1 Mayıs, 1 Mayıs günü kutlanır!

Takvim yaprakları 1 Mayıs’a doğru yaklaştıkça, her kurumun 1 Mayıs politikası netleşiyor. Platformlar kuruluyor, toplantılar yapılıyor, faaliyetler başlıyor…

Bu yıl da 1 Mayıs öncesi böyle bir hazırlık evresine girildi. Mart ayının ortalarından itibaren 1 Mayıs çağrıları yapıldı. Başlangıçta sınırlı sayıda kurumun biraraya geldiği toplantılar, Nisan ayının başında çoğalmaya başladı. Ve 9 Nisan’da 29 kurumdan oluşan 1 Mayıs Platformu’nun kurulduğu, bir deklarasyonla duyuruldu. Ardından ortak basın açıklamaları, toplu bildiri dağıtımları, işçi direnişlerini ziyaretler vb. başladı.

Sendikalardan önce devrimci-demokrat kurumların biraraya gelmesi ve 1 Mayıs’a dair ortak bir program çıkarıp faaliyetlere başlaması, kuşkusuz olumlu bir adımdır. Her ne kadar yaklaşık 3 hafta boyunca 1 Mayıs çağrılarına icabet edilmemiş, kurumlar dolaşılarak bizzat davet edilmesine rağmen toplantılara gelinmemiş olsa da -yani geç bir başlangıç yapılsa da- böyle bir adımın atılmış olması sevindirici bir gelişmedir. Her şeyden önce 1 Mayıs’ı sendikaların inisiyatifine terkeden, sendikaların çağrısına kadar bekleyen tarzın kırılması bakımından önemlidir.

Hatırlanacaktır; 2000’li yılların başlarında devrimci-demokrat kurumlar “Devrimci 1 Mayıs Platformu”nda biraraya gelerek, 1 Mayısların birleşik-kitlesel ve militan bir şekilde kutlanmasını sağlamışlardı. Tüm engellere rağmen 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama iradesini ortaya koymuş ve fiilen başarmışlardı. AKP hükümetinin 2010 yılında Taksim’i 1 Mayıs’a açmak zorunda kalması da bu sayede gerçekleşmişti. Sonraki yıllarda bu platform dağıldı (konuyu dağıtmamak bakımından nedenlerine girmiyoruz) ve 1 Mayıslar büyük oranda sendikaların inisiyatifine bırakıldı. Yer yer sınırlı sayıda devrimci kurumun eylem birlikleri ve Taksim’e çıkışları olsa da, genel manzara buydu.

Sendikaların belirlediği 1 Mayıs kutlamaları ise, devletin icazet sınırları içinde gerçekleşen mitinglerle, sendika başkanlarının nutuklarıyla geçiyordu. 1 Mayıs’ın meşrulaşması ve yasal hale gelmesinden sonra bu kutlamaları göstermelik bir şekilde yapan Türk-İş, Hak-İş gibi gerici-faşist sendikaları bir kenara bırakıyoruz; DİSK’in başını çektiği KESK, TTB, TMMOB gibi solda yeralan sendika ve meslek örgütlerinin birlikte örgütledikleri kutlamalar da, diğerlerini aşan ve 1 Mayıs’ın ruhuna uygun kutlamalar olmadı. Dahası bu 4’lü, 1 Mayıs’ın tek ve gerçek sahipleri kendileriymiş gibi davranıp, devrimci-demokrat kurumları yok sayan dayatmalarda bulunabildiler. Elbette böyle davranabilmeleri, esas olarak komünist ve devrimcilerin güç kaybına uğramasından ve sendikaları zorlayacak birleşik bir duruş sergileyememesinden kaynaklanıyordu.

2021 1 Mayısı’na sendikaları beklemeden bir platform kurularak girilmesi ve faaliyetlere başlaması, son yıllarda oluşan bu tabloyu değiştirme çabası bakımından anlamlı ve önemlidir.

* * *

Her 1 Mayıs, içinde bulunulan nesnel ve öznel koşullara bağlı olarak şekillenir. Öyle ki, bir önceki yılla bile arasında büyük farklar olabilir. Bu durum 1 Mayıs’ın taleplerini de, katılım düzeyini ve biçimini de değiştirir kuşkusuz. Örneğin 2020 1 Mayısı, hem dünyada hem ülkemizde önceki yıllardan çok farklı koşullarda, tüm dünyayı esir alan pandemi ortamında gerçekleşti. 1 Mayıs’a pandeminin ilk aylarında girilmişti; büyük bir şaşkınlık ve belirsizlik hakimdi. Devrimci-demokrat kurumlar içinde bile “kapanma”yı savunan, kitle faaliyetlerini durduran, herşeyi internet üzerinden yürütenler vardı. Sokağa çıkma yasaklarına, sosyal hayatın kısıtlanmasına razı olunmuştu. “Bu koşullarda 1 Mayıs kutlanamaz, en fazla internetten yapılabilir” eğilimi baskındı. Kitleler üzerine karabasan gibi çöken pandemiye, onun yarattığı karamsar-umutsuz ruh haline, sürekli geriye çeken tutumlara karşı “her koşulda 1 Mayıs kutlanacak” diye çıkmak ve her yerde buna uygun bir pratik örgütlemek yaşamsal önemdeydi. 2020 1 Mayısı’nı bu hedef belirledi. Ve tüm zorluklara rağmen hedefe ulaşıldı.

2021 Mayısı’na ise, artık birçok şeyin ayan-beyan ortaya çıktığı koşullarda giriyoruz. Pandemi bahanesiyle alınan tüm kararların egemenlerin yararına, işçi ve emekçilerin zararına olduğu çok açık biçimde görüldü. Buna karşı tepkiler artmaya başladı. Dünyanın pek çok yerinde keyfi yasaklara karşı protestolar yapılıyor. Başlangıçta bıçak gibi kesilen direnişler, yeniden alevleniyor. İşçiler, emekçiler, gençler, kadınlar, pandemiyle birlikte daha da ağırlaşan koşullara karşı ayağa kalkıyorlar.

Onun için 2021 1 Mayısı’nda egemenlerin keyfi yasaklarını tanımamak, sokaklara çıkıp işçi ve emekçilerin ağırlaşan sorunlarını haykırmak büyük bir önem taşıyor. Tüm dünya için geçerli olan bu durum, Türkiye gibi faşist bir yönetim altında ve akılalmaz uygulamalarla korona artışlarında rekorlar kıran bir ülkede çok daha zorunludur.

* * *

Erdoğan yönetimi, en küçük bir hak arayışını bile büyük bir saldırıyla bastırmaya çalışıyor. Madencilerin yürüyüşünden Boğaziçili öğrencilerin eylemlerine kadar nasıl bir vahşetle saldırdıklarını biliyoruz. 1 Mayıs’ta direnişlerin daha da büyüyeceğinden duydukları korkuyla, günler öncesinden yasaklamaya kalktılar.

Bu yıl 1 Mayıs, cumartesi gününe denk geliyor. Geçtiğimiz aylarda cumartesi günü sokağa çıkma yasağı kaldırılmıştı. Fakat 1 Mayıs’a sayılı günler kala bu yasak yeniden getirildi. Yani 1 Mayıs fiilen yasaklanmış oldu. Ama işçi ve emekçiler cumartesi de olsa çalışmaya devam ediyor. 1 Mayıs resmi bayram olduğu halde, patronlar 1 Mayıs’ta işçilere fazla mesai dayatıyor. Kısacası patronlar ve devlet, işçi ve emekçilerin kendi bayramlarını kutlamasına engellemek için ellerinden geleni yapıyor.

İşçi sınıfının öncülerine düşen, bu engelleri tanımamak, her ne pahasına olursa olsun 1 Mayıs’ı 1 Mayıs gününde ve ruhuna uygun biçimde kutlamak olmalıdır. Ancak sendikalardan reformist partilere kadar uzanan bir kesim, 1 Mayıs’ı cuma günü yani 30 Nisan’da kutlamaya teşne olmuş görünüyor. Bazı sendikalar çeşitli illerde cuma günü için miting başvurusunda bulunmuş bile. Kimi kurumlar da “kitlesellik” adına 1 Mayıs’ın cuma günü yapılmasını savunabiliyor.

1 Mayıs, tüm dünyada işçi ve emekçilerin kutladıkları enternasyonal bir gündür. Onun gücü, işçi ve emekçilerin benzer taleplerle aynı gün üretimi durdurup sokaklara çıkmasında, hep birlikte burjuvazinin karşısına dikilmesindedir. O yüzden 1 Mayıs, 1 Mayıs gününde kutlanır! Ne bir gün önce, ne bir gün sonra….

Her ulusun, mezhebin, topluluğun bayramı vardır. Bunlar farklı farklı tarihlerde kutlanır. Sadece 1 Mayıs, sınıfsal olarak ve tüm dünyada kutlanan tek bayramdır. Onun bu özelliği, pandemi denilerek, koşullar bahane edilerek veya “kitlesellik” adına bozulamaz, değiştirilemez! Egemenlerin bu yöndeki dayatmaları kabul edilemez! Böyle bir yolun açılmasına da göz yumulamaz!

1 Mayıs, 1889 yılından itibaren, yani 132 yıldır gününde kutlanan bir bayramdır. Ne dünyada ne de Türkiye’de 1 Mayıs günü dışında kutlanmamıştır. Böyle bir geleneği hiç kimsenin değiştirmeye hakkı yoktur! Bu, 1 Mayıs’ı deforme etmek, onun ruhunu, özünü, temel özelliğini bozmak, Türkiye işçi ve emekçilerini dünya işçi ve emekçilerinden koparmak; kısacası 1 Mayıs’ı 1 Mayıs olmaktan çıkarmak demektir. Hiç bir kurum ve kişi buna ortak olmamalıdır.

Yanı sıra 1 Mayıs günü valiliğin izniyle bir grup olarak Kazancı yokuşuna karanfil atmak, Taksim’deki anıta çelenk bırakmak da kabul edilemez. Devletin icazetiyle ve görev savma şeklindeki bu tür kutlamalara karşı çıkılmalı ve onun içinde yer alınmamalıdır.

1 Mayıs Platformu’nda ağırlıklı görüş, 1 Mayıs’ı gününde, kitlesel ve militan bir biçimde kutlamaktır. Bunu da yayınladığı deklarasyonla ifade etmiştir. Bu karar doğrultusunda sendikalar, reformist parti ve kurumlar zorlanmalıdır. Buna rağmen 30 Nisan’da kutlamakta ısrar ederlerse, 1 Mayıs’ta kutlamaktan yana olanlar birlikte hareket etmeli, yerellerden merkezi yerlere kadar ortak eylemler örgütlenmelidir. 1 Mayıs öncesi, açıklamalar ve eylemler nasıl birleşik yapılıyorsa, 1 Mayıs günü de birleşik olmalıdır. Semtler, işyeri ve fabrikalar merkezi olarak belirlenmeli, önceki yıllarda olduğu gibi “yerellerin inisiyatifi” denilerek sürüncemeye ve etkisizliğe terkedilmemelidir.

* * *

Kendi adımıza bulunduğumuz her yerde 1 Mayıs’ı 1 Mayıs günü ve Taksim’de kutlamak gerektiğini başından itibaren ifade ediyoruz. Sözlü-yazılı biçimlerle, ajitasyon-propaganda araçlarıyla bunu kitlelere de duyuruyoruz. Aynı görüşte olan tüm kurumlarla birlikte hareket etmenin çabası içindeyiz. 1 Mayıs Platformu’nun bileşeni olarak ortak faaliyetlere katıldığımız gibi, bağımsız faaliyetlerimizi de kesintisiz sürdürüyoruz. 1 Mayıs’a kadar bu faaliyetlerimiz yükselerek devam edecektir. Ne 1 Mayıs, ne de Taksim yasağı kabul edilemez! 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama ısrarı sürdürülmeli, bu talepten asla vazgeçilmemelidir.

1 Mayıslar, işçi ve emekçi hareketi açısından bir barometredir. 1 Mayıs’ın nasıl kutlandığı, o dönemin özelliklerini ortaya serdiği gibi, sonrasının nasıl gelişeceği hakkında da önemli ipuçları verir. Egemenler, kendi sınıf bakışaçılarıyla 1 Mayıs’ları yasaklıyor, en azından etkisiz kılmaya çalışıyor. Yüreği emekten ve devrimden yana atan her kişi ve kurum ise, 1 Mayıs’ı özüne uygun bir tarzda kutlamak için tüm gücüyle seferber olmalıdır. Rosa Lüksemburg’un dediği gibi “düşmanlarımızın, hakim sınıfların bizi ezerken ki mantığının ve keskinliğinin sadece birazcığı bize yeter.” Bu bilinçle 1 Mayıs’a hazırlanmalı ve 1 Mayıs’ı kazanmalıyız!

1 Mayıs’ı kazanmak, varolan durumu bir yerden kırmak olduğu kadar; geleceği de kazanmak, onun yollarını döşemek anlamına gelir. 1 Mayıs’ın iki karşıt sınıfın, devrim ile karşı-devrimin birbirlerini sınadıkları bir gün olması, bu yüzdendir.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Adana’nın Yoldaşcan’ı” METİN AYDIN (1956-1980)

11 Aralık 1980… Metin Aydın, belinde silahı, yanında bir yoldaşı, çalıntı bir araba ile Adana-Kozan …

İEB asgari ücret için eylem yaptı

Asgari ücret için göstermelik toplantıların başladığı 10 Aralık günü, İşçi Emekçi Birliği İstanbul-Tophane’deki Çalışma Müdürlüğü …

Suriye düştü; şimdi yeni bir Ortadoğu

27 Kasım günü HTŞ’nin Halep saldırısı ile başlayan süreç, 10. gününde tamamlandı. 7 Aralık günü …