Dünyada ülkede SİSTEM ÇATIRDIYOR!

Son günlerde hem dünyada hem ülkemizde olağanüstü gelişmeler yaşanıyor. Her zamankinden çok farklı yaşanan ABD seçimlerinden, Damat’ın istifasıyla sarsılan Erdoğan yönetimine kadar birçok olay, arka arkaya patlıyor. Ve her biri, sistemin aslında ne denli çürük olduğunu ortaya koyuyor.

ABD seçimleri mesela. Günlerce başkanı belirleyemediler. Oyların çalındığı-seçim hilelerinin yapıldığı iddiaları, seçim sonuçlarının tanınmayacağı ilanı, Trump’ın başkanlığı devretmeyeceği  endişesi, hatta Genelkurmay’ın müdahale edip etmeyeceği tartışmaları, emperyalist-kapitalist sistemin “imparatoru”nun düştüğü durumu gözler önüne seriyordu.

“Üçüncü Dünya” ülkesi olarak küçümsedikleri ve her türlü oyunu oynadıkları ülkelerden farkları kalmamıştı. Ne demokrasi, ne seçim, ne çok övündükleri kurumları, hukukları, gelenekleri, hepsi ayaklar altındaydı. Daha seçim sonuçları kesinleşmeden Trump kazandığını açıklamış, sayımın durmasını istemişti. Trump yanlılarının oyların sayıldığı merkezleri basması bile, çok tanıdıktı. Zaten ABD’nin bu haline “büyük Türkiye” benzetmesi yapanlar çok oldu. Özellikle II. Emperyalist Savaş sonrası Amerika, birçok ülkenin gıptayla baktığı ve ona öykündüğü bir devletti. Bunlardan biri de Türkiye’ydi. “Türkiye, küçük Amerika olacak” mottosu, tüm gerici-faşist partilerin temel argümanıydı. Ama Türkiye dahil bağımlı ülkelerin Amerika’ya özenme dönemi kapandı. Bugün “ABD demokrasisi”nin geldiği düzey, bağımlı ülkelerle karşılaştırılıyor; bu yönden farklarının kalmadığı konuşuluyor.

Bu açılardan ABD’de yaşanan irtifa kaybı, son seçimlerle birlikte dibe vurdu. Zaten pandemi döneminde çok kötü bir sınav vermiş, sağlık sistemi çökmüştü. Seçimler, bu çöküşün bir alanla sınırlı kalmadığını, bir bütün olarak sistemin çöküş yaşadığını ortaya koydu. Seçimlerin sonucunu belirleyen de, sokağa dökülen kitlelerin gücü oldu. Kazanan Biden değil, kitlelerin Trump’a karşı artan öfkesiydi. Biden’ı da Trump’ı da desteklemediklerini belirten azımsanmayacak bir kitle vardı. Hem pandemide yaşananlar, hem de polisin George Floyd ismindeki bir siyahı öldürmesiyle büyüyen eylemlerde sistem sorgulanıyordu. Bazı eyaletlerde özerklik bile ilan edilmişti.

Kitlelerin öfkesinin sistem dışı arayışlara akmaması için, Biden’la durumu yatıştırmaya çalışıyorlar. Fakat halen Trump, seçim sonuçlarını kabullenmiş değil. ABD’deki gerileyiş, egemen klikler arasındaki çatışmayı da keskinleştirdi. Ama tayin edici olan, her zamanki gibi içerde-dışarda kitlelerin gücüdür.

* * *

ABD seçimleri, Türkiye’yi yakından ilgilendiriyordu. Özellikle Erdoğan yönetimini… ABD’nin desteğiyle yine bir 3 Kasım seçiminde işbaşına gelen AKP, geleceğinin de ABD’deki gelişmelere bağlı olduğunu düşünüyor. Biden’ın kazanacağının belli olması, endişelere yol açtı. En başta Trump zamanında askıya alınan Zarrab davası ve yaptırımlar sözkonusu olacaktı. Diğer yandan Erdoğan’ın kişisel mal varlığı bile tehdit altındaydı. Onun için açıktan Trump’ı desteklemişler, onun kazanması için uğraşmışlardı.

Biden’ın kazandığının kesinleştiği gün, önce bir gece yarısı kararnamesi ile Merkez Bankası Başkanı görevden alındı. Oysa daha bir yıl kadar önce Merkez Bankası Başkanı’nı “söz dinlemiyor” diye değiştirmişlerdi. Erdoğan’a göre faiz artırımı enflasyonu da, dövizi de arttırıyordu; faiz arttıran başkan istemiyordu. Yeni başkan da Erdoğan’ın sözünü dinleyerek faizleri arttırmadı, fakat döviz artışı rekor kırdı. İyice derinleşen ekonomik krizin faturası yine MB başkanına kesildi. Erdoğan yönetimine MB başkanı dayanmıyordu.

Ama fırtına bununla dinmedi. Asıl gümbürtü, Damat Berat Albayrak’ın internet üzerinden istifasını duyurmasıyla koptu. AKP hükümetleri döneminde Enerji’den Maliye’ye çeşitli bakanlıklar üstlenen ve son olarak Hazine’nin teslim edildiği Damat Albayrak, kayınpederi de olan Erdoğan’ın ismini bile anmadan istifasını basıyor, üstelik “at izi it izine karıştı” diyerek yönetimi eleştiriyordu.

Tam 24 saat boyunca bu metin ne yalanlandı, ne onaylandı. Yönetim sessizliğe bürününce, yandaş medya da bu haberi görmedi. Yabancı ajanslar haber-yorum yaparken, 1700 civarında televizyon ve radyo kanalından 5’i dışında veren olmadı. Gezi Direnişi sırasındaki “Penguen medyası, “üç maymunu oynamak”ta aldığını yolu ortaya koydu.

Osmanlı padişahlarına özenen Erdoğan, Damat’ın istifasıyla “sadrazam”ını kaybetmiş oldu. Hem de kendisine başkaldıran bu “sadrazam”ın kellesini almaktan başka da çaresi kalmadı. Ama büyük bir yara da almış oldu. Sadece Erdoğan yönetimi değil, bir bütün olarak sistem krizi yaşandı. İstifaların internet üzerinden verildiği, saatlerce ne yapılacağının bilinemediği, “istifa değil, görevden af dileği” olarak düzeltilen, kural-kurum tanımayan sistemin geldiği nokta buydu…

* * *

İzmir depremi, halkın ölümle burun buruna yaşadığını bir kez daha gösterdi. Yine çürük binalarda oturmaya mahkum edilen yoksullar öldüler, yakınlarını kaybettiler. Bu ölümlerden sorumlu olan hükümet yetkilileri ise, sadece şov yaptılar. Uluslararası kurumların 7 büyüklüğünde gösterdiği depremi, ısrarla 6.6 göstererek “afet bölgesi” kriteri oluşturmamaya ve yardımı olabildiğince aşağıda tutmaya çalıştılar. Bir kez daha halkın dayanışma dışında çaresi olmadığı görüldü.

Aynı durum korona salgını için de geçerli. Salgın hızla yayılıyor ve devlet yine hiçbir şey yapmıyor. Toplanan vergiler, asla halka geri dönmüyor. Aksine bir avuç burjuvanın kasası doluyor. Halk ise, depremden, salgından ölmeye devam ediyor. Önlem almak bir yana, “toplanan paralar nerede” diye soranları hapse atıyorlar.

Baskı ve şiddet ile yönetmenin bir sonu vardır. Sistem her yanından çatırdıyor. Sadece Türkiye’de değil, dünya ölçeğinde bir yönetim krizi yaşanıyor. “Alttakiler eskisi gibi yönetilmek istemiyor-üsttekiler de eskisi gibi yönetemiyor.” Yani “devrimci durum” yaşanıyor. Bütün mesele buna önderlik yapacak bir güç oluşturabilmekte…

Kıdemi gaspetme girişimi bir kez daha akamete uğradı. Keza Kaz dağlarında altın arayan Kanadalı şirket, işi bırakıp gitmek zorunda kaldı. Tabi devletten yüklü bir tazminat alarak! Fakat her iki örnek de kararlı ve ısrarlı bir mücadeleyle sonuç alınacağını gösterdi.

Dünyada ve ülkemizde çatırdayan sistemi, yerle bir etmek bizim elimizde!

Bunlara da bakabilirsiniz

1 Mayıs’ta Taksim’e çağıran afişler yapıldı

İstanbul’da işçi ve emekçileri 1 Mayıs’ta Taksim’de olmaya çağıran, PDD ve DSB imzalı afiş ve …

Lezita işçileri direniyor

İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde bulunan Lezita fabrikasında, Öz Gıda-İş Sendikası’na üye işçilerin direnişi sürüyor. Abalıoğlu Grup’a …

İran’ın İsrail’e saldırısı ne anlatıyor

İran 13 Nisan gecesi İsrail’e, en az 300 SİHA (Silahlı İnsansız Hava Aracı) ve füze …