Maraş, Antakya, Adana, Adıyaman, Malatya gibi 10 ili birden etkileyen ve binlerce binanın yıkımına neden olan 6 Şubat depreminde can kaybı, 7 Şubat sabahı 3 bin 381’e çıktı. Bu sayı daha da yükselecektir; çünkü sadece enkazdan çıkartılan cansız bedenler sayılıyor, binlerce binanın enkazına ise henüz yardım gitmedi.
Enkaz altında yardım bekleyenlerin çığlıkları sürüyor, Sağ kurtulanların kalacak yeri yok. Devlet ise bir kere daha sınıfta kaldı. İnsanlar kendi çabalarıyla yıkıntıları açmaya, kurtulanların hayatta kalmasını sağlamaya çalışıyorlar.
Konu ile ilgili, İşçi Emekçi Birliği’nin yaptığı açıklamayı yayınlıyoruz.
* * *
Gözle görülen gerçeklerin televizyonlardan verilmediği, herkesin düşündüklerinin 10’da birinin AFAD verisi olarak açıklandığı yeni bir deprem dalgası yaşadık.
Bu depremden etkilenen tüm insanlarımızın acısını paylaşıyoruz.
Şiddeti 7’nin üzerinde arka arkaya iki deprem ve yüzlerce artçı ile birlikte memleketin üçte biri depremden etkilendi.
Rant-yağma ve savaş ekonomisi üzerine kurulu sermaye düzeninin insanı yok sayan tablosu bir kez daha açığa çıkmıştır. “Ama yol yaptılar”daki yolların durumu gözler önündedir, hastaneler yıkılmıştır, dolgu alanlarına yapılanlar başta olmak üzere tüm yapılar, havaalanları dahi ciddi hasar görmüştür. Antakya’ya AFAD’ın ilk adımı, depremden 8 saat sonra olmuştur, hala varlığı yokluğu belirsizdir. Bu tablonun daha uzatılması mümkündür.
Deprem 13 milyonun üzerinde insanımızın yaşadığı geniş bir alanı etkilemiştir. Ayrıca Suriye, Lübnan, Irak’ta da ciddi yıkımlara neden olmuştur.
Bölgeye yapılan yardımlar hali hazırda zaten çok az iken, bir de bölgesel ayrımcılıklarla davranan sermaye düzeni halk düşmanlığını bir kere daha göstermiştir.
Yapılması gereken bir an önce yaşanan yıkımın yol açtığı can kaybını en aza indirecek, depremden etkilenen bölgelerin acil ihtiyaçlarını karşılayacak adımlar atmaktır.
Kamu ve özel sektörün tüm imkanları deprem bölgesindeki arama, kurtarma çalışmaları için harekete geçirilmelidir.
Şimdi;
Başta depremden etkilenen bölgeler ve çevre kentler olmak üzere acil ve zorunlu ihtiyaçları karşılayan alanlar dışında tüm üretim durdurulmalıdır.
Bölge ve çevre kentlerde depremin yarattığı fiziki ve psikolojik yıkım giderilene kadar tüm çalışanlar ücretli izinli sayılmalıdır. Maden, inşaat, itfaiye, sağlık alanlarındaki tüm emekçiler başta olmak üzere herkesin arama-kurtarma ve dayanışma çalışmalarına aktif katılımını sağlayacak koşullar sağlanmalıdır.
Kapitalizmin kar hırsı kentlerin yıkımının baş sorumlusudur. Yaşanan yıkımı ve açığa çıkan krizi, düzenin parçası olan siyasi iktidar aşamaz. Onlar milyonların karşı karşıya kaldığı yıkımı siyasi ranta çevirmenin hesabı içindeler.
Her kentten dayanışma için yola çıkmak isteyen binlerce insanın “yollar bozuk” bahanesiyle alana gidişlerinin önü kesilmektedir.
1 Mayıslarda, Newrozlarda tepemizde hızlıca beliren polis helikopterleri, Rahmi Koç’u en ufak bir şeyde Amerikan Hastanesi’ne taşıyanlar dahil tüm hava araçları arama-kurtarma çalışmaları ve depremden etkilenen insanlarımızın ihtiyaçları için seferber edilmelidir.
Hem ’99 depreminde hem sonrasında yaşanan yüzlerce örnekte görüldüğü gibi milyonlarca insanın bölgelere gönderdiği yardımlar, tarikat vakıflarının, Kızılay’ın AFAD’ın eliyle asıl ihtiyaç sahiplerine değil, yine ranta peşkeş çekilmektedir. Bölgeye gönderilen yardımların ihtiyaç sahiplerine eşit biçimde ulaştırılmasını sağlamak başta olmak üzere çadırların güvenliğini sağlamak, çadırlarda ve deprem bölgelerinde yaşamı yaşanır kılmak, halk arasındaki dayanışmayı güçlendirmek gibi temel görevleri yerine getirecek Halk Komiteleri kurulmalıdır.
Depremlerin milyonları yıkıma sürükleyen sonuçları önlenebilirdir. Fakat rant yağmaya dayalı kapitalist düzende bu mümkün değildir.
İşçi Emekçi Birliği olarak, sermayeden, ranttan beslenmeyen tüm kurumları depremin hem kendi bölgemizde hem de komşu ülkelerde yarattığı yıkımı en aza indirmek, dayanışmayı daha güçlü ve amaca uygun hale getirmek için hızla yukarıdaki adımları atmaya, sorumluluk almaya davet ediyoruz.
Çalışırken olduğu gibi depremde de enkaz altında kalmak bizim kaderimiz değil.
Yeni yıkımlar ve ölümlerin önüne geçmek için insanlığın ve tüm canlı hayatın düşmanı kapitalist barbarlık düzenine karşı mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.