Newroz, sadece Kürt halkı için değil, bütün Ortadoğu halkları için yeni bir güne uyanma, yenilenme ve direnişle özdeşleşen bir gündür. 21 Mart, gece ile gündüzün eşleştiği, doğanın canlandığı, baharın gelişinin müjdelendiği bir tarihtir çünkü. Doğayla birlikte toplumun uyanışını da ifade eder. Onun için Ortadoğu halkları birçok mitolojik öykü üretmiştir. Bunların içinden en bilineni Demirci Kawa’dır.
Kürt halkının direnişiyle birlikte Newroz ve Demirci Kawa hikayesi daha fazla bilinir oldu. 80’li yılların ortalarından itibaren Kürt halkı Newroz’u yeniden kutlamaya başladı. Ve Newroz kutlamaları, tıpkı 1 Mayıslar gibi “yasaklı” ilan edildi, büyük çatışmalara sahne oldu. Ancak Kürt halkının Newroz’u kutlama ısrarı, egemenleri geri adım atmaya zorladı. Her zaman yaptıkları gibi bir yandan barışçıl gösterilere hapsettiler, bir yandan da içini boşaltmaya çalıştılar. Öyle ki, Türklerin Ergenekon’dan çıkışını simgelediğini söyleyerek, yumurta kırma merasimleri yaparak Türklere mal etmeye kalktılar. Ama Kürt halkının her koşulda Newroz’u sahiplenmesiyle bunu başaramadılar ve bu tür kutlamalardan da vazgeçtiler.
* * *
Yaklaşık 40 yıldır Newroz kutlamaları, egemen sınıflarla Kürt halkı arasında yaşanan çatışmaların adeta bir barometresi oldu. Yasaklı-çatışmalı Newroz’lardan “bayram havasında” geçen Newroz’lara kadar her dönemin ruhuna uygun kutlamalar yapıldı. “Çözüm süreci” olarak geçen 2011-2015 yılları arasında ise, Newroz kutlamaları Öcalan’ın mesajlarının okunduğu ve tüm ülkenin bu mesajlara kilitlendiği bir gün haline geldi. İmralı’da hazırlanan mesajlar Diyarbakır Newroz’unda okunuyor ve meydanda toplanan yüzbinlerin bu mesajı onayladığı izlenimi veriliyordu. Sadece Türkiye’den değil, dünyadan pek çok basın mensubunun izlediği ve en önemli haber olarak geçtiği kutlamalardı bunlar…
Ne zaman ki, “çözüm süreci” Erdoğan tarafından bitirildi, yeniden yasaklı Newroz’lara geri dönüldü. En fazla birkaç yerde yasal mitinglere izin verildi. Geçen yıl ise, pandemi nedeniyle engellenen ilk kutlama oldu. Ne yazık ki, HDP bu durumu kabullendi. Oysa Newroz her şart altında kutlanması gereken bir gündü. Kürt halkı onu kutlayabilmek için büyük bedeller ödemişti. Fakat 2020 Newroz’u bir-kaç küçük kutlama dışında hiç bir kitlesel gösterinin yapılmadığı sönüklükte geçti.
Aradan geçen bir yıl içinde toplumsal muhalefetin neredeyse her eylemi “pandemi koşulları” gerekçesiyle engellenmeye çalışıldı. Fakat buna rağmen 1 Mayıs başta olmak üzere işçi ve emekçiler meydanlara çıktı, polisin gazına-copuna rağmen eylemlerini gerçekleştirdi. Son olarak Boğaziçili öğrenciler bunun en güzel örneklerini verdiler.
* * *
Bu yılki Newroz kutlamaları da kitlesel ve militan olmalıdır. “Pandemi” gerekçesinin ne kadar büyük bir yalan olduğu her geçen gün tüm çıplaklığı ile ortaya serildi. AKP Kongreleri kapalı salonlarda tıklım-tıklım dolu yapılırken, açık havada 15-20 kişinin eylemlerine izin vermemenin hiç bir inandırıcılığı kalmamıştır. Dolayısıyla Kürt halkı başta olmak üzere tüm emekçiler bu yıl Newroz’u kitlesel bir şekilde kutlamada ısrarcı olmalı ve her koşul altında bunu başarmalıdır.
Bu yılki Newroz’un bir diğer özelliği ise, Kürt halkı üzerinde artan baskı ve şiddete bir yanıt olmasıdır. HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması, hatta HDP’nin kapatılmasının konuşulduğu bugünlerde, Newroz kutlamalarının önemi daha da artmıştır. Devlet, Gare operasyonundaki başarısızlığın hıncıyla Kürt halkının kazanımlarına karşı yeni bir saldırı dalgası başlatmıştır. Kayyumlarla belediyeleri ellerinden aldıktan sonra, şimdi Kürt vekilleri meclisten atmaya hazırlanmaktadır. Zaten başta Selahattin Demirtaş olmak üzere birçok HDP milletvekili ve belediye başkanı keyfi biçimde cezaevlerinde tutulmaktadır.
2021 Newroz’u bütün bunlara yanıt veren bir içerik ve biçimde olmalıdır. Devletin bu yılki Newroz yasağı tanınmamalı, fiili-meşru kutlamalar gerçekleşmelidir. Geçmişte olduğu gibi her semtte Newroz ateşleri yanmalı, artan baskılara karşı yeniden dirilişin günü haline gelmelidir. Newroz’u gerçek anlamına uygun kutlamak bunu gerektirir. Newroz’la özdeşleşen Demirci Kawa efsanesi’nin gerçeğe dönüşmesi, bu şekilde sağlanır.
* * *
Bilindiği gibi efsaneye göre bir dağın başında zalim Kral Dehak yaşamaktadır ve insan beyni yiyerek hayatta kalabilmektedir. Halk çaresiz bir şekilde Dehak’a sürekli kurban sunmak zorundadır. Buna isyan eden Demirci Kawa, Dehak’la savaşmaya karar verir. Ve Dehak’ı yenmeyi başardığında, dağda büyük bir ateş yakacağını söyler. Hazırlığını yapar, dağa çıkar. Günler sonra dağın başından büyük bir ateş görülür. Kawa, zalim Dehak’ı yenmeyi başarmıştır. Tarih 21 Mart’tır. Ve Newroz’un simgesi ateştir. Ateş, insanlığın ilk çağlarından itibaren özgürlüğün simgesi olmuştur. Güçtür, tutkudur, hepsinden önemlisi, niteliksel bir dönüşümün ifadesidir. Prometus’un tanrılardan çaldığı günden bu yana ezilen halkların sevinç ve kurtuluş simgesidir.
Demirci Kawa’nın yaktığı ateş de böyledir. Zalimlere başkaldırının ve onları alaşağı etmenin sembolüdür. Kawa bir emekçidir. Ulusal kimliğinden ziyade, sınıfsal kimliğidir öne çıkan. Kawa’nın üretimdeki yeri, ulusal kökeninden daha önemli, daha belirleyicidir çünkü. Dehak zalimdir, kıyıcıdır, emekçi kitlelere düşmandır. Zalime karşı başkaldırıyı örgütleme görevi ise, herhangi birine değil, bir demirciye düşmüştür. Diğer ezilenlere önderlik etme misyonu onundur.
Kürt ulusal hareketi, Kürt yoksul köylülüğün mücadelesiyle bugünlere geldi. Sonrasında Kürt burjuvalarının etkisine rağmen, hareketin tabanı yine Kürt işçi ve emekçinden oluştu. Ve Kürt halkının gerçek kurtuluşu, işçi-emekçi halkın mücadelesiyle, devrim ve sosyalizmle mümkün olacaktır.
* * *
Bugün Kürt işçi ve emekçileri, Türkiye’nin diğer bölgelerine göre çok daha büyük bir açlık ve işsizlik kıskacındalar. Pandemi sonrası Irak’taki Kürt Bölgesel Yönetimi altında bulunan Duhok ve Erbil’e çalışmak için gidenlerin sayısı hızla artmıştır. Bunda işsizlik ve yoksulluk kadar, geleceğe dair güvensizliğin de rolü büyüktür. Elbette Kürt hareketinin zikzaklı çizgisinin, sahte barış hayallerinin ve her defasında yaşadığı hayal kırıklığının da payı vardır. Keza seçtikleri belediye başkanları kayyumla geri alınmış, vekillerin dokunulmazlıkları kaldırılmış, çoğu hapse atılmış, fakat bunun karşısında ciddi bir direniş sergilenmemiştir. Son saldırılar üzerine HDP eşbaşkanı Pervin Buldan, “çözüm süreci”ne dair “yeri ve zamanı geldiğinde konuşacaklarını” söylemiştir. “Yeri ve zamanı” için daha ne kadar beklenecektir? Pazarlıkçı politikalardan vazgeçip kitlelere açık olunmalıdır. Bütün bunlar halkta güvensizliği ve umutsuzluğu arttırmaktadır
Diğer yandan Türk egemenleri Kürt halkının göçünü teşvik etmektedir. Kürt coğrafyasının demografik yapısını bozmak, geçmişten beri özel olarak uğraştıkları bir konudur. Şimdi göçün yönü Irak Kürdistanı’na doğrudur; ki bu durum hem işbirlikçi Barzani’nin hem de Türk egemenlerinin işine gelir. PKK’nin zayıflatılması açısından da bu durumu kullanmaya çalışırlar. Geçtiğimiz günlerde AKP Genel Başkan Yardımcısı Özhaseki’nin, HDP oyları üzerinden Kürt halkına “bela okuması”, devletin ve egemenlerin şoven yaklaşımının en net ifadesidir.
Özcesi Kürt halkı her yönden kuşatma altına alınmıştır. Kazandığı hakları ve mevzileri büyük oranda kaybetmiş ve bunun verdiği bir umutsuzluğa sürüklenmiştir. Buna bir de zorlaşan ekonomik koşullar eklenmiştir.
2021 Newroz’u, halkın yaşadığı çaresizliği, umutsuzluğu; devletin artan zulmünü rüzgarlara savurduğu bir gün olsun! Newroz ateşinin yeniden harlandığı, yeni bir günün, yeni bir direnişin başladığı bir gün olsun! Bulunduğumuz her yerde Newroz ateşini yakalım! Halkların kardeşliği şiarıyla birleşik mücadeleyi yükseltelim!