20 Ocak günü Başakşehir’de kaçırılan Gökhan Güneş, 138 saat sonra evine geri döndü. 26 Ocak günü sabaha karşı saat 06.00’da, gözleri kapalı olarak Bahçeşehir’de bırakılan Güneş, ailesinin evine döndü.
Gökhan Güneş, aynı gün avukatları ile birlikte İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’nde bir açıklama yaptı ve yaşadıklarını şöyle anlattı:
“20 Ocak günü işe gitmek için otobüsten indiğimde, durakta bekleyen 4 kişi birden üzerime çullandı. Araca bindirmeye çalıştıklarında direndim. Bu direnci kırmak için elektroşok aletiyle elektrik verdiler. Kendime geldiğimde arabadaydım. İki kişi koluma girmiş, kafamı aşağı eğmiş, bir çuval geçirmişlerdi. Nereye götürdüklerini hiçbir şekilde görmedim. Burada elektrik verme, kaba dayak, soğuk suyla ıslatma şeklinde işkence yaptılar. Bunlar bazen çıplak olarak bazen de üzerimde sadece iç çamaşırı olacak şekilde yapıldı. Mezar dedikleri, sadece ayakta durabildiğim, elimi-kolumu kıpırdatamadığım, gözlerim bağlı ve ellerim arkadan kelepçeli şekilde hapsedildiğim bir bölüm vardı. Tecavüzle tehdit edildim. İşbirliği teklif ettiler. “Bizim kim olduğumuzu biliyor musun” diyorlardı ve “Biz görünmeyenleriz” diye devam ediyorlardı.
Sabah saatlerinde bir arabaya bindirdiler. Üzerimde pantolon dışındaki diğer kıyafetler bana ait değildi, onlar verdiler. Binmeden önce boyun, koltuk altları, vücut bölgemi temizlemeye dönük kolonyayla işlem yaptılar, montuma parfüm sıktılar. “Şef” dedikleri kişi, sim kartımı aldığını, başka bir eşyamı almadığını söyledi. Arabadan indikten sonra bir süre yürü dediler. Gözümü açtığımda pamukla gözümü kapatıp sonra bantlamış olduklarını farkettim. Bir güvenlik görevlisinden taksi çağırmasını rica ettim ve eve geldim.”
ESP’li Gökhan Güneş’in kaçırılma görüntülerinin ortaya çıkmasının ardından geçen süre boyunca eylemler yapılmış, ailesi ve avukatları Güneş’in “istihbarat görevlileri veya Terörle Mücadele Polisleri tarafından gözaltında tutulduğunu” düşündüklerini söylemişti.
12 Eylül döneminde ve ’90’lı yılların başlarında devletin sıkça başvurduğu “kaçırma-kaybetme” yöntemi, Gökhan Güneş ile yeniden gündeme geldi. İşkence insanlık suçudur; bunun böylesine pervasız biçimde, üstelik kayıtdışı mekanlarda, “görünmeyenler” tarafından yapılması, “kaybetme-katletme” tehdidi ile birlikte yürütülmesi ise, devrimci mücadeleye dönük devlet saldırısının en uç biçimidir ve mutlaka mücadele edilmelidir.