AKP’nin hükümet olduğu 2002 yılından bu yana cezaevlerinin sayısı ve tutuklamalar sürekli artıyor. 2021 Haziran ayı verilerine göre Türkiye’de 368 cezaevi var ve birçok yere yeni cezaevi inşaatları devam ediyor. Bu cezaevlerinde toplam kapasite 251 bin 089 kişi olmasına rağmen fazladan 36 bin fazla tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Bunların birçoğu yerlerde yatıyor ya da diğerleriyle dönüşümlü kullanıyor yatakları.
Hapishanelerde yaşamın her alanında büyük zorluklar ve kısıtlamalar yaşanıyor. İşkence ve kötü muamelenin yanısıra, yaşam koşulları da zorlaştırılıyor ve en temel haklar ya gaspediliyor; ya da erişim zorlaşıyor. Özellikle sağlık hakkına erişim, tutuklu ve hükümlülerin en sıkıntılı olduğu konu. Doğru düzgün tedavi göremiyorlar, hastanelere sevkler yapılmıyor, yapılan sevklerde çoğu kez “güvenlik” baskısı nedeniyle doğru düzgün muayene ortamı sağlanmıyor.
Kovid-19 salgını koşullarında tutuklu ve hükümlülerin koşulları daha da zorlaştı. Görüş hakkı başta olmak üzere pek çok konuda pandemi bahanesiyle engeller ve kısıtlamalar getirildi. Ayrıca salgın için gerekli olan ilaç, test, aşı, hijyen olanakları da kısıtlandı. İHD’nin raporuna göre, salgının başından 1 Nisan 2021 tarihine kadar, hapishanelerde 500 kişi koronavirüse yakalandı, 17 kişi koronavirüs nedeniyle hayatını kaybetti.
Sadece salgın nedeniyle değil, genel olarak hapishanelerdeki ölümlerde artış sözkonusu. Aynı raporda 2020 yılının başından itibaren hapishanelerde 60 kişinin öldüğü, bunlardan 18’inin “intihar” olarak kayıtlara geçtiği belirtiliyor. Sayının bu kadar artmasında, hasta tutuklu ve hükümlülerin koşullarının kötüleşmesi büyük bir etken. “Cezaevinde kalamaz” raporlarına rağmen tutsaklar kötü koşullarda tutulmaya devam ediliyor ve serbest bırakılmayarak ölüme mahkum ediliyor.
İHD’nin Haziran 2021’de yaptığı değerlendirmeye göre, cezaevlerinde 604’ü ağır olmak üzere 1605 hasta tutsak bulunuyor. 2020’de 21 hasta hükümlü yaşamını yitirdi. Adli Tıp’tan (ATK) alınan “cezaevinde kalamaz” raporlarına rağmen bırakılmayan tutsaklara, yenileri eklenmeye devam ediyor. Yaşlı ve engelli insanlar tutuklanarak cezaevlerine tıkılıyor. Hücrelerde engelli tutsaklar bir arada tutulurken, onlara refakat edebilecek bir tutsak yanlarına verilmediği gibi, süreç tam bir işkenceye dönüştürülüyor.
Hastaneye gitme taleplerine aylarca cevap verilmiyor, talebin karşılandığı durumlarda da dayatılan insanlık onuruna aykırı aramalarla işkence devam ettiriliyor. Hastaneye ulaşıldığında doktorların muayene esnasında yaptıkları, gardiyanların muayene yerinden çıkmaması gibi baskılar söz konusu. Hastaneye yatırılma durumlarında refakatçi verilmemesi, yataklara kelepçeleme, havasız ve tecrit koşullarındaki odalarda tutulma gibi sorunlar var.
Keza tutsaklar sürekli zorunlu sürgün ve sevklerle yer değiştiriliyor. Böyle olunca tedavinin devamlılığı da sağlanamıyor. Uzun mücadeleler sonucunda tahliye edilenler ise, genel olarak tedavi olanaklarını kaybetmiş, geri dönülmez noktaya gelmiş oluyor ve kısa zamanda yaşamını yitiriyorlar. Son olarak DHKP-C davasından 37 yıldır tutsak olan, bu sürede kansere yakalanan Ali Osman Köse’ye “cezaevinde kalabilir” raporu verilerek ölüme terk edildi. Ameliyat olmasına ve organlarının alınmasına rağmen, ATK devletin istediği doğrultuda rapor verdi. Yüzde 98 engelli Bekir Güven, 2015 yılındaki internet paylaşımları nedeniyle tutuklandı. 24 saat bakıma muhtaç olan Güven’in tutukluluğuna itiraz edildi, fakat halen bırakılmış değil. 25 Ağustos’ta Kandıra’dan tahliye edilen ağır hasta tutsak Mehmet Ali Çelebi, 10 gün sonra yaşamını yitirdi.
İHD’nin 2018’de yayımladığı raporuna göre son 17 yılda 3500 tutuklu yaşamını yitirmişti. 2016’dan 2021’e kadar ise 103 hasta tutuklu yaşamını yitirdi. Özellikle siyasi tutsaklara yönelik uygulanan baskı politikalarının bir devamı olarak ağır hastalar tahliye edilmiyor, tedavileri yapılmıyor, ölüme terk ediliyor.
İnsan hakları örgütleri ve tutsaklarla dayanışma derneklerinin hazırladığı raporlar, keza konuyla ilgili araştırmaların ortaya koyduğu gerçek, devletin kendi kanunlarına dahi uymadığını gösteriyor. İHD her hafta yaptığı açıklamalarla hasta tutsakların durumunu açıklıyor. Buna göre tahliye bekleyen başta ağır hasta tutsaklar olmak üzere tüm hasta tutsakların derhal serbest bırakılması gerekiyor. Özellikle koronavirüs salgınının yaşandığı bu süreçte her türlü kısıtlamaya tabi tutulan tutsakların sahiplenilmesi, dayanışma ve mücadele ile tahliyelerinin sağlanması, elzem hale gelmiş bulunuyor.