İran’da kitleler sokakta

İran’da 22 yaşındaki genç bir kadının polis tarafından öldürülmesi, ülkede son yılların en büyük kitle eylemlerini başlattı. Başörtüsü yakma biçiminde başlayan ilk eylemlere hızla öğrenciler ve işçiler de katıldı.

Mahsa Amini adlı genç kadın, 14 Eylül günü sokakta yürürken, “İslami kıyafet kurallarını ihlal ettiği” gerekçesiyle ahlak polisi tarafından gözaltına alındı. Başörtüsü biraz kaymış, saçlarının bir kısmı ortaya çıkmıştı. Polis gözaltına alırken, kadını “eğiteceğini, sonra bırakacağını” söylemişti. “Eğitim”, işkenceydi. Mahsa, vücuduna aldığı darbeler sonucunda, gözaltında yaşamını yitirdi.

İran polisi de, bu tür durumlarda tüm polislerin yaptığı standart açıklamaları yaptı: İşkence yoktu, Amini kalp krizinden ölmüştü. Ancak bu arada polislerin Amini’yi hastaneye götürdüklerinde hemşireye “yolda bulduk” dedikleri ortaya çıktı. Ayrıca ailenin Amini’nin bedenini görmesine izin vermemişlerdi. Üstelik bir hacker grubu, Amini’nin hastane kayıtlarına ulaşmış ve kafasına aldığı şiddetli bir darbe nedeniyle kafatasında kırıkların olduğuna ve bu darbe nedeniyle öldüğüne dair hastane raporlarını yayınlamıştı. Bu açık işkence kanıtları, hareketin hızla büyümesine neden oldu.

Sokak eylemlerinde kadınların başörtülerini yakmaları ve saçlarını kesmeleri, büyük bir meydan okumaydı. Geçmiş ve mevcut dini liderlerin resimlerinin yakılması, “Diktatöre ölüm”, “İslam Cumhuriyeti’ne hayır” sloganlarının yanısıra dini lider Hamaney’in protesto edilmesi ise, hareketin genel olarak şeriat rejimine yöneldiğini gösteriyordu. Ayrıca devletin kontrolünü azaltmak amacıyla, sokak kameraları da sökülüyordu.

İran rejimi, genel olarak kitle hareketleri karşısında hem ideolojik hem de fiili saldırıya geçer. Bir taraftan eylemlerin “dış mihrakların kışkırtması” olduğunu ileri sürer, diğer taraftan ağır bir saldırı ile hareketi bastırmaya çalışır. Bu defa da öyle oldu. Devrim Muhafızları ile motosikletli Basij milisleri göz yaşartıcı gazlardan coplara kadar her tür yöntemle eylemlere saldırdı, yer yer gerçek mermilerin kullanıldığı söylendi. Yanısıra eylemlerdeki “dış mihraklar”a ilişkin açıklamalar yapıldı.

Elbette ABD başta olmak üzere batılı emperyalistlerin İran’ı karıştırmak için uğraştığı, tıpkı Suriye’de olduğu gibi bir kitle hareketinin zeminini kullanarak ülkeye saldırmaya niyetli olduğu, bugüne kadar bu amaçla çeşitli manevralar gerçekleştirdiği biliniyor. Ancak İran’da son yıllarda yaşanan hareketler genel olarak kendi iç dinamikleri ile yükseliyor; kitleler kendi yaşadıkları siyasi ve ekonomik baskılara karşı öfkeleri ile sokaklara çıkıyorlar.

Son eylemlerde bu durum daha da belirgin görülüyor. İran, kamusal alanda kadınların başörtüsü takmasının zorunlu olduğu birkaç ülkeden biri. Ahlak polisi sokaklarda geziyor ve hem kadınlara hem de erkeklere müdahale ediyor. 2017 yılında Cumhurbaşkanı Ruhani döneminde bu kurallar kısmen yumuşatıldı. Ancak geçen yıl seçimleri kazanan Reisi, bu kuralları yeniden ve daha sert olarak uygulamak üzere kararlar aldı. Bugün ahlak polisleri giyimini beğenmedikleri kadınlara sokakta tokat atıyor, coplarla dövüyor ya da doğrudan “eğitim vermek” adı altında gözaltına alarak işkence yapabiliyorlar.

Bu siyasi baskı, halkın yaşadığı ekonomik baskıyla da birleşiyor. İran doğalgaz gelirleri sayesinde bazı konularda halkı finanse edebilecek ekonomik güce sahip bir ülke. Mesela bizim ülkemizde büyük bütçeler gerektiren elektrik-su-doğalgaz faturaları, İran’da son derece düşük ücretlerle erişilebilir durumda. Ancak onyıllara yayılan ambargolar nedeniyle, özellikle Rusya-Ukrayna savaşının başlamasının ardından, İran’da gıda fiyatları giderek yükseldi, bazı gıda ürünlerinde yüzde 100’e varan enflasyon ortaya çıktı. Bu durum, kitlelerin öfkesini büyüten bir etki yaratıyor.

Amini’nin ölümü, biriken öfkenin patladığı bir nokta oldu. Hızla Tahran başta olmak üzere ülke geneline yayılan eylemlere, katılım da giderek arttı. Eylemlerin en önemli yanı, sokak gösterilerinin yanısıra, üretim alanlarının da kendi eylemlerini gerçekleştirmesi oldu. Tahran Üniversitesi, Politeknik Üniversitesi ve İsfahan Üniversitesi başta olmak üzere birçok üniversitede öğrenci protestoları gerçekleştirildi. Kürt kentleri dahil olmak üzere pek çok kentte esnaf kepenk kapattı. Bazı fabrikalar ise grev kararı aldıklarını duyurdular.

Hareket yayıldıkça, devletin saldırıları ve pervasızlığı da arttı. Eylemlere saldırılar sonucunda, resmi rakamlara göre 7 kişinin öldüğü duyuruldu. Ancak gerçek ölüm sayısının çok daha fazla olduğu düşünülüyor. Bu saldırıların şiddetine rağmen, eylemler durmuyor. Öyle ki, “devrim” ve “ayaklanma” değerlendirmeleri yapılmaya başlandı. Hareket o boyuta yükselir mi, önümüzdeki günlerde belli olacak; ancak görünen o ki, bu defa İran egemen sınıflarının bu hareketi bastırması kolay olmayacak.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …