Erdoğan, Eylül ayında büyük bir gösteriyle açıkladı, yeni “sosyal konut projesi”ni. “Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesi” olduğunu söyledi bir de. Bu açıklamanın ardından birkaç milyon insanın başvuru yapması da iyice cesaretlendirdi; vaatler peşpeşe yağmaya, proje en parlak cümlelerle genişletilmeye başlandı.
Oysa proje her açıdan büyük tutarsızlıklar, gerçekdışı vaatler içeriyordu.
En başta “Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesi olduğu” doğru değildi. Zaten Erdoğan, birkaç yılda bir bu tür projeler açıklıyor, sonra tek çivi çakmadan, tek kazma vurmadan, ama bu arada onbinlerce insandan “kayıt parası”, “peşinat”, “taksit ödemesi” adı altında paralar toplayarak, projeyi unutturuyordu.
İkincisi, açıklanan proje “yoksullar için” değildi. Şartlara bakıldığında, ödeme miktarları çok yüksekti (3+1 evler için 3187 liradan, 2+1 evler için ise 2280 liradan başlayan taksitler). Bu taksitler eve girdikten sonra değil, bugünden başlayacak, evlerin tamamlanması en az iki yıl sürecekti. Yani iki yıl boyunca “yoksullar”, hem oturdukları evin kirasını, hem de Erdoğan’ın projesinin taksitlerini ödeyeceklerdi. Arsa satın almak isteyenler için durum daha da vahimdi. Kirada oturmaya devam edecekler, bu arada arsanın taksitlerini ödeyecekler, üstelik bu süreçte bir de arsanın üzerine konut inşa ettireceklerdi.
Dahası, taksitlere “6 ayda bir memur maaşı oranında zam” yapılacaktı. Bu oran, standart bir banka kredisi ile kıyaslanmayacak kadar fahiş zamlar anlamına geliyordu. Yani yoksul insanlar, bugün bankadan kredi çekerek hemen bir ev satın alsalar, Erdoğan’ın vadettiği evden çok daha ucuza getirirlerdi.
Konutların nereye yapılacağı bir başka sorundu. Projede bu konu belirsiz bırakılmış, böylece şehir dışına, ulaşımı bile olmayan uzak noktalara yapılmasının önü açılmıştı.
Elbette yoksulların en yakıcı sorununa dönüşmüş olan konut sorununu, Tozkoparan’ı, Fetihtepe’yi, Tokatköy’yü inşaat tekellerinin rantına açmaya çalışan Erdoğan çözmeyecek. Amacı, biraz kitlelerin cebinden para toplamak; biraz da vaatler yoluyla oy oranını artırmaya çalışmak.
Kapitalist sistemde, “konut sorunu”nu “çözmek” değil ama biraz olsun hafifletmek için yapılacak tek şey ise, barınma hakkı için direnmektir!