Her gün trafik ışıklarında, metrobüs duraklarında, AVM önlerinde görüyoruz bu çocukları… 4 yaşında olan da var, 10 yaşında olan da. Çoğu Türkçe konuşamıyor, hepsi son derece sefil kıyafetler giyiyor, ayaklarında ya bir terlik, ya eskimiş-yırtık bir ayakkabı, ya da yalınayak… Yüzlerinden, tavırlarından anlıyoruz; Suriyeli çocuklar bunlar.
Onların dilendiğini, selpak satmaya çalıştığını görenler, ailelerinin bunu yaptırdığını düşünüyor. Bu da büyük bir dram elbette: Türkiye’nin de dahil olduğu bir savaş yüzünden ülkesinden kaçıp yine Türkiye’ye sığınmak zorunda kalan, yoksulluk içinde yaşam savaşı veren ailelerin, çocuklarını dilendirmesi büyük bir dram.
Ancak bu çocukların yaşadığı gerçek bundan çok daha fazlasını gözler önüne seriyor. Bunlar “satılmış” çocuklar. Ve aileleri tarafından değil, çeteler tarafından çalışmaya zorlanıyorlar.
Hikaye yine Suriye’de başlıyor: Savaşın şiddetinin darmadağın ettiği Halep gibi kentlerde yaşayan Suriyeli aileler, kapılarına gelen çete mensuplarına, bakamadıkları “fazla” çocuklarını, belli bir ücret karşılığında satıyorlar. Bu çeteler, çocukları Türkiye sınırından yasadışı yollarla geçiriyor, ardından otobüslerle İstanbul başta olmak üzere büyük kentlere getiriyorlar. Kenar mahallelerde tutulmuş depolara, balık istifi yerleştiriyorlar.
Geldikleri andan itibaren çalışmaya başlıyor çocuklar. Her sabah araçlarla şehrin çeşitli noktalarına bırakılıyorlar. Günlük kotalar önceden söyleniyor: “Bugün getireceğiniz para 100 TL’nin altında olmayacak” gibi… Bu kotanın altında kalan çocuk işkenceye maruz kalıyor. Aslında sadece bu nedenle değil, her vesileyle tehdit ediliyor ve işkence görüyorlar; az para getirdikleri için, uyudukları için, söylendiği gibi davranmadıkları için vb… Bir yıl kadar önce, otobanda bir aracın altında kalan Suriyeli küçük çocuk, böylesi bir işkenceden kaçmaya çalıştığı için ölmüştü.
Devletin yaptığı operasyonlarda yakalanan çocuklar, yurtlara yerleştiriliyor. Ancak yurtlarda da güvence altında değiller. Çeteler, çeşitli biçimlerde bu çocukları geri almanın yollarını buluyorlar. Bazen yurtların etrafında dolaşıp pundunu getirdiğinde çocuğu kaçırarak, bazen yurtlarda çalışan kimi görevlileri satın alıp onların aracılığı ile çocukları kaçmaya zorlayarak, bazen de kimliği bile olmayan bu çocukların babası-amcası olduğu iddiasıyla doğrudan yurt yönetimine başvurarak… Ve ailesinden kopartılmış, bilmediği bir ülkede yapayalnız kalmış çocuk, çaresizce yeniden o çetelerin işkencelerine, tehditlerine, aşırı çalıştırılmaya geri dönüyor. Çalışan her çocuk için, ailesine her ay belli bir miktar para gönderiliyor.
“Modern” dünyanın köleleri olarak çalışıyorlar bu çocuklar. Üstelik, en gözönünde oldukları yerde, “görünmez” hale getirilerek.
Suriyeli çocukların sömürüsüne yönelik bir başka haber, internette kız çocuklarının satışı üzerinden duyuldu. Bu satışları doğrudan IŞİD çeteleri gerçekleştiriyor. Suriye’de, özellikle Ezidi köylerini yokettikleri zaman, kaçırdıkları kız çocuklarını kendilerine köle olarak alan, yıllar boyunca cinsel istismara maruz bırakan şeriatçı çetelerin, Irak’ta ve Suriye’de köle pazarları kurduklarını ve özellikle kız çocuklarını bu pazarlarda satışa çıkardıklarını yıllar içinde duymuştuk. Ancak bu kızları yanlarında Türkiye’ye getirdiklerini ve internet üzerinden satmaya çalıştıklarını yeni duyduk. Yıllarca bedenleri ve emekleri sömürülmüş, ağır işkenceler görmüş, tecavüz çocukları doğurmuş olan bu çocuklar, yeniden “pazara” sürülüyorlar. Yine polis operasyonlarıyla, bazılarının kurtarıldığının haberleri yer aldı basında.
Tüm bu bilgiler, polis operasyonlarında ele geçirilen çete üyelerinin ve çocukların resmi ifadelerinden derlenmiş bilgiler. Doğrudan iddianamelere geçmiş, polis raporlarına işlenmiş sözler.
Bu belgelerden kitaplaştırıldıkları için basında yer almaya başladı bu bilgiler. Yani kamuoyu yeni öğreniyor. Ama polis biliyor, devlet biliyor; hem de yıllardır. On yıllık savaşın bir parçası olarak yıllardır yaşanıyor, yaşanmasına göz yumuluyor. AKP’nin kirli savaşı, Suriye’nin çaresiz-yoksul çocuklarını da sömürüyor.