8 Mart’ta Migros Depo işçileriyle birlikteydik

8 Mart’ta Migros Depo işçileriyle birlikteydik

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün içeriğinin her yıl burjuva feminist akımlar tarafından daha da boşaltılmak istenmesine karşı, “8 Mart kızıldır kızıl kalacak”, “Kadın-erkek elele mücadeleye” şiarıyla hareket ederek ve sınıfla içiçe bir kutlama hedefiyle, Proleter Devrimci Duruş okurları olarak bu yıl 8 Mart’ı Ataşehir Anadolu Grup’un Genel Merkezi önünde, direnişlerine devam eden Migros Depo işçileriyle birlikte kutladık.

Pandemi sürecinde en azgın sömürü koşullarında çalıştırılan ve buna nedenle DGD-SEN’de (Depo, Liman, Tersane ve Deniz işçileri Sendikası) örgütlenen Migros Depo işçilerinin direnişinin 63. gününe denk gelen 8 Mart’ta, dövizlerimizle ve sloganlarımızla, Migros Depo işçilerinin direnişlerini sürdürdükleri Ataşehir’deki Anadolu Grup Genel Merkezi önüne yürüdük. “Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü”, “Migros işçisi yalnız değildir” sloganlarıyla ulaştığımız direniş alanında işçiler, “Yaşasın sınıf dayanışması”, “Migros işçiye hesap verecek”, “Yaşasın 8 Mart yaşasın mücadelemiz” sloganlarıyla karşıladılar. 8 Mart coşkusuyla ve direnişin verdiği coşkuyla yapılan “hoşgeldiniz”lerin ardından Migros Depo işçileri adına Fatma Yiğit bir konuşma yaptı. Konuşmada:

“Biz haklarımız için direniyoruz. Biz haklarımızı aradığımızda karşımıza polisleri dikiyorlar. Bu gökdelenleri, villaları işçilerin sırtından yapanlar, bizleri ahlaksızlıkla suçlayıp Kod-29’dan işten atıyorlar. Sendikaya üye olduğumuz için mi ahlaksızız, hakkımızı aradığımız için mi ahlaksızız? Bizim karşımıza çıkmaya neden cesaret edemiyorlar. Siz polisler, onları neden koruyorsunuz. Biz pandemide en kötü koşullarda, koca farelerin içinde, soğukta çalışırken neredeydiniz. Yasalarınız sadece onları korumak için mi işliyor? İşçi hakkı dendiğinde bu yasalar nerede? Biz çoluğumuza, çocuğumuza ekmek götürmeyecek miyiz, onlara kitap alamayacak mıyız? Patronlar bu ülkenin vatandaşı da, biz değil miyiz? Kod-29’u kaldırın. Bizi ahlaksızlıkla suçlayamazsınız, bu devlet bizim vergilerimiz üzerinden dönüyor. Kadınlara üç çocuk yapın diyen Cumhurbaşkanı nerede? Bu çocuklara kendileri mi bakacak? Bizi taciz eden amirler Migros’tan gidecekler. Asıl ahlaksızlığı onlar yapıyorlar. Bu gökdelenlerinizde rahat oturamayacaksınız” dedi.

Konuşmanın ardından “Yaşasın 8 Mart yaşasın mücadelemiz”, “Yaşasın sınıf dayanışması”, “Tacizciler gidecek biz kalacağız”, “Özilhan işçiye hesap verecek” sloganları atıldı. Sloganların ardından çaylarla birlikte direniş ve 8 Mart üstüne sohbetler edildi. İşçiler direniş alanına çocuklarını da getirmişlerdi. Ailelerin ve yakın çevrenin direniş alanına getirilmesinin önemine vurgu yapılan sohbetlerde, direnişin önemine ve özellikle pandemi sürecinde öncü bir rol oynamasına dikkat çekildi.

Çay molasının ardından kadın işçiler, 5 Mart’ta polis saldırısıyla çalınan çadırı tekrar kurmak üzere harekete geçti. 5 Mart’ta yaşanan polis saldırısında 22 işçi de gözaltına alınmıştı. Çadırın kurulmaya başlamasıyla birlikte polisin işçilere ve desteğe gelenlere karşı saldırganlığı da arttı. “Bu çadırı buraya kurdurtmayız” diyerek çevik kuvvet, resmi ve sivil polisler direniş alanını ablukaya aldı. İşçilerin ve bizim etrafımızdaki polis barikatı daraltıldı, çok küçük bir alanda sıkıştırıldık. İşçiler bu ablukaya militanca karşı koyarken biz de yanlarındaydık. Polisin itiş-kakışına rağmen, çadırı kurma çabalarına da ortak olduk. Bu baskıya direnen, çadırı vermemek için korkusuzca karşı koyan kadın işçiler, bir taraftan da hem polise, hem de Anadolu Grup binasına karşı ajitasyon konuşmaları yaptılar. Öfkeyle haykırarak nasıl koşullarda çalıştıklarını anlattılar, ne gözaltına alınmaktan ne de başka bir şeyden korkmadıklarını söylediler.

“Patronları korumayı bırakın. Gücünüz bize mi yetiyor. Bizleri defalarca gözaltına alsanız da, biz burada olacağız. Ancak ölümüzü çiğnersiniz. Bizim muhatabımız siz değilsiniz, Özilhan’dır. O buraya gelecek, eninde sonunda gelecek ve bize hesap verecek.  Hukuku sadece onları korumak için mi işletiyorsunuz. Biz hakkımızı aradığımızda, işten atıldığımızda neredeydiniz? Onların bekçiliğini yapmaktan vazgeçin” dediler. Polisin saldırısına karşı işçiler “Yaşasın 8 Mart yaşasın mücadelemiz”, “Yaşasın Migros direnişimiz”, “Özilhan işçiye hesap verecek” sloganlarını attılar.

Yarım saatten daha uzun süren arbede boyunca, polis işçilerin elinden çadırı alabilmek için baskı uyguladı, tehditler savurdu, coplu-kalkanlı çevik polisle grubu sıkıştırdı; işçiler ise tüm güçleriyle direndiler, hem çadırı hem de direnişlerini savundular, haklılıklarını haykırdılar, hesap sordular. Kadın işçilerden biri “Benim ölümden bile korkum yok, işten atılmışım, aç kalmışım, ahlaksızlıkla suçlanmışım, çocuklarım evde aç; daha korkacak bir şeyim kalmamış benim. Ne yaparsanız yapın, buradayım, gitmeyeceğim” diye haykırıyordu, uğradığı hak gaspının bütün acısıyla-öfkesiyle…

Bu arada yoldan geçen araçlar yavaşlamaya, korna çalarak işçilere destek olduklarını ifade etmeye başladılar. Hatta bir aracın içindekiler camı açıp polise “pandemi kuralları başka yerde uygulanmıyor da buraya mı işliyor, işçilere mi gücünüz yetiyor” dedi. Yoldan geçenlerin bu dayanışması da işçilere büyük güç verdi.

Bu kararlılık karşısında elbette geri adım atan devlet oldu. Belli belirsiz adımlarla yavaş yavaş geri çekilmek zorunda kaldılar. İşçiler de bu direniş sırasında kırıldığı için doğru düzgün kurulamayan çadırın içinde oturmaya başladılar. Ardından kazanmış olmanın coşkusuyla yemekler yendi, çaylar içildi.

Bütün bu süre boyunca işçilerin yanında olan Proleter Devrimci Duruş okurları da bir konuşma yaptı: “Buraya direnen işçilerle birlikte 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlamak için geldik ve yaşadığınız polis baskısını beraberce yaşadık. Siz burada işçi sınıfının bir parçası olarak direniyorsunuz ve karşınızda sadece Anadolu Grup patronu değil, yasasıyla-polisiyle devlet bulunuyor. Devlet, sınıf olarak burjuvazinin çıkarlarını koruyor, siz de işçi sınıfı olarak kadınıyla-erkeğiyle birlikte direniyorsunuz. Bugün işçi sınıfı çok ağır bir saldırı altında. İşçiler sendikalaşma mücadelesi verdikleri için, ya da salt patronun kar hesapları nedeniyle ahlaksızlıkla suçlanarak işten atılıyor ve açlığa mahkum ediliyorlar. Ancak Kod-29 işçilerin değil, patronların ahlaksızlığıdır. Sizin direnişiniz, bu ahlaksızlığa karşı, bu ağır saldırıya karşı onurlu bir direniştir ve öncülük yapmaktadır. İşçiler, kadınıyla-erkeğiyle birlikte direnerek bu saldırıyı püskürtecekler. Biz de bu onurlu mücadelenizin yanında yer alacağız.”

Konuşmayı işçiler, “Yaşasın Migros direnişimiz”, “Yaşasın sınıf dayanışması”, “Yaşasın 8 Mart, yaşasın mücadelemiz” sloganlarıyla cevapladılar. Ardından mücadelelerinde başarılar dileyerek oradan ayrıldık.

Yaşanan polis baskısı ve işçilerin kararlı direnişi, bir kere daha direnmeden kazanım elde edilmeyeceğini göstermiş oldu.

Bizim adımıza ise, feminist 8 Martlara karşılık, kadın ve erkek işçilerin birlikte direndiği bir alanda, onların yanında yer almak ve coşkularını paylaşmak önemliydi.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …