Artvin-Şavşat’ta, Kocabey Köyü sınırları içerisinde bulunan Pancarcı Festivali’nin de yapıldığı Lelvant bölgesi, 5+24 (29) yıllığına kiraya veriliyor.
Fabrikaların satışını dereler ve yeraltı kaynakları izledi. Şimdi sıra yaylalarda! Olaya sadece ücra bir yerde küçücük bir alanın satılması olarak bakmak en hafif deyimle saflık olur. Bugün ülkenin bir çok şehrinde bir sürü yayla, statüsü değiştirilerek satışa çıkartılıyor. Bu da bunların bir uzantısı.
Kocabey Köyü 500 civarı büyük baş ve 2500 civarı küçük baş hayvanın barındığı, 50 ailenin hayvancılıktan geçimini sağladığı büyük bir köydür. “Pancarcı” yaklaşık 300 yıldır yaylaya çıkışı sembolize eden pancar bitkisinin çıkmasıyla kutlanan ve Kocabey’e ait bir şenlikti. Son 30 yıldır da Şavşat Belediyesi tarafından Lelvant’ta, daha büyük bir organizasyonla kutlanmaktadır. Çevre ilçelerden ve illerden, büyük şehirlerdeki hemşerilerimizin de katılımlarıyla zaman zaman 10 binlerce kişinin 3 gün boyunca biraraya geldiği; yöresel oyunlarla, türkülerle, buzağı yarışması vb etkinliklerle kucaklaştığı kültürel bir festivale dönüşmüştür. Ve Lelvant, bu büyük etkinliğin ev sahipliğini yapar.
Ayrıca, hemen yakınında bulunan mezradan hayvanlar meraya giderken Lelvant’tan geçerler. Buradan başka meraya geçecek bir yer yoktur çünkü. Buraya bir tesis kurulduğunda doğal olarak bu geçişe engel olacak ve kuracağı tesisin etrafını telörgüyle çevirecektir.
1994 yılında “Sahara ve Karagöl” olarak bir Milli Park kurulmuş ve dönemin politikacıları “..burada peynirinizi, yumurtanızı, tereyağınızı satacaksınız…” diye kandırmışlar köylüyü. Yıllardır lanet okuyor köylü. Şavşat-Ardahan karayolunun hem mezra, hem de yayladan geçmesi, yaylayı tabiri caizse “yolgeçen hanı”na çeviriyor. Yol yapılırken çıkan hafriyatın yamaç olan tarafa dökülmesiyle mera alanı taş yığınları altında kalarak mera özelliğini kaybetmiş bulunmakta.
Şimdi Milli Parklar “Karagöl-Sahara Milli Parkı Uzun Devreli Gelişim Revizyon Planı” adı altında bir dosya yayınladı. Planın Sahara bölümünde Lelvant’ta bir kır lokantası, personel konaklamaları için bir alan, tuvaletler vb.den oluşan bir alan, bu mevkiyle yayla arasında Laşet dere yatağından bir gezinti yolu ve bu yol üzerinde mola istasyonu, bu istasyonda çeşme, masa-sandalye ve tuvaletler.. yine çeşitli yerlerde fotoğraf çekmek ve gözetleme amaçlı kulübeler… inşa etmekten bahsediliyor.
Burada böyle bir girişim gerçekleşmesinin devamında Eski Yayla, Göller, Çalatlar, Tek Mezar, Mağaraların Önü, Odalar vb. el değmemiş yerler de adım adım plana dahil edilecektir.
Bu planın ilk ayağı olarak festival sahasının ihaleye çıkarılmasıyla ilgili dosyanın onaylanmak üzere Cumhurbaşkanlığı’nda olduğu biliniyor.
Kocabey Köyü açısından “karabasan” niteliğindeki bu tablo karşısında ne yapmak gerekir?
Konu gündeme geldiğinde gerek sosyal medya üzerinden gerekse bire bir görüş alış-verişleri yapılmış, köyde yapılan bir toplantı ile de bir yol haritası ortaya çıkmıştır. Buna göre;
1-Mevcut hali ile korunması, öncelikli isteğimiz olmalıdır!
2-Bu sağlanamıyorsa, vakfın Milli Parklar Genel Müdürlüğü (MPGM) ile var olan protokolü göz önünde bulundurularak Milli Park alanında bulunan festival sahasının vakfa bedelsiz, yahut pazarlık usulü makul bir bedelle tahsisi sağlanmalıdır.
Muhtar ve vakıf yöneticilerinin de içinde olduğu bir heyet oluşturularak MPGM ile bir görüşme yapılmalı ve bu hususlar kendilerine kararlılıkla bildirilmelidir.
3-Bu yollarla bir netice elde edilememesi durumunda, ihalenin iptali için gerek idari gerekse hukuki her yola başvurulmalıdır.
Milli Park’ın ilan edilişiyle birlikte kurulan “Kocabey-Sahara Çevre Koruma ve Hizmet Vakfı”, konu gündeme gelir gelmez MPGM nezdinde görüşmeler yapmış ve bu planın Kocabey- Geleneksel Hayvancılık-Yaylacılık açısından sakıncalarını dile getirmiştir. Ancak bu görüşmelerden vakfın edindiği kanaat; “İhalenin iptal edilmesinin çok zor olduğu, bedelsiz yahut pazarlık usulü makul bir bedelle bu yerin vakfa devredilmesine Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün sıcak bakmadığı, dolayısı ile tek çarenin ihaleye girip ihaleyi almak…” olduğu yönünde.
Yakın geçmişte yaşadığımız HES sürecinden de herkes bilir ki, bu durum karşısında genel bir duyarlılık oluşturmak için bu tür görüşmeler yapılabilir. Ancak kimse rehavete kapılmamalı, bu yönlü beklentilere girmemelidir. Asıl çözüm fiili mücadeledir.
Festival sahası Kocabey’in olmaktan daha fazlasıdır. Yerin konumu, Festivalin yarattığı özellik dolayısı ile de bu böyledir. Ve buranın satışı girişimine karşı da hem civar köyler, hem bütün Artvin ve büyük şehirlerdeki köylülerimiz, gerek bulundukları yerde, gerekse burada ki eylem ve etkinliklere omuz vererek karşı duruşu büyütmelidir. İcazetçi yaklaşımlarla hiç bir kazanım elde edilemez. Bu alanın satışına göz yumulamayacağı net bir dille ifade edilmelidir.
90’lı yılların ikinci yarısıyla başlayan özelleştirme furyasında sarı sendikaların “ille de satacaksanız biz alalım”cı tavırlarla fabrikaların satışını meşrulaştırdıklarını hatırlayalım. Aynı mantık bazı kesimlerde bütün dikkati ihaleye yoğunlaştırarak karşımıza çıkıyor. Kapalı zarf usulü ihalede oraya göz dikmiş sermaye sahipleri karşısında kazanma şansı yoktur. Üstelik kazanılsa bile gerçekte bu yolla, zaten bize ait olan bir yeri ihale yoluyla almamız beklenmektedir.
Bu saldırı karşısında birlik olmalı ve ikirciksiz kararlı bir duruş sergilenmelidir. Başkaca bir yol yoktur.
Artvin PDD