Hindistan’da tarihin en büyük grev dalgası

Hindistan Eylül 2020’den bu yana çok büyük kitle eylemleriyle sarsılıyor. Narendra Modi hükümetinin yeni reform programı, Hindistan’daki işçi ve emekçilerin devasa katılımıyla protesto ediliyor.

Hükümetin hazırladığı üç yasa tasarısı, sendikalaşmanın önünü kesiyor, sendikalaşan işçiyi işten atan patronları destekliyor ve işçiler için günlük mesainin 12 saate çıkarılmasını öngörüyor. Tarım sektörünü tekellerin çıkarına yeniden düzenlemeyi hedefleyen yasa ise, çiftçi desteklerini ortadan kaldırıyor ve toptan pazarını özelleştiriyor. Sağcı Modi hükümeti, pandeminin yarattığı ortamı fırsat bilerek, Hindistan işçi ve emekçilerinin zaten kısıtlı olan haklarını da gaspetmeye çalışıyor.

Bu girişime karşı Eylül ayında patlak veren protestolar, 26 Kasım 2020’de büyük bir genel greve dönüştü. 25 milyon işçinin sendikalı olduğu Hindistan’da, genel greve katılım 250 milyon kişiye ulaştı. Bu, sadece Hindistan tarihinde değil, genel olarak sınıf mücadelesi tarihinde ulaşılmış bir rekorun ifadesi.

26 Kasım’daki genel grev, büyük bir çiftçi örgütü tarafından başlatılan ve onmilyonlarca çiftçinin katıldığı bir yürüyüşle birleştirildi. Yürüyüşçülerin hedefi başkent Delhi’ye ulaşmaktı. Polis çiftçilerin önünü bariyerlerle kesmek isteyince, çiftçiler de traktör ve kamyonlarla bu bariyerleri aşarak ilerledi. Göstericilerin kararlı tutumu üzerine, hükümet onlara şehrin merkezinden uzakta bir yerde protesto izni verdi; ancak çiftçiler bunu kabul etmediler. Şehrin merkezine de giremedikleri için, sınırda kamp kurmaya karar verdiler. 500 binden fazla çiftçi kent girişinde kurdukları kamplarda eylemlerini sürdürüyorlar. Ve başkent Delhi neredeyse tamamen kuşatılmış durumda.

Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun (ITUC) yaptığı çalışmaya göre, sendikal özgürlükler, toplu iş sözleşmesi bağıtlama, ifade özgürlüğü, insana yakışır iş ve yaşam ücreti gibi işçi sınıfın doğrudan ilgilendiren konularda, Hindistan en kötü 10 ülkeden biri. Pandemi süreci, işçilerin koşullarını çok daha kötüleştirmiş, hak ihlallerini katmerlendirmiş durumda. Ülke genelinde iş güvenliğinden de sosyal güvenceden de bahsetmek mümkün değil. Gelir eşitsizliği ve genç işsizlik her geçen gün büyüyor. Tam zamanlı fabrika işlerinin yerini, kayıtdışı ve güvencesiz çalışma alıyor. Öyle ki, kayıtdışı çalışma oranı yüzde 94’e çıkmış durumda.

Eylül’de başlayan, 26 Kasım’da doruk noktasına çıkan eylemler, Ocak ve Şubat aylarında da, protestolar, otoyol blokajları gibi biçimlerle devam ediyor. Bu eylemler, 2016 ve 2019 yıllarında gerçekleşen genel grev dalgasının son ve en büyük halkası. 1980’lerden buyana ağır neoliberal saldırıların yarattığı yıkım, son bir yılda pandeminin yarattığı yıkımla birleşince, kitlelerin yaşadığı çöküşün bir sonucu olarak yaşanıyor bu patlama. Ve öncekilerden farklı olarak, ilk defa bu ölçüde kent ve kır emekçisinin ortaklaşa eylemi olarak yürütülüyor. Hindistan işçi ve emekçilerinin yaptığı bu eylemler, tüm dünyada ekonomik krizin pençesinde olan kitlelere yol gösteriyor.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …