Deprem dayanışma merkezlerine polis müdahalesi

Devlet, afet durumunda “asli görev”ini bir kere daha açıkça ortaya koydu: Depremzedelere yardım götüreceğine, devrimci-demokrat kurumların yardım çalışmalarına saldırıyor!

Bugüne kadar TMMOB’un çadır taşıyan tırlarına, HDP’nin soba ve odun taşıyan araçlarına, bazı kurumların gıda malzemesi taşıyan tırlarına el koyduklarını duymuştuk. Artık doğrudan yardım merkezlerine saldırı aşamasındayız.

15 Şubat günü Maraş-Pazarcık’ta Hasankoca Mahallesi Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nde bulunan koordinasyon merkezine “kayyum” atandığını duyduk. HDP ile birlikte çok sayıda kurumun topladığı yardımların bulunduğu merkeze, çok sayıda jandarma eşliğinde Pazarcık kaymakamı geldi ve yardım dağıtımı için “yöneticiler görevlendireceğini” söyledi. İçeridekiler bunun “kayyum atamak” olduğunu belirterek itiraz ettiler. Durumdan haberdar olan depremzedeler köyevi etrafında toplanınca, jandarma depremzedeleri uzaklaştırmaya çalıştı.

Ardından TKP’nin Osmaniye’deki dayanışma merkezine polis saldırısı oldu. 500 polis içeriye zorla girdi; yaptıkları saldırının kayıtlara geçmesini engellemek için cep telefonlarına el koydu. Saldırıya direnen 10 kişi, ters kelepçe ile gözaltına alındı. Çevredeki insanlar da bu duruma tepki gösterdiler. Bazıları, “bu kadar polis depremden sonra gelmedi” diyerek durumu özetledi.

Devletin saldırı için bahanesi “AFAD malzemelerinin çalınması” olmuştu. Gerçek nedeni ise saldırısı sırasında TKP’lilere hakaret eden polislerin sarfettiği “devleti aciz gösteriyorsunuz” sözleriydi.

Önemli olan devletin “aciz” olması değil, bu durumun ortaya çıkmasıydı.

Önemli olan depremzedelere yardım ulaşması değil, bu yardımı demokrat-muhalif kesimlerin yapmasıydı.

Önemli olan depremzedelerin açlıktan-soğuktan korunması değil, devletin “güçlü” görünmesiydi.

* * *

Saldırılar sonrasında HDP, dayanışmanın önlenemeyeceğini, yardımların devam edeceğini duyurdu. Ancak doğru bir direniş geliştirilmediği sürece, bu el koymalar devam edecektir. Bunu engellemenin öncelikli yolu, el konulan, işgal edilen alanlarda direnişin örgütlenmesidir.

Mekanı direnişsiz terk etmemek en önemli unsurdur. Yanı sıra bölgedeki depremzedelerin bu müdahaleye tepkisi de durdurulmamalıdır. Depremzedeler, neler yaşandığını herkesten daha iyi görüyor, biliyorlar. “Ekende yok/ biçende yok/ yemede ortak Osmanlı” sözü, daha Osmanlı’nın yükseliş yıllarında halkın söylediği bir türkünün sözleridir. Bugün de, devletin deprem politikasının farkındadır depremzede. “Terörist” diye damgalananların, gerçekte kendisine yardım eden tek kesim olduğunun bilincindedir. Ve kendisinin ihtiyaçlarının karşılandığı alan, AKP’nin kayyumları ile işgal edildiğinde, artık karnının doymayacağını, belki de çadırdan çıkarılacağını bilmektedir.

Tepkilerinin altında “kendi malı” olarak gördüğü yardım malzemesini ve bu yardımı taşıyanları koruma çabası vardır. Bu tepkinin açığa çıkması, ölümlerinin, aç kalmalarının hesabını sormaları çok önemlidir.

Saldırılara karşı direnişler gerçekleşmediğinde, devrimci-demokrat kesimlerin kurduğu bütün yardım alanlarına AKP’nin müdahale etmesinin önünde bir engel kalmayacaktır. HDP’nin “yardımları engelleyerek, sanki bu yardımları kendi yapıyormuş gibi yapmasına asla izin vermeyeceğiz” açıklamasının da bir hükmü olmayacaktır.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …