Fransa’da Macron ve hükümeti “reform” adı altında emeklilik yaşını 64’e yükseltmek istiyor. 2020’de yürürlüğe sokmaya çalıştığı bu yasa, o dönemde büyük protestolarla karşılaşınca geri çekilmişti.
Yönetimdeki bu ikinci döneminde meclisteki çoğunluğu da kaybeden Macron, ülkenin içinde düştüğü ekonomik krizde, zaten giderek yoksullaşan, başta emekliler olmak üzere işçi ve emekçilere, göçmenlere yüklenmeye çalışıyor. “Tüm emeklilere 1000 Euro maaş garanti” sözünü vererek, 2027 yılında çalışma süresini 42 yıldan 43 yıla çıkarmaya çalışıyor. Macron, Almanya gibi bazı komşu ülkelerde de emeklilik yaşının 65 olmasını, propaganda malzemesi olarak kullanıyor.
Bu yasa, tepkilere rağmen başbakanın yetkisi dahilinde yasallaşabilir; bu nedenle başta sendikalar olmak üzere, bir çok kesimde tepkiler ilk günkü sıcaklığını koruyor.
Yasa Mart ayında meclise bir daha getirilecek ve onay istenecek; bu nedenle tüm muhalif kesimler harekete geçti. 19 Ocak günü bir grevle tepkilerini ortaya koymayı hedefleyen bir çalışma başlattılar. “Mezarda emeklilik” dayatan yasa, günlerce çeşitli toplantılarda tartışıldı, medyada açıklamalar yapıldı, içeriği anlatıldı. Bazı kesimler, yasanın çok da ciddi bir karşı koyuş olmadan geçirileceğini düşünüyorlardı; ancak 19 Ocak günü ülke genelinde 2 milyona yakın insan sokaklara çıktı, adeta gövde gösterisi yaptı. Devlet katılımı düşük göstermek için bazı haber kaynaklarına 50 bin ile 80 bin arasında kişinin eyleme katıldığını duyurmuştu. CGT Sendikasının açıklaması ise, 400 bin kişinin sokakları zaptettiğini söylüyordu.
Yer yer devletin kolluk güçleriyle çatışmalı biçimde yapılan grev ve yürüyüş, Paris sokaklarında geç saatlere kadar sürdü. Polisin provokatif tavır ve saldırılarına karşı eylemciler ve okullarını boykot ederek yürüyüşe katılan öğrenciler, polise havai fişek ve çeşitli patlayıcılar attılar. “Geçmiş tarihimiz, geleceğimizdir”, “Saraylar sizinse sokaklar bizimdir” sloganlarıyla gerçekleştiriyorlardı eylemlerini. Macron ve hükümeti istifaya çağıran sloganlar dillerden eksilmedi yürüyüş boyunca. Sendikalar ve gençlik kortejleri ise Enternasyonal ve Çav Bella marşlarını, yumruklar ve alkışlarla tempo tutarak söylediler.
Biz Türkiyeli ve Kürdistanlı göçmen işçi-emekçileri de çok yakından ilgilendiren, geleceğimizi belirleyen bu yasaya karşı, katılım çok düşük kaldı. Paris’te toplu taşımada yüzde 90’lara varan katılımın olduğu, akaryakıt istasyonlarının neredeyse tamamında blokajların yapıldığı, öğretmen ve öğrencilerin dersleri boykot ettiği, daha bir çok işkolunda işçilerin işe gitmeyerek gerçekleştirdiği greve, Kürdistanlı ve Türkiyeliler uzak durmuştu. Gerçekte burada yaşayan biz komünist ve devrimciler başta olmak üzere tüm göçmenler, sağlıksız, güvencesiz, sigortasız, en zor koşullarda, ölümle burun buruna çalışıyor, en hafifinden sakat kalma riski taşıyan en ağır işleri yapıyor, iş hastalıklarıyla karşı karşıya bırakılıyoruz. Burada onyıllarca yaşayıp, emekli dahi olamadan ölenlerimiz var. Kendimizden ödün vererek, bir geleceği olsun diye uğraştığımız çocuklarımız okuyamıyor, karanlık yaşamlarla karşı karşıya kalıyorlar. Bu kadar ağır koşullarda, geleceksiz bir yaşama mahkum edilmişken, bir değil bin defa düşünmemiz ve çözüm üretmemiz gerekiyor. İşte bunun için;
“Ölüm sınırında yaşama hayır!”
“Saraylara savaş, kulübelere barış!”
“Birleşeceğiz, örgütleneceğiz, savaşacağız!”
Fransa PDD