Hesap sorma gücümüzü gösterelim!

Gazi Direnişi’nde şehit düşen ihtilalci komünist Zeynep Poyraz’ın annesi ve babasıyla o günleri ve sonrasını konuştuk.

 

PDD: Gazi Katliamı’nın ve direnişinin 26. yılındayız. Katliam öncesi ve sonrasını nasıl yaşadınız?

Cemal Poyraz (Zeynep’in babası): Bizim için acılarımızın bitişi yok ve aynı şekilde devam ediyor. Anmaya 15 gün kaldı ve hep aynı yerdeyiz. Bir gelişme olmadı çocuklarımızın hakları, hukukları konusunda. Devlet, mahkemeleri Trabzon’a sürdü. Gerek adliyeye gidişlerimizde gerek adliye önünde, gerek salonda bize saldırılar yaptılar. Biz elbette buradan adalet çıkmayacağını biliyorduk. Sadece düşmana boyun eğmemek için tüm varımızı-yoğumuzu kullanarak yaklaşık 23 sene gittik geldik. Bugün baktık ki, sadece Adem Albayrak ve Mehmet Gündoğan isimli polisler tutuklandı, onlar da iki ay içinde serbest bırakıldılar. Türkiye’deki yargı böyle bir şey. Ben inanmıyorum ki, sadece bu iki cellat tarafından bu iş yapılsın, ellerine silah alsınlar kitleyi tarasınlar. Bunların arkasında başka güçler vardır. Gidip adliyede 8-9 saat dikilirdik. Karnımız acıkırdı yemek yiyecek yer bulamazdık, arabalarımız parçalanırdı.

Kendi cephemize döndüğümüzde de, birlik yok, beraberlik yok. Bir avuç çetenin gelip bizleri taraması nasıl bir şeydir. Hukuk devletinde böyle şeyler olabilir mi? Bunların üzerinde durulmaz mı? Bunlar necidir, gecenin bir vakti neden kahveyi taramışlar, insanları sokağa dökerek, sonra da tarayarak ellerini kollarını sallayarak nasıl iş yapıyorlar? “Ölsün bu kızılbaş komünistler” diye yaralı çocuklarımızı hastaneye sokmuyorlardı. Biz bu acıları yaşadık, başkaları yaşamasın diye nasıl birlikte hareket etmek gerektiğini düşünmeliyiz. Adem Albayrak’ın eline bu silahı veren, buna bu cesareti veren birileri var. Ortaya çıkarmamız lazım. 25 yıldır çocuklarımızı anıp geliyoruz. Bugüne kadar acılarımızla yaşıyoruz, çocuklarımız toprak altında, böyle sürüp gidiyor.

 

PDD: Katliam haberini nasıl öğrendiniz?

Türkmen Poyraz (Zeynep’in annesi): İşten gelmiştik o akşam, elimi yüzümü yıkamış, dinleniyordum. Televizyonda “Gazi’de dedeyi öldürdüler” diye yazıyordu. Zeynep, “Gazi’ye gidelim anne” dedi. Ben “gitmeyelim” dedim, Zeynep’ten korkuyordum bir şey olur diye. O da yakama yapıştı “siz nasıl Alevisiniz. Sivas daha yeni oldu, ateş olup yaktılar insanlarımızı, Şimdi de Gazi’de yapmışlar. Öldürüyorlar insanları” dedi. Sonrasında buradan komşuları toplayıp arabalara bindik gittik. Yolda çok insan vardı. Zeynep “siz gidin, ben arkadaşlarla yürüyüp geleyim” dedi. Babası “buraya beraber geldik, ne istediysen yaptık” dedi ve birlikte aşağıya indik. Kahvede katlettikleri dedeyi gördük. Kan içindeydi ve yüzü açıktı. “Dedenin yüzünü kapatın, çoluk çocuk perişan oluyor. Biz büyükler bile perişan olduk” dedik. Kapatmadılar ama, insanlar gördükçe öfkelendi ve çoğaldı. Bu arada devrimcileri karakola götürmüşler, içeriye almışlar. Zeynep “içeridekileri alıp gelelim” dedi. Kitleyle yürürken “anne sen niye benim koluma polis gibi yapıştın” diye kızdı. Sonra kolunu çekti ve arkadaşlarıyla beraber gitti. Karakola doğru giderken dükkanların camlarını kıranlara “yapmayın, niye kırıyorsunuz” dedim. Sakallı biri vardı, sonrasında onun Mahmut Yıldırım olduğunu öğrendim (Yeşil kod adlı itirafçı-kontra Mahmut Yıldırım.) Devlete verdiğimiz ifadede de bunu söyledim. Sonra gerçekten o çıktı. Babası gitti Zeynep’i aldı getirdi. “Annen üzülüyor” dedi. Zeynep de “siz bu gece gidin ben kalayım” dedi. “Beraber gidelim” dedik. Panzer geldi önümüze ateş açıp vurdular birilerini. Biz eve geldik, o zaman Sarıyer’de oturuyorduk. Babası “Sen uyu ben Zeynep’i dükkana götüreyim” dedi.

Cemal Poyraz: Çünkü ben onun durmayacağını biliyorum, onu bırakmak istemiyorum.

Türkmen Poyraz: Cemal dedi ki, “Türkmen ciğerlerim yanıyor. Zeynep’e bir şey olmazsa bana bir şey olmaz. Zeynep’ten haber yok. Ben sizden haber almazsam Pirsultan’a giderim” dedi. En son konuşma buydu ve daha haber alamadım.

Cemal Poyraz: Gazi olayları daha önceden tertiplenmiş bir katliam. Öncesinde bir simitçiyi öldürdüler, halkın nabzını yokladılar. Öyle bir eylem yaparak halkı sokağa dökebilir miyiz? Sonra kahveler taranıyor insanlar maç izlerken. Halil Kaya diye bir yaşlıyı öldürüyorlar ve çekip gidiyorlar. Taksinin içinde adamı da yakarak çekip gidiyorlar. Ayın 13’ünde Korkut Eken önderliğinde toplantı yapıp polis gruplarını nasıl yönlendirdiklerini çok iyi biliyoruz şimdi. Bir komiser bize “Ben aradım dedim ki, ‘insanlar çok öfkeli ne yapalım’ diye sordum; ‘geri çekilin’ diyecekler sanıyordum, ama ‘gerekeni yapacaksınız dağıtana kadar’ dediler” diye anlattı. Vurabildiklerini vurdular. Ondan sonra bir kaç kişinin ismini verdiler mahkeme için. Güvenliğin en güçlü olduğu İstanbul’da “güvenli değil” diyerek mahkemeyi Trabzon’a sürdüler. Artık adına kontrgerilla mı dersin, başka bir şey mi, bunu devlet örgütlüyor. Bir cellat başı daha vardı orada, asker kökenli şimdi hatırlamıyorum. Tamamen devlet organizasyonuydu. Biz sadece Gazi’de yaşamadık. Maraş’ı, Sivas’ı yaşadık. Uzağa gitmeyelim, Ankara Garı’nda gördük, Suruç’ta gördük. Bunların hangisi ortaya çıktı? Bize göstermelik 18 kişinin adını verdiler. Sadece Adem Albayrak ve Mehmet Gündoğan’ı tutuklandılar, diğerleri adliye kapısını dahi açmadı.

Türkmen Poyraz: Ne kadar çok genç öldü. O anneler nasıl yanıyordur biliyor musunuz? Anneler ne çekiyorlar?

Cemal Poyraz: 26 senedir aynı heyecan ve istekle mahkemeleri takip ediyoruz. Bu katilleri nasıl cezalandırabiliriz, arkasındaki güçleri nasıl ortaya çıkartabiliriz diye uğraşıyoruz. Hiç değilse başkaları yaşamasın. Bizden sonra kimler yaşamadı ki. Bir araya gelerek, akılla, mantıkla hareket edip, okuyan çocuklarımızla bu bilgileri toplayalım. Sesimize ses katalım ama böyle olmadı… Gar katliamı sonrasında Ankara’ya gittik, basın açıklaması yaptık. Garda hala kan izleri vardı. Bu hesaplar sorulmaz mı? Yarın bir gün sıra susanlara da gelir. Aslında güç var ama gücümüzü iyi kullanamıyoruz, bir araya gelmesini beceremiyoruz.

Türkmen Poyraz: Kadınlar, çalışan insanlar elele olmazsa, hesap soramayız. Beraber hareket etmeliyiz.

Cemal Poyraz: Kendilerine bir saldırı olduğunda hemen buluyorlar. Biz senin vatandaşın değil miyiz? Bu nasıl bir adalettir, nasıl cellatlıktır? Biz ne zaman kurtulacağız bu acılardan?

 

PDD: Devlet kendine yapıldığında, hatta eleştirildiğinde bile gözaltına alıyor, tutukluyor. İşçiler, emekçiler, öğrenciler anayasal haklarını kullanmak istediklerinde bile saldırıya uğruyorlar. Gazi katliamı yapıldığında Tansu Çiller, Mesut Yılmaz vardı. Hükümetler değişti ama durum değişmedi. Hatta o dönemin adamları şimdi Tayyip Erdoğan’ın yanındalar.

Türkmen Poyraz: O yıllarda Mehmet Ağar “bir taşı çekerseniz, altında kalırsınız” diyordu. Devlet her şeyi biliyor. Nasıl bir devlet ki, emeklerimizi alıyorlar, çoluk çocuklarımızı alıyorlar.

Cemal Poyraz: Bu güç meselesi. Sokakta olmak, eylem yapmak da dahil her yolu kullanmak gerekiyor. Bunların sistemini yıkmak için ne gerekiyorsa onu yapmak lazım, yoksa bu acılar devam ediyor… Tansu Çiller “devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir” diyordu. Bunu kime söylüyor, bizlere. “Ya sev ya terk et” diyorlar. Geçmişten ders çıkartarak hareket etmeliyiz. Faili meçhullerden kurtuldunuz diyorlar, ama artık açıktan yapıyorlar. İşte Ankara Gar Katliamı’nda göz göre göre gelip bombayı patlatlattılar.

 

PDD: Gazi’nin 26. yılında bir mesajınız var mı?

Türkmen Poyraz: Devrimciler, kardeşler, işçiler emekçiler, herkesin derdi ayrıdır; ama çözüm bir arada olmaktır. Anneler aynı yürektir. Kaç senedir öyle olmuşuz ki ne gecemiz var ne gündüzümüz. Yıldönümü gelince daha da çöküyor acı içime… Bazen yolda yürürken gençler geliyor yanıma, halimi hatırımı soruyorlar. “Kimsin sen, beni nereden tanıyorsun” dediğimde, “Sen Zeynep’in annesisin, biz seni tanıyoruz” diyorlar.

Cemal Poyraz: Tabii, ben de karşılaşıyorum “Zeynep’in arkadaşıyım” diyerek, hal hatır soruyorlar. Ama o kadar. Son dönemde işsizlik, hayat pahalılığı, ekonomik sorunlar artınca, kimsenin kimseden haberi yok gibi. Eskiden bir gecekondu yaparken insanlar koşup geliyordu. Sorunlarını paylaşıyordu. Şimdi biraz yabancılaşma var. Biz devrimcilerle beraber yaşadık. Ev basılır, gözaltına alınırız kaygısı hiç duymadık. Saygılıydılar. Bir sorun olduğunda -komşular, eşler arasında bile- biraraya getirirlerdi. Güzel şeyler yaparlardı. Şimdi o kadar kötü bir ortamda yaşıyoruz ki, fiilen öldürmüyor, yaşarken öldürüyorlar. Aç bırakıyorlar, ekonomik olarak öldürüyorlar. Birlikte nasıl yapabiliriz konusu önemli. Gücümüz olduğunu, hesap sorma gücümüz olduğunu gösterelim. Anmalarda, mahkemelerde ne yapmak gerekiyor; aydınları, entelektüelleri nasıl harekete geçiririz; milletvekilleri üzerinde nasıl baskı uygularız, hepsini düşünmek lazım.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …