Madenci yürüyüşüne saldırı

Tazminatlarını alamadıkları için Ankara’ya yürüyüş başlatma kararı alan maden işçileri, Manisa’da polisin, Karaman’da ise jandarmanın engellemesine-saldırısına maruz kaldılar. İzmir depremiyle eylemlerine ara verip, depremzedelerin yardımına koştular. Kurtarma ekibi oluşturup çöken binalardan insanları kurtardılar.

İzmir’deki kurtarma çalışmaları sona erince, direnişlerine kaldıkları yerden devam etmek istediler. Fakat bir kez daha polisin engellemesiyle karşılaştılar. Bu kez valiliğin kararıyla eylemlerine saldırılmıştı. Bu durum karşısında direnişteki bir madencinin “patronların milletvekillerini görmüştük ama, patronun valisini ilk kez görüyoruz” sözü çarpıcıydı. Keza yollarını kesen komutanlara dönerek konuşan sendika temsilcisinin, “gücünüz patronlara değil, bize mi yetiyor? Ama bizi durduramayacaksınız” demesi, direnişin kararlılığını ortaya koyuyordu.

Manisa’nın Soma ilçesinde maden işçileri 8 yıldır tazminatlarını alamıyorlar. Karaman’ın Ermenek ilçesindeki maden işçileri ise 13 aydır tazminatları ve ödenmeyen ücretleri için direniyorlar. Bugüne kadar çeşitli biçimlerde direnen madenciler, 12 Ekim günü Ankara’ya yürüme kararı aldılar.

Soma madencileri, ilk olarak Maden Şehitliği’ne yürümek istediler. Yolu kesen polis, “pandemi”yi bahane ederek yürüyüşü engelledi. Elbette eylem yasağının pandemiyle bir ilgisi yoktu. 15 bin madencinin madenlerde, hem de hiçbir önlem alınmadan çalışmaya devam ettiği, madenlerin tek bir gün bile kapatılmadığı koşullarda, birkaç yüz madencinin yürüyüş yapmasının engellenmesi, “sağlık” ile değil, devletin baskıcı-yasakçı politikalarıyla ilgilidir.

Ermenek’teki saldırı ise çok daha boyutlu oldu. Sabah saatlerinde aileleriyle birlikte maden ocağı önünde toplanan madencilerin yürüyüşü, jandarma tarafından engellendi. İşçiler yürümekte kararlı davranınca, jandarma plastik mermi ve biber gazı ile saldırdı. Saldırı sonucu 3 işçi yaralandı. Saldırının bahanesi yine pandemiydi.

Maden işçilerinden biri, biber gazı sıkan jandarmaya “Biz açlıktan ölüyoruz, pandemiden ölmek bizi korkutur mu” diyordu büyük bir isyanla. Ermenek’te, maden ocaklarının kurulduğu günden bugüne, yani yüz yıla yakın zamandır, tek bir madenci bile tazminatını alarak işten ayrılamamış. Dahası ücretler gaspedilmiş, haklar çiğnenmiş. Bu ıssız taşra kentinde, patronlar karşısında işçiler bugüne kadar “sahipsiz” kalmışlar. Patronun pervasız sömürüsünün karşısında, bilinç ve örgütlülükten yoksun bir biçimde çaresizlik yaşamışlar. Devlet de her zaman patronun yanında, bu sömürü düzeninin bekçiliğini yapmış. Tıpkı bugün, direnen madencilerin karşısına biber gazı ve plastik mermi ile çıktıkları gibi…

İşçilerin direnişi devam ediyor. Bu defa “kader”lerine razı olmayacaklarını, haklarını elde etmeden durmayacaklarını söylüyorlar. Devleti de, patronları da ürküten bu kararlıktır. Bu nedenle, işçileri yatıştırmak için bir kaç kez Ankara’da görüşme yapma kararı aldılar. Fakat bu görüşmeler sonuçsuz kaldı. Bağımsız Maden-İş sendikası, verilen sözler tutulana kadar eylemlerine devam edeceklerini duyurdu.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …