyarbakır işkencehanelerinde sır vermedi, ser verdi. O, 1953 yılında Eskişehir’de doğdu. İzmir …