Ukrayna savaşına dair notlar

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan savaş bir ayı geride bıraktı. Her haksız savaş gibi, başladığı andan itibaren siyasi-ideolojik bir kargaşaya, kafa karışıklıklarına yol açtı. Özellikle “sol”da kritik dönemeçlerde bir “yarılma” yaşanır, iki ayrı kutupta saflaşmalar olur. Yapılması gereken, Lenin’in deyimiyle “kavranacak temel halka”ya odaklanmaktır.

Biz de en çok tartışılan konular, sorulan sorular üzerinden, “kavranacak temel halka”ya bakmaya çalışacağız bu yazıda.

 

Bu savaş haksız bir savaştır

Ukrayna’da 2014 yılından bu yana iktidarda olan Neo-Nazilerin, halk üzerinde uyguladığı şiddet ve baskı tartışmasız bir gerçektir. Bu faşist yönetimin saldırılarını gerekçe yapan Rusya’nın Ukrayna’ya girmesi ise, emperyalist bir işgaldir.

“Sol” kesimin en büyük yanılgısı, iki tarafın da haksız olduğu bu savaşta, bir tarafın yanında yer almaya çalışmaktır. Ukrayna devleti “mağdur” bir devlet değil, doğrudan NATO askeri mekanizmasının bir parçasıdır ve hem kendi halkına hem de Rus halkına karşı faşist saldırganlık içindedir. Rusya’nın başka bir ülkeyi işgal ederek, o ülkenin yaşadığı sorunları çözmesi de mümkün değildir. Sonuçta halk, bir taraftan faşist vahşetin, diğer taraftan emperyalist işgalin saldırısı altında kalmıştır.

Bu durumda Ukraynalı devrimci-komünistlerin tutumu iki tarafa da karşı çıkmak; iki tarafa karşı da bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm savaşını yükseltmek; bu doğrultuda işçi ve emekçileri harekete geçirmek olmalıdır. Her koşulda “ulusların kendi kaderini tayin hakkı” savunulmalıdır. Ukrayna’nın Donbass ve Kırım bölgelerinin, ayrılıp Rusya’ya katılma hakkı vardır; buna Ukrayna halkı karşı çıkmamalıdır. Diğer yandan Ukrayna’daki faşist yönetim, sadece Ukrayna halkının mücadelesi ile püskürtülebilir; emperyalist bir işgal ile değil.

 

Bu savaş, Rusya’nın NATO’yla savaşıdır

Savaşın bir tarafında Rusya’nın olduğu açıktır. Ancak diğer taraf, “Ukrayna Ordusu” kavramıyla daraltılamayacak kadar geniştir. Savaş başlamadan öncesiyle, sonrasıyla NATO, bu savaşın aktif bir tarafıdır.

2000’lerin başlarından bu yana, “NATO’nun genişletilmesi” adı altında, eski Sovyet coğrafyasına ait ülkeler, ABD’nin ve Almanya’nın yakın markajı altına girdi. 2004 yılından itibaren Ukrayna somut olarak Amerikancı darbelere maruz kaldı. 2014 yılındaki NATO darbesinden bugüne, ABD sürekli olarak Ukrayna’nın NATO’ya üye yapılması söylemini sıcak tutuyor, bu konuda Ukrayna yönetimini sistemli biçimde Rusya’ya karşı destekliyor. Bu dönem aynı zamanda, NATO’nun Ukrayna ile doğrudan askeri ilişki kurduğu bir dönemdir. Türkiye’nin Ukrayna’ya Bayraktar SİHA’ları (Silahlı İnsansız Hava Aracı) satışı bu ilişkinin bir parçasıdır.

Son 6 ay içinde NATO, Ukrayna ile askeri tatbikatlar düzenlemiş, NATO’nun savunma sistemlerinin Ukrayna’ya kurulacağı açıklanmış, Ukrayna’nın NATO’ya alınacağı üzerine sayısız haber yapılmıştır. Aynı dönemde ABD, İngiltere ve Kanada’dan Ukrayna’ya giden NATO eğitmenleri, burada aylar boyunca kalarak en gelişmiş silah, tanksavar, uçaksavar füzelerin kullanımı konusunda eğitimler vermiştir. Üstelik bu askeri eğitim, sadece Ukrayna ordusuna değildir; faşist çetelerin birçoğu, doğrudan NATO güçlerinden eğitim ve yardım almaktadır.

Savaşın başlamasından sonraki ilk birkaç gün içinde, Avrupa’dan onbinlerce füze, tonlarca silah ve teçhizat gönderildi Ukrayna’ya. Bu müthiş silah akışı, Ukrayna’nın Rusya’yı durdurmasını sağlayan ilk unsur olmuştur.

Sadece silah ve para desteği değil, insan desteği de sözkonusudur. Zelenski’nin çağrısı, başta NATO ülkeleri olmak üzere dünyanın dört bir yanından Ukrayna’ya akmakta olan paralı askerleri meşrulaştırmak içindir. Bu para-militer güçler Zelenski çağrı yaptıktan sonra gelmediler; 2014’ten bu yana Ukrayna topraklarında bu güçler zaten sistematik biçimde artırılmıştı. Yapılan çağrı, varolan durumu resmileştirdi sadece. Ve ardından Ortadoğu’daki IŞİD’çiler içinde olmak üzere katiller sürüsü taşındı Ukrayna’ya.

Zelenski’nin meydan okuyan konuşma metinlerinin yazılmasından savaş taktiklerinin belirlenmesine kadar, NATO doğrudan bu savaşın içindedir. Ukrayna’nın çok etkili biçimde kullandığı “keskin nişancı operasyonları” da, ağır tank birliklerine karşı vur-kaç taktikleri de, ABD’nin askeri eğitimlerinin sonucudur. Dahası çok ciddi bir istihbarat paylaşımı sözkonusudur. Mesela savaşın ilk günlerinde Rusya, Ukrayna’da bir havaalanına paraşüt birliği indirdi. ABD bu durumu tespit etti ve Ukrayna’yı yönlendirdi; sonuçta o paraşüt birliği tamamen yokedildi.

Bu yanıyla Rusya, Ukrayna topraklarında NATO’nun birleşmiş askeri gücüne karşı savaş yürütmektedir.

 

Rusya “şimdiden yenildi” mi

Rusya’nın beklemediği bir direnişle karşılaştığı doğrudur. Ancak Rusya askeri gücü, bu kadar kolay yenilecek bir güç değildir.

Zaten ABD’nin amacı da savaşın uzaması, Rusya’nın askeri-siyasi-ekonomik olarak tahrip edilmesi, bu arada Ukrayna’da oyalanması ve diğer bölgelerde, rekabet alanlarında ABD’nin elinin rahatlamasıdır. Ukrayna bu savaşa kurban edilmiştir. Bu ülke savaşın şiddeti altında yerle bir olurken, ABD Rusya’nın güçsüzleşmesini beklemektedir.

Kaldı ki daha büyük destek vermesi, Rusya’nın nükleer silahları devreye sokmasına da neden olabilir. ABD ve AB emperyalistleri, savaşın kontrolsüzce büyümesini de istemedikleri için, şimdilik desteği sınırlı tutmaktadırlar.

Diğer taraftan AB ile ABD’nin birleştiği, ilk defa Rusya karşısında bu kadar blok hareket ettikleri de doğrudur. Rusya AB karşısında “doğalgaz kartı”nı rahatlıkla uygulayabileceğini düşünürken, işler böyle yürümedi, Almanya başta olmak üzere AB ülkeleri resti çektiler; çok ağır ekonomik yaptırımları devreye soktular.

Ancak başka bir ülke için son derece yıkıcı olabilecek bu durum, Rusya için o kadar yıkıcı bir tablo oluşturmayacaktır. Rusya, “dersler” çıkarabilen bir ülkedir. Mesela, öncesinde Rusya’da buğday üretimi hiç yokken, 2014 yılında uygulanmaya başlanan yaptırımların ardından, buğdayda kendine yeterli bir ülke haline geldi; ayrıca genel olarak tarım üretimini artırdı. Rusya bu türden değişiklikler yapabilecek bir altyapıya, sosyalizm döneminden kalma bir üretim tecrübesine sahip bir ülke. Bugünkü yaptırımlar karşısında da, kamuda temel önemdeki ürünlerin ithalatını durdurma ve üretimine başlama kararı aldığını duyurdu.

Rusya bu yaptırımlardan mutlaka etkilenecektir. Ancak onun da doğalgaz başta olmak üzere, kullanabileceği farklı silahları sözkonusudur. Doğalgazı Ruble ile satma konusunda aldığı karar, dünya ekonomisini etkileyebilecek güce sahiptir.

Kaldı ki Rusya’nın işbirlikçileri arasında dünya ekonomisi içinde belirleyici rolü olan ülkeler de vardır. Savaş başladıktan hemen sonra BM Genel Kurulunda Rusya’yı kınama kararına 141 ülke onay verirken 5 ülke karara karşı çıktı, 47 ülke ise çekimser oy kullandı ya da oylamaya katılmadı. Yarısı Afrika’da olan bu ülkelerin tamamı ya önemli yeraltı kaynaklarına sahip ya da stratejik geçiş noktalarında konumlanmış durumdalar.

Çin’in Ukrayna konusunda ne yapacağı ise, daha karmaşık bir konudur. Rusya’nın zayıflaması ABD’nin Çin ile karşı karşıya kalmasını getireceği için, Çin’in işine gelmez. Bu nedenle Rusya’yı yalnız bırakmaz. Diğer taraftan Çin için asıl önemli olan, uluslararası ticaretin devam etmesi, Çin ekonomisinin dizginsizce yayılmasının devam etmesidir. Savaş gibi durumlar, bu ticarete sekte vurur; bu da Çin’e yaramaz. Bu yanıyla Rusya’nın Ukrayna işgaline çok sıcak bakmadı.

Rusya kolayca güç kaybedecek, Ukrayna’ya yenilecek bir ülke değil. Rusya’yı asıl zayıflatacak olan, kendi ülkesindeki savaş karşıtı harekettir; ancak bu hareketin ne derece etkili olacağı belirsizdir.

* * *

Savaşın ilk ayı, iki tarafın da birbirini tartması ile geçti. ABD ortaya çıkan tablodan oldukça memnun. Rusya ise savaşı aynı biçimde sürdüremeyeceğinin farkında, yeni planlar yapmaya ihtiyaç duyuyor. Kesin olan şey, savaş kolay bitmeyecek; Rusya kısa vadede kolay bir yenilgi almayacak, ABD de hedeflerinden vazgeçmeyecektir.

Bu arada Ukrayna halkı savaşın vahşetini, acısını giderek daha yoğun biçimde yaşıyor. Yıkılan kentler, açlık, artan saldırganlık, ülkede kalan Ukraynalıları; mülteci yaşamı ve belirsizlik ise giden Ukraynalıları tarümar etmeye devam edecektir.

Bunlara da bakabilirsiniz

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …

Ser verip sır vermeyen yiğit: İSMAİL GÖKHAN EDGE

İsmail Gökhan Edge, Diyarbakır işkencehanelerinde sır vermedi, ser verdi. O, 1953 yılında Eskişehir’de doğdu. İzmir …